2 Mayıs 2025 Cuma
Ya Hep Beraber ya da Hiçbirimiz
31 Ocak 2024 Çarşamba
İyilik Neye Yarar?
31 Ocak 2023 Salı
Okumuş Bir İşçi Soruyor
Kitaplar yalnız kralların adını yazar.
Yoksa kayaları taşıyan krallar mı?
Bir de Babil varmış boyuna yıkılan,
kim yapmış Babil’i her seferinde?
Yapı işçileri hangi evinde oturmuşlar
altınlar içinde yüzen Lima’nın?
Ne oldular dersin duvarcılar
Çin Seddi bitince?
Yüce Roma’da zafer anıtı ne kadar çok!
Kimlerdir acaba bu anıtları dikenler?
Sezar kimleri yendi de kazandı bu zaferleri?
Yok muydu saraylardan başka oturacak yer
dillere destan olmuş koca Bizans’ta?
Atlantik’te, o masallar ülkesinde bile,
boğulurken insanlar
uluyan denizde bir gece yarısı,
bağırıp imdat istedilerdi kölelerinden.
Hindistan’ı nasıl aldıydı tüysüz İskender?
Tek başına mı aldıydı orayı?
Nasıl yendiydi Galyalılar’ı Sezar?
E bir aşçı olsun yok muydu yanında?
İspanyalı Filip ağladı derler
batınca tekmil filosu.
Ondan başkası ağlamadı mı?
Yediyıl Savaşı’nı 2. Frederik kazanmış?
Yok muydu ondan başka kazanan?
Kitapların her sayfasında bir zafer yazılı.
Ama pişiren kim zafer aşını?
Her adımda fırt demiş fırlamış bir büyük adam.
ama ödeyen kimler harcanan paraları?
İşte bir sürü olay sana
Ve bir sürü soru.
15 Aralık 2022 Perşembe
Köpek Balıkları İnsan Olsaydı
Sandıklarda her zaman taze su bulunmasına dikkat ederler, her türlü sağlık tedbirlerini alırlardı. Örneğin bir balığın kanadı yaralansa, balığın vaktinden önce köpek balıklarının elinden çıkmaması için onun yarasını hemen sararlardı. Küçük balıkların üzülmemesi için ara sıra büyük su eğlenceleri düzenlerlerdi. Çünkü neşeli balıkların eti, üzüntülü balıkların etine göre daha tatlı olur. Büyük sandıkların içinde okullar da bulunurdu elbet. Küçük balıklar bu okullarda, köpek balıklarının boğazından nasıl geçileceğini öğrenirlerdi. Örneğin, bir kenarda tembel tembel yatan köpek balıklarının nerede bulunduğunu öğrenmek için coğrafya dersine ihtiyaçları olacaktı. Şüphesiz en önemli konu, küçük balıkların ahlak yönünden eğitilmesi sayılırdı.
Küçük bir balığın isteyerek kendini feda etmesinin en büyük ve en güzel bir şey olduğu, özellikle küçükler için güzel bir gelecek hazırlandığını söyledikleri zaman köpek balıklarına inanmak gerektiği onlara öğretilirdi. Boyun eğerek öğrenirlerse söz verilen geleceğin güvencede olduğu küçük balıklara durmadan söylenirdi. Küçük balıklar bütün alçakça, materyalist, egoist ve Marksist eğilimlerden sakınmak, aralarından birisi böyle eğilimlere kapılırsa onun köpek balıklarına derhal ihbar edilmesi gerekirdi.
Köpek balıkları insan olsaydı, yabancıların balık sandıklarını ve yabancı balıkları fethetmek için onlar arasında savaşlar olurdu elbet. Bu savaşları da herkesin kendi küçük balığı yapardı. Köpek balıkları, onlarla başka köpek balıklarının küçük balıkları arasında büyük ayrımlar bulunduğunu küçük balıklara öğretirlerdi. Bilindiği gibi, haklarında bir hüküm verilirken küçük balıklar ses çıkarmazlar. Ama onlar, çok çeşitli dillerde susarlar ve bu yüzden birbirlerini anlayamazlar. Savaşta düşman tarafından olan ve başka dilde susan birkaç küçük balık öldüren her küçük balığa deniz yosunundan küçük bir nişan takılır, kahraman ünvanı verilirdi. Köpek balıkları insan olsaydı, onlarında bir sanatı olurdu elbet. Köpek balıklarının dişlerini parlak renklerde gösteren, onların boğazlarını zevk bahçelerine benzeten, bu boğazlarda yapılan görkemli şenlikleri anlatan güzel resimler olurdu.
Denizin dibindeki tiyatrolarda, kahraman olmak isteyen küçük balıkların köpek balıklarının boğazından nasıl geçtiği anlatılırdı. Öyle güzel müzikler yaratılırdı ki, bando en önde giderken müziğin melodileriyle kendinden geçen, tatlı düşlere dalan küçük balıklar, köpek balıklarının boğazlarına akın akın girerlerdi. Köpek balıkları insan olsaydı, onların dini de olurdu. Bu din, köpek balıklarının karnında gerçek hayata kavuşacaklarını küçük balıklara öğretirdi. Köpek balıkları insan olsaydı, bütün küçük balıkların bugünkü gibi eşit olması da son bulurdu. Küçük balıkların bazılarına yüksek memuriyetler verilir ve bunlar öteki küçük balıkların üstleri olurdu. Çünkü böylece daha iri lokmalar bulabilirlerdi. Biraz büyükçe olan, bazı makamlar elde eden küçük balıklar, ötekiler arasında düzeni sağlar, öğretmen, subay, sandık yapım mühendisi vb. olurlardı. Kısacası köpek balıkları insan olsaydı, denizin içinde bir kültür meydana gelirdi.
