Eren Aysan etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Eren Aysan etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

25 Mayıs 2025 Pazar

Yok’a Gazel

                            “Yalnızlık tanrıya değdi değecekti”
                                                            Şükrü Erbaş

evde dolaşan sıkıntılı bir kadın yoktu
uzakla aramızda bir avuç mesafe yoktu

koltukta kedi gibi kıvrılmıştı anlam
üstünü örtecek serin bir gece yoktu

kaç kere kuşkuya adını sordum
içinde duracak istasyon yoktu

gökyüzünde bekliyordu zaman
kendini bölen bir yanı yoktu

rüzgâr eğildi kum tanesine
karbonun elmasa dönüştüğü an yoktu

bir öpüşte ölen devlet, yitirilen atlas
üstünden atların geçmesinden korkan nehir yoktu

her akşam gidip iki tek atmaya niyetli
gittikçe genişleyen mermer masalar yoktu

iğne deliğinden geçen yalnızlığım
beni avutacak yeni bir hayal yoktu

Eren Aysan

Şiir, 16.07.2017 tarihli BirGün Pazar Dergisi'ndeki 
"Unutulmaz bir Buckley şarkısı: Ulus Baker" isimli makaleden alınmıştır.

31 Temmuz 2024 Çarşamba

Hoşça kal Genco Abi

Konuşmaya Genco Abi’yi 83 yaşında mahkemelerde süründürenler kimlerdi, diye mi başlasak? 

Yıl 1996. Yirmili yaşların başındayım. Behçet Aysan Şiir Ödülü yeni verilmeye başlanmış. O tarihlerde ödül için inanılmaz katkılar sağlayan iki dostum Hakan Dündar ve Akif Yeşilkaya ( Hala Hakan’ın tasarladığı görselleri kullanıyoruz, bunca yıl sonra bile…) o yılki ödülün içeriğinden de sorumlu. Dr. Harun’la birlikte çabalıyorlar. O yıl ödüle Genco Erkal davet edildi. O dönem bir yandan da Simyacı’yı oynuyordu. Muazzam turne trafiğine rağmen geldi. Sahnede Nazım’la başlayan ve babamla biten bir şiir gösterisi sundu. Akşamki bütün konuşmalarımız Sıvas üstüneydi. Ve bir şeyler sanki şekillenmeye başlamıştı onda. Daha sonra Max Frisch’in Saf Adam ve Kundakçılar’ını sahneye koydu ve oynadı. Oyundan sonra, Sivas için bu oyunu oynuyorum ama yetmiyor demişti. Derken Sıvas 93 geldi. O muazzam belgesel oyun. Yıllar sonra geniş kitleler tiyatro sanatı aracılığıyla bu ülkedeki en korkunç katliamın nasıl gelişim gösterdiğini izledi. 
Niye bunları yazıyorum? Memleketimizin alacalı tarihi Genco Erkal’ın tarihidir. Cumhuriyet sonrası tiyatromuzdan söz açacaksak da onun adını hemen ilk sırada veririz. Sorumlu aydın kimliği ders niteliğindedir. 

O, hiçbir zaman gerçek anlamıyla sanatın gücünü kullanan bir tiyatroyu ayakta tutmanın gündelik popülist söylemlere, isimlere, “star sistemine” dayanmadığını bildi. Ve bunu sanatta ışığı hiç sönmeyen bir yıldız olarak kalmayı başararak yaptı. Tiyatro için salt oyunculuğun değil, aynı zamanda sahnenin tüm unsurlarını (Yönetmen, çevirmen, yazar, dramaturg) layığıyla kullanarak seksenin üstündeki yaşına rağmen üstün bir performansla çıktı seyircinin karşısına. 1959’da “Çöl Faresi” oyununda başlayan tiyatro yaşamını tam 173 oyunla pekiştirdi. Dahası her yeni oyununun bir öncekinden daha fevkalade olması için çaba gösterdi. Zoru başardı da.

Hadi konumuza dönelim: Genco Erkal’a, yüz metrede tiyatro sanatımızın en büyük koşucusuna açılan davadan da söz açmalıyız. Konumuz, onu gözümüzden sakınırken geldiğimiz son nokta… Konumuz, doğadan, yaşamdan, haktan, adaletten yana bir sanatçıya reva görülenler… Konumuz, ahlaksız ticaretin, ilkesiz siyasetin, niteliksiz eğitimin, emeksiz zenginliğin, vicdansız hazzın, insaniyetsiz bilimin, gösterişe dayalı ibadetin, kanunsuz adaletin olduğu yerde bir sanatçıya yaşatılanlar…

Konumuz büyük. Konumuz geniş. Konumuz acılı. Konumuz hüzünlü.

Hoşça kal Genco Abi. Her şey için çok teşekkür ederim.

Eren Aysan

İzleyiciler