Spinoza etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Spinoza etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

27 Ocak 2025 Pazartesi

"Zafer, arkasından bıçaklanan masum düşmanların cesetleri üzerine atılan yapma çiçeklerden bir çelenktir."


"Ben ışık arayan, aydınlanmak ve aydınlatmak isteyen bir insanım. Politikanın kurtarıcılığına inanmıyorum."

"Avam için din, kendi gibi düşünmeyeni yok etmek hürriyetidir. Ateizm, Allah'a inanmamak değil, avamın inançlarını paylaşmamaktır."

"Vücudumuzu aşmak, ben'in dar ve sevimsiz geometrisinin ötesine geçmek, sonsuza yönelmek, bir insana sarılmak, hatıralarda yaşamak: İşte aşkın, dinin ve kahramanlığın kaynakları. Bir kısım insanlarsa kendilerini aşarlar ve kendilerini feda etmesini bilirler, bir fikre, bir davaya adarlar kendilerini, anıta, olaya, kitaba dönüşürler; ruhları ışık ve sevgi kaynağıdır; ruhları doğa gibi devamlı verimlidir ve doğa gibi ölümsüzdür."

"Spinoza'nın bir sözü beni sık sık düşündürür: 'havaya fırlatılan taş konuşabilseydi, mutlaka kendi arzusuyla yolculuğa çıktığını söylerdi.' "

"Aryalı akıncıların zincire vurduğu siyah derililer fatihlerinden çok daha medeni idiler. Kuzeyli barbarlar, yırtıcı sürüler halinde, sulhçu ve ilerici kavimlerin mezarcısı olmuşlardır. Yani kaba kuvvet, mızrak veya kılıç munisleşen, incelen, olgunlaşan insanı yenmiştir. Tarih, galiplerin yazdığı bir kitaptır. Zafer, arkasından bıçaklanan masum düşmanların cesetleri üzerine atılan yapma çiçeklerden bir çelenktir."

"Medeniyetler ancak intihar etmek suretiyle ölürler."

"Kızıl şal görmüş İspanyol boğası gibi, her düşünceye ve her düşünene saldırmak. Bu canım memleket, bu yüzden bir cüzzamlılar ülkesidir. Fikir hürriyeti ya bütün olarak müdafaa edilir, ya edilmez. Zındık olun, dindar olun ama düşünün, insanı öldüren kanser kayıtsızlıktır."

"Tanzimat neslinin en büyük hizmeti, Türk nesrini yaratmasıdır."

"Şuurun kaderi, biyolojiğin umurunda değildir. Külçe gibi, leş gibi yaşamak da yaşamaktır."

"Hürriyet rahatsız ediyor insanı. Bir güvensizlik duygusu çöküyor içine. Kendi başına karar vermek, yeni yeni durumlar karşısında davranışını tayin edebilmek, çok sıkıntılı bir iş. Hür bir dünya tehlikelerle dolu. Ancak tehlikeli bir hayata göğüs gerebilecek insanlar demokrasiye sevgi duyabilirler."

"Eğer pek yakınlarındaysan, birbirleriyle çekiştiklerini görürsün. Bakarsın kimi şu partiden, kimi bu partiden. Ama hele biraz uzaklaş, bir tepeye çık, tozu dumana katan bu süvarilerin topu birden sana bir tek toz bulutu, aynı toz bulutu halinde aynı olacaktır."

"Her büyük adam kucağında yaşadığı cemiyetin üvey evladıdır."

"Einstein'a 'Gravitation' hakkındaki formülünüz Newton'unki kadar zarif ve sade değil diye takılmışlar. 'Hakikati belirtmek istiyorsanız zerafeti terzilere bırakın.' demiş."

"Bir romancı çağını kucaklamak zorundadır."

"Spinoza, 'Her hüzün bir parça fakirleşme, bir parça küçülmedir' diyor.

"Aşk dehanın büründüğü şekillerden biri. İnsanın dörtte üçü âşıkken belirir."

"Türkiye'de fikir her zaman bir anakronizmdir."

"Rusya'da bir gazete çıkarma teşebbüsü suya düşünce, Lenin çoluğunu çocuğunu memleketinde bırakarak Almanya'ya kaçmıştır. Yanına iki vagon halinde kütüphanesini almış, yer darlığından edebiyat kitaplarını bırakmış, yalnız bütün tecrübelerin toplu olduğunu söylediği 'Faust'u aldırmıştır. en sevdiği yer: 'Her nazariye soluktur aziz dost, canlı olan, taze olan hayatın ağacıdır.' "

"Bakışlarını iç dünyasına çeviren insan, şuurun mağarasında kendi gölgesiyle karşılaşır."