Bertolt Brecht
25 Kasım 2022 Cuma
Çağcıl Söylen
Akşam savaş alanına çöktüğünde
Düşmanlar yenilmişti
Telgraf tellerinin tınıları
Haberi uzaklara taşıdı
Dünyanın bir ucunda için için yandı
Bir haykırış, gökkubbede parçalanarak
Bir çığlık, çılgın ağızlardan taşan
Ve esrik göğü aşan.
Bin dudak ilençle soldu
Bin yumruk, vahşi bir öfkeyle sıkıldı.
Dünyanın bir başka ucunda
Bir sevinç, gökkubbede parçalanarak
Büyük bir sevinç, bir eğlence, bir çılgınlık
Rahat bir soluklanma, gerinme
Bin dudak eski bir duayı söyledi
Bin el inançla birleşti.
Gecenin geç saatlerinde
Sayıyordu telgraf telleri
Savaş alanında kalan ölüleri-
O zaman dost ve düşman sessizleşti.
Yalnız analar ağladı
Her iki yanda.
Bertolt Brecht
Çeviren: Turgay Fişekçi
10 Eylül 2019 Salı
Ama Ekmek Satılmadı Eskisinden Ucuza...
Bir sürü insan koştu ardından,
Orada büyük şehirler kurdular; alın teri ve akılla
Ama ekmek satılmadı eskisinden ucuza…
Bir makine icat etti içimizden biri,
Buhar çevirdi tekerleği onunla
Fabrikalar türedi ardından bir sürü
Başladı insanlar fabrikaları çalıştırmaya
Ama ekmek satılmadı eskisinden ucuza…
Düşündü taşındı içimizden bir çoğu
Güneş ekseninde dönmesi üstüne dünyanın.
Bir sürü insan kafa yordu
İnsan yüreği, evrenin yasaları üstüne
Havanın bileşimi,denizin balıkları üstüne kafa yordu bir sürü insan.
Bulundular önemli keşiflerde
Ama ekmek satılmadı eskisinden ucuza…
Tersine günden güne arttı şehirlerde yoksulluk
Yıllardır kimse bilmez kimse insanın hali nice
Sürünür yerlerde sizin gibi biri,siz yukarılarda uçtukça
Kalmamış hiçbir yanı insana benzeyen
Peki insan insana yardımcı değil mi
Ne gezer….
Bertolt BRECHT
6 Nisan 2018 Cuma
Yoksul B.B. İçin
Ben Bertolt Brecht, kara ormanlardan.
Karnında getirmiş şehre anam beni.
Ama çekip gidene dek ben bu dünyadan
çıkmayacak ormanların soğuğu içimden.
Asfalt şehirde evimde gibiyim.
Donanmışım son kutsal törenle:
Gazeteyle, şarapla, tütünle,
Güvensiz, aylak, ama sonu mutlu.
İnsanlarla iyi aram. Durur başımda
şapkam herkesinki gibi. İnsanlara bakar
derim: “Bunlar başka türlü kokan birer hayvan.”
“Ne çıkar, derim sonra, benim onlardan ne farkım var?”
Kadınlarla otururum yan yana
salıncaklı koltuğumda sabahları.
Seyrederim onları umursamadan ve derim:
“İşte karşınızda güvenilmez bir adam.”
Akşamları da toplarım erkekleri.
“Bayım” deriz birbirimize hep konuşurken.
Ayaklarını dayarlar masama ve derler:
“Düzelecek işler!” Sormam: “Ne zaman?”
Sabaha doğru alacakaranlıkta ıslanır çamlar,
kuşlar ötüşür, böcekler bağrışır.
Dikerim ben kadehimi şehirde tam o sıra dibine kadar,
atıp izmaritimi, dalarım tedirgin bir uykuya.
Biz, uçarı kişiler,
otururuz yıkılmaz sanılan evlerde.
(Yüksek kapılarını biziz kuran Manhattan adasının.
Biziz kuran incecik antenleri,
Atlantik üstünde konuşan).
Bu şehirlerden arta kalacak ne;
Sokakları dolaşan bir rüzgar kalacak.
Evleri kuranlar mutlu olurlar ama,
Onlar da bir gün bırakır evleri giderler.
Hepimiz bugün var, yarın yokuz,
ne düşünürse düşünsün bizden sonrakiler.
9.
Umarım ki, bir deprem olunca yakında,
söndürmem puromu üzüntüyle.
Ben Bertolt Brecht, kara ormanlardan,
anasının karnında gelmiş asfalt şehre.
9 Ocak 2017 Pazartesi
Ulmlu Terzi
dedi terzi piskoposa.
Bir uçayım da gör!
Ve bir çift şeyle,
kanada benzer,
tırmandı kilisenin koca çatısına.
Piskopos yürüdü gitti.
Al sana bir palavra,
insan kuş değil ki,
uçamaz hiçbir vakit,
dedi piskopos bu işe.
Terzi cartayı çekti,
dedi halk piskoposa,
amma da gülünç iş ha,
kırık kanatlarla saplandı yere,
işte durur parça parça
alanın katı toprağında.
Çalsın kilisenin çanları!
dedik ya, palavra,
insan kuş değildir,
uçamaz hiçbir vakit,
dedi piskopos halka.
Bertolt Brecht