16 Aralık 2018 Pazar

Bir Gün Ölürüm Ben


Bir gün ölürüm ben,
milad benim adımla başlar.
alnımda at koşturur kanlı çocuklar.
bilemem, nereye yağar
sokak ortasında bıraktığım yağmur,
hangi hayatı savurur içimde büyüttüğüm fırtına?
yüzümden bir kuş sürüsü havalanır,
birden bir şarkıyı susar,
kitaplarımda altını çizdiğim yerler.

Bir gün ölürüm ben,
belki bir gece treninin camına düşer başım.
dışarda bir telgraf teli çizip gider karanlığı.
içerde yolcular uyuduğumu sanır,
yalnızca bir kız, düşürdüğüm gülücükten anlar öldüğümü,
yakama bir gözyaşı iliştirir.

Bir gün ölürüm ben,
belki yığılıp kalırım bir dostun kollarında.
güz vurgunu bir çınar gibi dökülüp kalırım.
her yaprağım, kendi rüzgârından sorumlu tutulur.
ta ki uzak bir kışlada toplanma borusu çalınır.
tüfeğini yitirmiş bir asker suçluluğuyla giderim.
derin, sessiz, ışıklı bir göl gibi,
kendi kıyametimi beklerim.

Bir gün ölürüm ben,
belki bir ölüm tezgâhında terler içinde.
o anda, kar fırtınasına tutulmuştur dağ başında bir çiçek.
hiç acı duymam, çiçeğin acısını duyduğum için.
ama ölmekten korka korka ölürüm,
yaşamayı sevdiğim için...

Salih Bolat

8 Kasım 2018 Perşembe


"Şahsi fikrim şu ki bir hikâye yazıldığı zaman, hikâyenin başı ve sonu silinmeli. Çünkü biz yazarlar en büyük yalanları bu kısımlarda söyleriz." 

Anton Çehov

31 Ekim 2018 Çarşamba

Yer Değiştiren Işık

Oral Süzer' in anısına

I.

Kitap gibi okuyor ölümü
Bir andı, gördüm, diyor
Doğmuş güneş bir gözümün ucunda
Batmadan önce parlamış son kez
Bu sefer parmağımın ucunda

Hayatı bir ışık küresi
Hayatı dünyaya sığmamış keskin kahkaha
Hayatı bir merdiven uzaya

II.

Kitap gibi okuyor ölümü
Kimsesiz bir adadan yüzüyordum, diyor
Yanıp bönen düşler kasabasına
Bir tepeden ağır ağır iniyordum
Uyuyan kardeşlerin mağarasına

Hayatı ilk nefesin rüyası
Hayatı kokusunu yitirmemiş Mimoza
Hayatı yuva yapmış avuçlarına

III.

Kitap gibi okuyor ölümü
Yer değiştiren ışıktı, diyor
Yanıp söndü son nefesimi doğurduğum çadırda
Açılıp genişliyordu gökyüzü
Kucak oluyordu evren bana

Hayatı göğe açık bir oda
Hayatı ovalar dolusu güneş dallarda
Hayatı taş sektiriyor şimdi yıldız koyunda

Pelin Özer
05 Mayıs - 03 Haziran 2014, Büyükada

Fotoğraf: Nurcan Azaz,  Üsküdar, İstanbul

28 Ekim 2018 Pazar

Rüzgâr


Bu ne yeşil, ne mavi bu, ne sarı yolumuzda?
Nasıl koyup gitmeli bu denizi, bu kırları?
Uğulda, uğulda, uğulda sonbahar rüzgârı,
Bir dal kırabilir misin bakalım, gönlümüzde?
Bu şarkılar, bu hâlis sözler varken, dilimizde.


Ahmet Muhip Dıranas

8 Eylül 2018 Cumartesi

Balık Ağzı

Bu bir kılıçbalığının öyküsü
Yazılmasa da olurdu 
Ama bizi yeni sulara götürecek akıntı durdu 
Uskumrunun arkasından gidiyorduk 
Sürünün içinde ben de vardım
 Sırtımda bir zıpkın yarası 
Mutlu olmasına mutluydum 
Nedense gitmiyordu kulağımdan 
Bir türlü o "ağ var" sesleri
 