"Tarih mahkemesinin verdiği kararları çok defa hiciv infaz eder."

"Neyzen'deki tezatların psikopatolojik köklerini merak edenler L'Homme de génie'yi okusunlar. Biz, coşkun zekâsını alkol kadehlerinde boğan bu hasta ve kardeş şairin hatırasını daima şefkat ve sevgiyle anmakta devam edeceğiz."

"Yazarın tek bir düşmanı vardır: Bağnazlık. Düşüncenin bütün huysuzluklarına, bütün hoyratlıklarına, bütün çılgınlıklarına selam!"

"Stendhal'ın meşhur kristalizasyon-billurlaşma teorisinin kaynağı bu. Billurlaştırmak, hayalin sevgiliye kendisinde olmayan vasıflar eklemesi ve onu süslemesi, güzelleştirmesidir.  'Hangi güzellik akla gelse hemen sevgilimize kondururuz.' "

"Machiavelli ile Gandi, batıyla doğu. Biri politikadan ahlâkı kovar, öteki politikayı ahlâka kalbeder. Muhammet, harp hiledir diyor. Muhammet de realisttir. Silahlı bir peygamber. Şiddeti ortadan kaldırmak için şiddet. Tarih bu yalanın insanlığa ne kadar pahalıya mal olduğunu bar bar bağırıyor. Kan kanı, şiddet şiddeti doğurur. Gayeyle vasıtalar bir bütündür. Hiçbir gaye kötü vasıtaları meşrulaştırmaz."

"Buffon adında kayıtsız ve kaygusuz biri 'deha uzun bir sabırdır.' demiş."

"Düşünmek, caddelerden keçi yollarına; çiğnenmemiş, sarp, dikenli keçi yollarına sapmaktır."

Cemil Meriç, Jurnal 1.Cilt 1955-1965, İletişim Yayınları



7 Aralık 2024 Cumartesi

Peynir Kuşu / 192. Ada

Korkuyordu. "Korku 'hiç'i açığa çıkarır, sorun o 'hiç'le yüzleşip yüzleşemeyeceğimizdir." [Heidegger] Belki olmayan bir kadını açığa çıkaracaksa tanrı ödünü patlatsın razıydı. Nietzsche diyor ki: 'Hiçten hiç çıkar, o zaman hiçim.' O halde kendi "ne"liğini kendi başına bulmalıydı. Hiçse bile hiçliğiyle yüzleşmeye hazırdı. Kadının da kendisi gibi düşündüğünü kurguladı. 

Kendi varlığını kendinden alan Tanrı [Spinoza] açıklasın. Hem kadın hem tanrının varlığına dair kuşkusu korkusunun ana kaynağıydı. Tanrı için ya varsa, peynirkuşu için ya yoksa korkusu uykularını dağıtıyordu. Korku ve kuşkuyu karıştırıp kuşkorkusu biçiminde absürt bir kelime türetip gülümsedi.

- Sen bana ne yaptın?

Can Adalı, Peynir Kuşu, S.234

Portre: Tuncer Gönen


11 Aralık 2010 Cumartesi

"Zahrad: tarih dışı kılınanın tarihi"

