Düne kadar göçebe olarak yaşayan Zehra, yaşama amacı olan bu sonsuz yürüyüşe bir son vermek zorunda kaldı. Aşiretinin bir bölümüyle buraya, kum tepelerinin eteklerine, iki ayrı dünyanın sınırına yerleşti; Bedevi geleneklerinin ve bilgeliğin temel direklerinden, zamanının ölümsüz hikâyecilerinden biri haline geldi. Cezayir Rumî istilalarıyla sarsılırken, onun etrafını saran sayısız çocuk büyülenmiş bir halde tuz yolunun sihrini ve Sahra'yı dolaşan kervanların hikâyesini dinliyordu.
Aşiretinin okuma yazma öğrenen ilk genç kızlarından olan Leyla, onu saf dışı bırakmak isteyenlere başkaldırdı. Göçebe kökenleri sayesinde kaderine ve geleneklere karşı çıkabilecek gücü buldu. Çöle ve kumlara savaş açan kadınların zaferini irdeleyen ve gerçek bir aşk türküsü olan bu roman, diğer yandan yeni yetişen genç neslin de hikâyesidir. Bağımsızlık savaşından sonra terör, özgürlük ve köktendincilik sorunları arasında gidip gelen Cezayir, en gerçek haliyle karşımıza çıkıyor: dişi ve doğurgan."
Melike Mukaddem, Yürüyenler
Çeviri: Mine Tan