Nehir Güler etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Nehir Güler etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

18 Temmuz 2024 Perşembe

Yaşıyorsam

Otlar yeşeriyor / rüzgârın sesine katılıyor papatyalar
Güneş akıyor omuzlarımızdan
günlerin kanatlarında yaşamanın tadı
yaslanıp atlarımızın yelelerine / uçuyoruz

en güzel yüzleri biz damıttık içimizde
en güzel şiirlere yelken açtı şürlerimiz
acının aynasında seyrettik
gençliğimize uzanan trenleri

sesim yaşıyorsa
yaşıyorum ölümsüzlüğün alnında
kuşlarla kanatlanıyor pencerem
bahar dalları sallanıyor ufkumda
yaşıyorsam
benimle yaşıyor dünya.

Ahmet Özer

Fotoğraf: Nehir Güler


24 Şubat 2021 Çarşamba

Derdimi Sorarsan


Derdimi sorarsan gönül yarası 
Bir de sen yarama baksana tabip 
Anladım ki dünya yalan dünyası 
Bir de sen yarama baksana tabip 

Katarlandı dost kervanı yürüdü 
Şu garip gönlümü duman bürüdü 
Zalimin elinden ömrüm çürüdü 
Bir de sen yarama baksana tabip 

Akarsu'yum kaldım ıssız sahrada 
Sıra sıra dağlar kaldım arada  
Birkaç günlük ömrüm kaldı şurada 
Bir de sen yarama baksana tabip

Muhlis Akarsu
Fotoğraf: Nehir Güler




16 Kasım 2010 Salı

Yalnızlık

“Bazen kendim bile kendime kalabalık geliyorum…” Metin Üstündağ

Kapınızı anahtarınızla açıyorsanız… içinize yaptığınız yolculukları uzatıp duruyorsanız… ve kırlangıçlar göç etmişse boşluklara…

Duvara uzak tuğlalar gibi… aynadaki yüz… kilitsiz anahtar… sahipsiz mektuplar…

“Yalnızlığın mis kokmalı” der Bedri Rahmi Eyüboğlu. Ve “yalnızlığın kadarsın…”

Herkesin gittiği vakitler… başım ellerimin parantezinde… siyah beyaz bir ekrandan üstüme üstüme gelen bedelsiz renkler… kursağıma takılan hüzünler…

Samsun’a bakıyorum Kalemkaya’dan. Valhalla Ağacı* gibi görünüyor şehir, akşamın alacasında soluk, yorgun siluetiyle… Bir sevgili gibi biraz uzak ama tüm dallarıyla içimde... tüm kollarıyla sarıp sarmalıyor beni. Her ne kadar budasalar da geçmişini… ve yamalarla kapatsalar da daracık sokaklarını… kıyısında köşesinde sevgili beklediğim sessiz salıncağım, ana kucağı gibi…

Nereye baksam mavi düzyazı… yaralı anılarıma tuzlu bir gökyüzü gibi kapanıyor…

Gemiler geçiyor… Gemiler yüreğimden geçiyor… göğsünde uyuduğum gemiler… bir yanı sende bir yanı bende kalan, Turgut Uyar’ ın “içimizden kaldırdığı” saklambaç oynayan gemiler… alıp gidiyor altını çizdiğim özlemlerimi… yalnızlığım bana kalıyor.

"...koştum geldim ta sınırına değin.burdan ötesi suskunluk, zaman”…

Melih Cevdet Anday’ın, sevgilisinin gözlerinden uzaklığını anlatmak için yazdığı bu dizeler, küçük bir mektupla gönderdiğim boşluğunu doldurmuyor. İki ateş arasındaki ürkekliğimle kapı aralığında kalıyorum soru işareti gibi. Boşluğunla dolup taşıyorum.

Şükrü Erbaş’ın dizeleriyle ters yüz oluyorum:

“senin uzaklığın benim dönüp geldiğim;bu kadar yalın boşluğun tanımı"

Gerçekten bu kadar yalın mı boşluk? Edip Cansever’in “sonuçsuz, belki’li, kaygan." ve “sevilmemiş” dediği boşluğu alıp gidebilir miyiz taşındığımız yere?

Ludwig Wittgenstein, ‘üzerine konuşulamayan konusunda susmalı’ cümlesiyle bitirdiği eserinde özellikle yarım sayfalık bir boşluk bırakır. Sessizce karşılanıp sessizce uğurlanan ve tüm sayfada sadece beş harf bulunan metin tüm evrende yapayalnızdır.

Bu gün: Hiç, boşluk ve yalnızlık yeterince kalabalık.

Can ADALI
Fotoğraf: Nehir Güler

* Valhalla Ağacı: Kuzeyli Adam mitolojisinde Valhalla dağından bakıldığında görünebilen yalnızlık ağacı. Cesur olanların Valhalla'ya ulaşmak için tırmanmaya çalıştıkları ve söylentiye göre birçok yiğidin çıkmaya çalıştığı, ancak pek azının başarabildiği; başaramayanların herhangi bir dalında sonsuza dek yalnız kalmaya mahkum edildiği, dallarını ölüm ya da aşkın kırabildiği büyük ağaç.



İzleyiciler