Zareh Yaldızcıyan ya da bilinen adıyla Zahrad 21 Şubat 2007 günü İstanbul' da yaşamını yitirdi. Onun şiiri, tarih dışında duranın şiiridir..
Yurtdışında Çağdaş Türk Şiiri hakkında konferans vermek üzere davet edilmiş bir şairimize, yöneltilen sorulardan bir Zahrad' la ilgili olmuş. Kendisine İran şiiriyle ilgili bir sorunun neden yöneltildiğini anlamamış. Zahrad isminde dolayı böyle düşünmüş olsa gerek. Ona, Zahrad' ın İranlı değil, İstanbullu Ermeni bir şair olduğunu söyledim. Zahrad, 21 Şubat 2007 günü İstanbul' da yaşamını yitirdi. 1924 İstanbul doğumlu olan Zahrad' ın asıl adı Zareh Yaldızcıyan' dı. İstanbul Tıp Fakültesini yarıda bırakmış. Özgeçmiş adlı şiirinin G bölümü bu yıllarına ilişkindir: "Fakültede / Neşter attık kadavraya / inceden inceye / sinir sıyırdık / damar ayıkladık / ve lime lime / kas ve kemik ayrıştırdık / Fakat-ben / insanı tam tanıyamadım ki / -çaktın- dediler / sınav sonrası" Zahrad, askerlik görevini 1949'da yedek subay olarak tamamladıktan sonra, ilaç deposunda, kâğıtçıda, noterde, tıbbı malzeme kuruluşlarında çalışmış. Kravat ticaretiyle, kemer imalatıyla, musluk ve zincir ticaretiyle uğraşmış. Türkiye' de tanınmasa da... İlk şiiri, 1943'de yayımlanan Zahrad'ın ilk şiir kitabı Büyük Şehir 1960'da basılmış. Renkli Sınırlar (1968), İyi Gökyüzü (1871), Yeşil Toprak (1976), Bir Taşla İki Bahar (1989), Eğri Oturalım Gigo Konuşalım (1994), Ucu Ucuna (2001), Su Duvardan Yukarı (2004) Zahrad'ın diğer şiir kitapları. Zahrad'ın şiirleri 25 dile çevrilmiş. 1971'de Fransızca bir seçki, 1978'de Büyük Şehir kitabından bir seçki Rusçada yayımlanmış, İngilizceye çevrilmiş iki kitabı bulunuyor: Gigo Poems ve Selected Poems. Türkçede, karikatürist Ohannes Şaşkal tarafından tercüme edilmiş üç seçkisi yer alıyor: Yağ Damlası (İyi Şeyler Yayınları, 1993), Yapracığı Gören Balık (Belge Yayınları, 2002), Işığını Söndürme Sakın (Adam Yayınları, 2004).
Zahrad'ın uluslararası pek çok ödülü ve daveti var. Bu cümledeki 'uluslararası' ifadesinin aslında tanımlayıcı bir rolü yok. Şiirlerini anadilinde yazmış, Türk şiiri ortamında hemen hemen hiç tanınmayan ama kendi sınırlarını aşmış bir şair için, ulusal veya uluslararası ifadesinin açıklayıcı bir anlamı yok. Türkçedeki en geniş seçkisi olan Işığını Söndürme Sakın' ı oluşturan şiirlerin tinsel evreninin neliği açısından bakıldığında bu tanımların pek anlamı yok aslında. Zahrad'ın şiirini, Türk şiirinin temel özelliklerinden olan, ilerleme fikriyle ıralı bir tarih nosyonu ile toplumsal birini dile getiren sosyolojik bir atmosferle tanımlamak olanaklı değil. Zahrad' ın şiiri, tarih dışında duranın şiiridir. Zahrad, tarih dışında dururken, sadece ulus-devlet düşüncesinin yarattığı toplumsal değişim ve iktidar statülerinin dışında durmuyor, aynı zamanda gündelik hayatın modernleştirilmesi fenomeninin de dışında duruyor. Buna, tarih dışı kılınanın, tarihi, tarih dışı kılması da denilebilir. Bunlar, onun şiirine ait 'özne'nin sözlerinden çıkarılan sözler değil elbette. Burada özne tırnak içinde; çünkü, Zahrad'ın şiirinde konuşan anlatıcı ben bir özne değil, bir kişi. Bu şiir kişisinin sözleri, insanın varoluşuna, bu varoluştaki yalnızlığa ilişkin. Örneğin 'Yağ' şiiri: "Siz hepiniz deniz fırtınalı ve büyük- / Ben o denizin içinde / Ben o denizin içinde bir yağ damlası / Katışık ve üvey / Ben yağ damlası / Hülyalı dalganın yüzeyinde / Siz hepiniz deniz fırtınalı ve büyük- / Deniz yüreğimin içinde" Ama, bu şiiri, Zahrad'ın yukarıda özetlediğimiz biyografisini hesaba katarak okuduğumuzda, bu şiir, insanın tarih dışı kılınmasının veya tarih dışında kalmasının imgesini dile getirmektedir. Aşırı yorum denilebilir buna ama 'şairin hayatı şiirine dâhil' değil ise. Bu şiir, bir kavga şiiri değil zaten. Politik veya ideolojik bir şiir değil Zahrad'ın şiiri. Böyle bir çabası ve kaygısı zaten yok. Dolayısıyla