Denizkızı girmiş düşünceme 
Ben iflah olmam 
Dalyanları birbirine katmak orkinosların harcı 
Dolanınca ağa çok geçmeden küserim 
Bir çocuk bile çeker sandala beni 
Bu kadar ağır olmasam 
Beni böyle koşturan yaşama sevinci 
Kanal boyunca bir o yana bir bu yana

Siz  yok musunuz  siz derya kuzuları 
Kestim kılıcımla karanlığını dibin
Yakamoz içinde bıraktım suları 
Ah ayaz gecelerde olur ne olursa 
Sırtımda bir zıpkın yarası

Alın beni mor kuşaklı bir takaya götürün 
İri gözlerimde keder 
Kılıcımda hüzün 
Satın beni satın beni 
Rakı için

Halim Şefik Güzelson

6 Nisan 2018 Cuma

Yoksul B.B. İçin


1.
Ben Bertolt Brecht, kara ormanlardan.
Karnında getirmiş şehre anam beni.
Ama çekip gidene dek ben bu dünyadan
çıkmayacak ormanların soğuğu içimden.

2.
Asfalt şehirde evimde gibiyim.
Donanmışım son kutsal törenle:
Gazeteyle, şarapla, tütünle,
Güvensiz, aylak, ama sonu mutlu.

3.
İnsanlarla iyi aram. Durur başımda
şapkam herkesinki gibi. İnsanlara bakar
derim: “Bunlar başka türlü kokan birer hayvan.”
“Ne çıkar, derim sonra, benim onlardan ne farkım var?”

4.
Kadınlarla otururum yan yana
salıncaklı koltuğumda sabahları.
Seyrederim onları umursamadan ve derim:
“İşte karşınızda güvenilmez bir adam.”

5.
Akşamları da toplarım erkekleri.
“Bayım” deriz birbirimize hep konuşurken.
Ayaklarını dayarlar masama ve derler:
“Düzelecek işler!” Sormam: “Ne zaman?”

6.
Sabaha doğru alacakaranlıkta ıslanır çamlar,
kuşlar ötüşür, böcekler bağrışır.
Dikerim ben kadehimi şehirde tam o sıra dibine kadar,
atıp izmaritimi, dalarım tedirgin bir uykuya.

7.
Biz, uçarı kişiler,
otururuz yıkılmaz sanılan evlerde.
(Yüksek kapılarını biziz kuran Manhattan adasının.
Biziz kuran incecik antenleri,
Atlantik üstünde konuşan).

8.
Bu şehirlerden arta kalacak ne;
Sokakları dolaşan bir rüzgar kalacak.
Evleri kuranlar mutlu olurlar ama,
Onlar da bir gün bırakır evleri giderler.
Hepimiz bugün var, yarın yokuz,
ne düşünürse düşünsün bizden sonrakiler.

9.
Umarım ki, bir deprem olunca yakında,
söndürmem puromu üzüntüyle.
Ben Bertolt Brecht, kara ormanlardan,
anasının karnında gelmiş asfalt şehre.

Bertolt Brecht
Çeviri: A.Kadir (Abdulkadir Meriçboyu), Asım Bezirci

23 Ocak 2018 Salı

Gece



el ayak çekildi
gecenin gölgesine bir düş gibi uzandın
kızının üstünü örtmüştün
kolunda uyuyup kalmış karın
gölgen suya değse ıslanır şimdi

acemisin biliyorum
elin ayağına dolaşıyor günü denerken
bir gerçeğe parmak basar gibi
basamıyorsun da ölümün tetiğine
kırkyalan sözcükler kesiyor rüzgarlarını
onun için aylar var ki
zorla uyduruyorsun kendini her role
susturamasan da kafandaki o sesi

dün de bugün gibi
dün de bugün gibi

öfken de bundan
kibar şairlere gülmen de

tuhaf bir adamsın vesselam
canını sıkan bir sokağı
boyuyorsun da
kırmızıya
bir yaprak düşse dalından
altında kalıyorsun

hiçbir şeyin uymuyor kitaplara

ama gel bu sabah
karını öperek uyandır
işe mişe de gitme
kızına kahvaltıyı sen yaptır
sonra pırıl pırıl günü tak yakana
yeni bir hayatın önsözü gibi
kentin kalabalığına karışıp yürü
kimse korkmasın bakışlarından
üstün başın boydan boya gökyüzü
çocukların ellerine bulaşsın dursun

nasıl olsa
hala güzel masallara inanıyorsun

Enver Ercan

İzleyiciler