.jpg)
İtalyan ressam ve heykeltıraş Amadeo Modigliani (1884-1920) geçtiğimiz yüzyılın hayat öyküsü ile en çok ilgi çeken sanatçılarından biridir. Yoksulluğundan giyim kuşamına, kadınlarla ilişkilerinden uyuşturucu ve alkol bağımlılığına, uçlardaki yaşam tarzından hastalığına ve ölümüne, hatta karısının intiharına değin yaşamı etrafında neredeyse Vincent Van Gogh'un ki kadar meşhur olan bir efsane yaratılarak "Trajik sanatçı" tipinin ve bohemliğin timsali olmuş ve ölümünden sonra büyük bir şöhret kazanmıştır. Acıdır ki hakikaten de baştan sona trajik olarak nitelenebilecek yaşam öyküsü, uğruna kendini tükettiği sanatını da gölgeler hale gelmiştir. Ölümünden sonra, belki de ideolojik sebeplerle, Modigliani'nin etrafında romantik bir "trajik sanatçı" miti örmek isteyen Andre Salmon gibi bazı yazarlar Modigliani'nin yeteneğinin kaynağının sefih bohem yaşantısı ve uyuşturucu bağımlılığı olduğunu, hatta ayıkken Modigliani'nin sıradan bir ressam olduğunu savunabilecek kadar ileri gitmiş ve birçok genç sanatçı ressamı taklit etmek umuduyla uyuşturucu kullanımı ve bohem hayat tarzına heves etmiştir. Halbuki günümüz sanat tarihçileri ressamın eğer bu özyıkıcı eğilimlerine kapılarak hayatını mahvetmese sanatında çok daha yüksek seviyelere ulaşacağını öne sürmektedir.
Amadeo Modigliani 2 Temmuz 1884'te İtalya'nın Livorno kentinde doğdu. 19.yüzyılda Livorno İtalyan standartlarına göre yeni bir şehir sayılırdı. Modigliani’nin yetiştiği kent, deniz taşımacılığı ve gemi yapımına yoğunlaşmış hareketli bir ticaret şehriydi ancak daha önemli bir özelliği, inancı yüzünden ayrımcılık görenler için bir sığınak olmasıydı. Modigliani'nin anne tarafından büyük büyük dedesi Solomon Garsin de aynı sebepten 18.yüzyılda Livorno'ya göç etmiş bir mülteciydi.
_1.jpg)
_1.jpg)
Kültürlü bir Yahudi ailesinin en küçük oğlu olan Modigliani, ressamın doğumundan kısa süre önce iflas eden bir işadamı olan Flaminio Modigliani ve eşi Eugenia Garsin'in dördüncü çocuğu olarak fakir bir hayata gözlerini açtı. Daha on yaşında iken tüberküloza yakalanan Modigliani hayatı boyunca zayıf akciğerlerinin yarattığı hastalık tehdidinin gölgesinde yaşayacaktı. Ressamın özellikle kültürlü bir kadın olan annesi ile çok yakın bir ilişkisi vardı. İlk öğretmeni ve kendisini sanata yönlendiren de annesiydi. 14 yaşında annesi onu Laverno'daki en usta ressam olan Guglielmo Micheli'nin sanat okuluna kaydetti. Hocası Micheli " Macchiaioli" adı verilen ve Fransız izlenimcilerine yakın, renge ve manzaraya ağırlık veren yerel bir İtalyan resim akımına dahildi. Modigliani burada 1898'den 1900'e değin çalıştı. Biçime yönelik ilk sanat eğitimi 19.yüzyıl İtalyan sanat ortamının temaları ve üsluplarından derin şekilde etkilenen bir atmosferde gelişti. Bir yandan Rönesans sanatının tesiri, diğer yanda Leutrac ve Giovanni Boldini gibi ressamların üsluplarının etkileri ilk dönem çalışmalarını derinden etkiledi.
Annesinin de cesaretlendirmesiyle sanat eğitimini tamamlamak amacıyla 17 yaşında evden ayrılarak önce Floransa'ya ve 1903 yılında da Venedik'e taşınan ve Istituto di Belle Arti'ye kaydolan Modigliani burada ilk kez haşhaş içmeye ve şehrin tekinsiz gece hayatında vakit geçirmeye başladı. Ömrü boyunca arttırarak sürdüreceği bu aşırı hayat tarzını seçmesinin kökeninde basit bir gençlik isyanı veya klişe bir bohemlik hevesinden daha ötede, Nietzsche'nin ki gibi radikal felsefelere olan bağlılığı yatmaktadır. Küçük yaştan itibaren dedesi İsaco Garsin tarafından felsefe konusunda eğitilen ressam, Nietzsche, Baudelaire, Carducci ve Comte de Lautreamont gibi yazarlardan derin şekilde etkilenmiş ve gerçek yaratıcılığa giden tek yolun düzene ve hayata meydan okumadan geçtiğine inanmıştır.