Zahrad'da öne çıkan zaman değil, mekân. Bu mekân ise İstanbul'dur. Zahrad bir İstanbul şairidir. Test şiirinin ikinci bölümü şöyle: "Sahilinden geçecek olsanız Kumkapı'nın / a) leziz bir balık yemeyi düşlersiniz / b) deniz üstünde yürüyüp gitmek istersiniz Adalar'a / c) yaşam ne çabuk geçti diye düşünürsünüz / d) hatırlarsınız beş lira borcunuz olduğunu Agop' a" Bu şiirin tinsel evrenindeki İstanbul, modernleşmeden veya politik ve tarihsel olanın görünümü olan değişimleri devre dışı bırakmış, sanki sadece kişinin kişisel biyografisinde mevcut olan İstanbul'dur. Velet şiirinin giriş bölümü şöyle: "Mahallenin velediyim / -zillerinizi çalarım / ve siz açıncaya dek kapıyı / pırr... ben kirişi kırarım- / bakarsınız kimse yok" Şiirindeki ironi Zahrad'ın şiiri ironik bir şiirdir. Ancak bu ironinin ne Garip şiirinde olduğu gibi mizahi bir yönü vardır ne de Can Yücel'de olduğu gibi politik bir yönü. Zahrad'ın şiirindeki ironi, mantıksal karşıtlıklarla veya söz oyunlarıyla kurulan bir ironi değil, yaşamanın doğasından veya varoluşun kendisinden gelen çatışmanın, paradoksun açığa çıkmasından kaynaklanan bir ironidir. Dolayısıyla, trajik durumlarla bağlantılıdır bu ironi ve kaçınamadığımız, kaçınmamamız geren durumları dile getirir. Şöyledir Kurban şiiri: "Dört koyundular / İlkini kestiler önce / İkincisini haklarlarken tam / Kaçmayı denedi üçüncüsü / On metre gitti gitmedi / Enselediler / Ben o üçüncüsünün etinden yedim / Yaşam tadı vardı"
Burada yapılan alıntılardan anlaşılacağı gibi, Zahrad'ın şiiri, bir ruh durumu şiiri değil, bir öykü durumu şiiridir. Öykü değil, öykü durumu. Başı ve sonu olan bir hikâye söz konusu değil burada. İnsanın varoluşuna ilişkin kader belirleyici anın ortaya çıktığı bir durum söz konusu. Öykü durumu derken kastettiğim bu. Bu öykü durumu, yaşamın ortaya çıkma /çıkamama anını duymak için, duymayı dile getirir. Zahrad'ın şiirinin hemen hemen temel problemi, denilebilir ki, yaşamın ortaya çıkma /çıkamama anını yakalamanın değerini dile getirmekle ilgilidir. Bu problem Zahrad'ın şiirindeki köklü felsefi temelini dile getirir aynı zmanda. Ama yaşam derken, Zahrad'ın şiirinde işaret edilen bedir? Zahrad'ın şiirinin temel problemi olan yaşam kavramını tanımlamamızda, Spinoza'nın conatus kavramı bize yardımcı olabilir: "Her şey, kendinde olduğu ölçüde, kendi varlığında sürmeye çabalar." Her bireysel varlık, kendi varlığını dile getirir ve, kendi doğasından gelenden başka bir şey yapamaz. Spinoza, buna conatus der: Kendi varlığını sürdürmek için çabalamak. Bu çaba, haz ve neşe verir. İşte, Zahrad, yaşamının bütün dönemlerindeki, kendi varlığını sürdürme çabası içinde olan insanı ve onun cesaretinin sınırlarını gösterir bize. Gece Şarkısı adlı şiiri, bu konuda sadece fikir verici değil, aynı zamanda oldukça etkileyici ve keder verici bir şiirdir. Tamamını alıntılıyorum: "Bir kez harcamayagör / Çabuk tükenir sayılı aşk / Suyunu çeker / Sen bir zamanlar sanmıştın / Ki aşkın sınırı yok- / Oysa var/ Ve o/ Sınır sensin / Şimdi / Iskarmozları söküp götürmüşler / Nasıl kürek çekeceksin/ Yaşama? / İskorpitleri / Kim toplayacak? / Deniz bir uçurumdur / Ağzınla kadar su"
Zahrad' ın şiiri bir deneyim şiiriydi. Şairin yaratıcı doğasını, bu yaratıcılığın onun varoluşunda nasıl açığa çıktığını dile getiren Un Çuvalı şiiri de bunlardan biri. Bu şiirle bitirmek istiyorum: "Şair bir dostun varsa eğer / Ki yakınır durur / bitip tükendiğinden / tek satır yeni bir Kulak asma / şey döktüremediğinden / Adamakıllı sars hergeleyi / Sars ve silkele / Bir odun al ve indir / -Adam değil- herifçioğlu un çuvalı / Sarsıp silkeledikçe / İndirdikçe / Amma yeni heceler dökülür / Amma yeni dizeler / -Şaşakalırsın bu işe / Gel gör ki / Gece yalnızken / Dert edersin kendine / -Onunla aranda farklı olan ne?- / Uyku girmez gözüne" 

Yücel Kayıran (02.03.2007 Radikal)

İzleyiciler