_2.jpg)
_2.jpg)
Beş yıl sonra 1906'da genç Amadeo Paris'e geldi ve önceleri Montmartre bölgesinde sakin bir hayat sürdü. Paris'te Montmartre'de yoksul sanatçılar için bir komün olan Le Betau-Lavoir'e yerleşti ve Caulaincourt sokağında bir stüdyo kiraladı. İkbalden düşmüş bir ailenin çocuğu olan Modigliani gösterişli giysileri ve tavırları ile fakirliğini bohemlik örtüsü altına gizlemeye çalıştı. Bu dönemde önceleri Venedik'teki yaşamının aksine asosyal denebilecek kapalı bir hayat sürdürdü. Bu dönemde Picasso, Utrillo, Jean Cocteau ve Soutine gibi avangart çevrelerin önde gelen sanatçılarıyla tanıştı. İlk dönem eserleri (1908 tarihli Yahudi Kadın gibi) o sırada daha yeni başlayan kübizmden nispeten az etkilenmiştir ve daha çok Steinlen, Lautrec ve Picasso'nun Mavi Dönemi'yle ilinti kurulabilir. Ancak bir yıl dahi geçmeden tavrı ve ünü dramatik olarak değişti ve kendini şık bir akademisyen sanatçıdan bir çeşit serseriler prensine dönüştürdü. Bohem çevrelerde bile sivrilecek derecede aşırı hareketlerde bulunmaya, çok miktarda alkol, haşhaş ve absent kullanmaya ve kadınlarla günübirlik ilişkiler yaşamaya başladı. Kadınlar onu dayanılmaz şekilde çekici bulurken, ressamın kendi de kadın cinsine hayrandı. Kadın portreleri ve nü çalışmalarının eserlerinin merkezi teması olması şaşırtıcı değildir. Bu eksantrik hayat tarzı, gösterişli kahverengi fitilli kadife ceketi, boynundaki parlak kırmızı fuları ve kocaman siyah fötr şapkası ile giyinişine de yansıyordu. Onun bu değişimi ve neredeyse intihara varan özyıkıcı temayüllerinin kaynağında çocukluğundan beri çektiği tüberkülozun eninde sonunda onu erken bir ölüme götüreceğine dair kanaatinin ressamı henüz yaşarken hayatın tadını çıkarma düşüncesine ve saldırgan bir aşırılığa yöneltmesi olduğu düşünülebilir.
Bu sefih hayat tarzı kaçınılmaz olarak mali sıkıntıları da beraberinde getirdi. 1909 yılında para sıkıntısı içindeki Modigliani sıklıkla eserlerinin bir bölümünü de ardında bırakarak bir küçük stüdyodan diğerine taşınmak zorunda kaldı. Kötü sağlığı onu daha iyi bakım göreceği İtalya'ya annesinin yanına dönmeye zorladı. "Viyolonsel Çalan Adam" tablosundaki çizgi renk ve fırça darbesini aşmakta ve daha bu dönemde Modigliani’nin özgün tekniğini göstermektedir. Paris'te yaşadığı dönem boyunca ciğerleri kötüledikçe ve uyuşturucu ve alkol bağımlılığı sağlığını bozdukça daha defalarca annesinin yanına dönecektir.
Aynı yıl tanıştığı heykeltıraş Brancusi vasıtasıyla Afrika heykelleri ve maskları ile tanışan Modigliani 1913'e değin sadece forma yönelik araştırmalarla meşgul oldu ve dört yılda sadece 30 tablo yaptı. Oranları uzatılmış yatay ve sade yüzler bu
_4.jpg)
1914 ve 1916 arası, Modigliani'nin İngiliz gazeteci Beatrce Hastings ile ilişkisi dengesiz bir yaşam tarzını daha da kötüleştirdi. Bu dönem eserlerinde Divizyonizm etkileri görülmektedir. 1916'da ressamın yaşamı yeni bir yola girer. Modigliani'yi meşhur bir sanatçı haline getirmeye azmeden arkadaşı Leh şair Leopold Zborovski ressamın menajerliğini üstlendi. Kübizm'den etkilenen bu dönem eserleri (Kisling, 1915) kesin hatlı sert kompozisyonları ile farklılaşır. Modigliani artık üslubuna tam olarak hakimdir. Kahverengi, gri, siyah, mavi ve yeşil, deri rengi için ise okr kırmızısı kullandığı resimlerinde renk kullanımı ölçülüdür. Ancak resimlerini karakteristik bir şemaya indirgemesi 1916 tarihli Chaim Soutine ve 1917 tarihli Blaise Cendrars'ın portrelerinde görülebileceği gibi modellerinin kişiliklerini resme yansıtmasını engellememektedir. Bu dönemde çıplak kadın figürü çalışmaları sıklaşır. Kadın vücudunun çizgileri adeta ritmik melodilere dönüşür.
İlerde eşi olacak zarif ve yetenekli sanatçı Jeanne Hebuterne ile de şair Zborovski'nin evinde tanışır. Hebuterne o sırada 19 yaşındadır ve Katolik kökenli bir burjuva ailesinin kızıdır. Modigliani ile ilişkisi yüzünden ailesince reddedilen Hebuterne, Modigliani'nin daha dengeli bir yaşam tarzı sürdürmeye başlamasına neden oldu ve ressamın yaşamının son iki yılındaki en iyi çalışmalarının birçoğunun da ilham kaynaklığı etti. Bu dönem portrelerinin karakteristik özelliği uzatılmış silüetler ve özellikle uzatılmış boyunlardır. Dostu Zborovski'nin de cesaretlendirmesiyle Modigliani ilk sergisini Ekim 1917'de Paris'in Latiffe sokağındaki Berthe Weill Galerisi’nde açtı. 32 yağlıboya ve çiziminden oluşan sergide çok az eser alıcı buldu ve nü tablolarından rahatsız olan Paris polis şefi tarafından aynı gün içinde eserlerin "umumi ahlaka uygunsuzluğu" gerekçesiyle kapatıldı.
_6.jpg)
Modigliani 1920'de, günlerdir kendilerinden haber alamayıp merak eden komşuları tarafından dairesinde yüksek ateşten sayıklar halde bulundu. Karısı dokuz aylık hamileydi. Hemen çağırılan doktorun yapabileceği birşey yoktu. Çünkü ressam o zamanlarda tedavisi olmayan bir hastalık olan tüberkülar menenjitten muzdaripti.
24 Ocak 1920 tarihinde henüz 35 yaşındayken Hopital de la Charite'de hayata gözlerini yuman Amadeo Modigliani Paris'in neredeyse tüm avangart sanat çevresinin katıldığı muazzam bir cenaze töreniyle toprağa verildi. Dokuz aylık hamile olan eşi Jeanne Hebuterne ertesi gün ailesinin evinin 9.kat penceresinden atlayarak intihar etti. İki aşık, öfkesi dinmemiş olan Hebuterne ailesinin nihayet 1930 yılında Jeanne'ın mezarının taşınmasına izin vermesine dek ayrı mezarlıklarda yattılar.
Beş kuruşsuz ve kimsesiz halde ölen ve ömrü boyunca yalnızca bir tek kişisel sergi açabilen Modigliani'nin ünü ölümünden sonra birden arttı. Acıdır ki ressamın öldüğü yıl zengin Amerikalı müşterilerin Paris'i istila ettiği yıl oldu. Bugüne değin hayatı hakkında dokuz roman, bir tiyatro oyunu yazılan, bir belgesel ve üç uzun metrajlı film çekilen Amadeo Modigliani'nin sanatçı öldüğünde henüz 15 aylık olan kızı Jeanne tarafından "Modigliani: İnsan ve Efsane" adlı bir de biyografi yazılmıştır.
Kendi şöhretinin gölgesinde kalmış olsa da Amadeo Modigliani'nin bir ressam ve heykeltıraş olarak yeteneği ve başarısı sugötürmezdir. Yüzyılın dönemecinde yepyeni açılımların yaşandığı, algıları harman yeri gibi savuracak Kübizm gibi bir çok sanat akımının filizlendiği Paris sanat ortamında, çoğu da dostu olan bir çok sanatçıdan ve geniş bir yelpazedeki birçok tarz ve sanat akımından ve primitif sanattan etkilenmesine rağmen Modigliani'nin sanatı formlarındaki sadelik ve zarafet, çizgisindeki kararlılık, renklerindeki hassaslık ve modellerinin karakterlerini yansıtmak amacıyla vücutlarında biçim bozulmalarına gitmesi ile kendine özgü ve benzersiz kalmayı başarmış, insan formu ve fizyonomisine duyduğu hayranlık portrelerinde olduğu gibi geleneksel örnekleri sürdürmekle birlikte aynı zamanda da gayet özgün ve modern olabilen, cüretkar ve şehvani çıplaklarına da yansımıştır. İcat ettiği bu baştan çıkarıcı ama disiplinli görsel dil ile sanatçının Modernizm’in erken döneminde, menfi veya müspet şöhretinin ve hayatının etrafında örülen mitin çok çok ötesinde yadsınamaz bir yeri bulunmaktadır. |
Yararlanılan Kaynaklar:
- Andre Salmon, Modigliani’nin Yaşamöyküsü, Düşün Yayıncılık
- Alfred Werner, Amedeo Modigliani, London, 1967, Thames and Hudson
- Carol Mann, Modigliani, London, 1980, Thames and Hudson
- James Thrall Soby, Amedeo Modigliani. New York,, 1977, Arno Publishing
- Mason Klein, Modigliani: Beyond the Myth, The Jewish Museum and Yale University Press, 2004
Lebriz.com