İbrahim Tenekeci etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
İbrahim Tenekeci etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

15 Ocak 2014 Çarşamba

Mektup


işte yine günün belini kırıyor akşam 
ve sen kırlara benzersin günün bu saati 
çıkarmamışsan çiçekli elbiseni. 

I

hatırla ve sıkı tut:
korkardın küçükken
serçe parmağın uçacak diye elinden.
diğer çocuklara benzerdim bense
benzemesi gibi, bir çinlinin diğerine.

II

şaşkınım, şehir açmıyor beni
ve namım yürümüyor burada
çünkü tuhaf burada her şey;
denizi sel basıyor hayret
hayret şehir sığmıyor taksiye
ve terör estiriyor rüzgar
kaldırıyor dağın eteklerini bile.

ve burada sensiz bahar
hem yatalak hem öpmeden geçiyor
bir jeton
yanağıma getiriyor da yanağını
kokunu rüzgara salsan
bana getirmiyor.

III

yoksun ya
güvercin avlıyor avluda kedi
kızlar gülüşüyor bahçede
gül üşüyor –gül üşür-
yoksun ya, bezden anne
yapıyor öksüz
öpmek için kendisine.


İbrahim Tenekeci

30 Aralık 2010 Perşembe

giderken söylenmiştir

I
bakın ne diyorum, dünya
sekerek yürüyor, gözümden düştü ya

seviyorum aklımın almadığı şeyleri
titriyorum emin olduğum zaman
evlerin ev halkının ve devletlerin
gidiyorum bıraktığı boşluktan

nefes alıp emek veren, insan görünce kaçan
gereksiz harcamalar gibi herkesin
canını sıkan ve sonra bakan
gidiyorum, bu kesin.

II
toprağım ben, dünyanın kök saldığı
ancak uyurken Rabbime nazım geçer

dünyayı, o görkemli hastayı
belki bir rüzgar eser beni görmeye
diyerek bekledim ve düşündüm ki
gözlerim kalacak benden geriye

suyu görünce susan bir anneyle bir baba
gibi yaşadım bir kabuğun altında,
dedim bir şey gösterin isim koyacak
bir şey gösterin, şaşırsın bana

III
bu kadar mezarın arasında ne büyür
ey ölüm, gel otur şuraya ve düşün

sözcük yapımında kullanılan
bir şeydir senin gülüşün
herkes güzeldir sustuğu kadar
sen de güzelsin, bu mümkün

ne kaldı geriye aslına uygun olan,
tutumlu güneş, girişken gün
gibi sen kaldın, eli ekmek tutan
bir bahçe kadar düzgün

İbrahim Tenekeci


23 Aralık 2010 Perşembe

Gökten zembille inen sadece aşktır

Gökten zembille inen sadece aşktır
ve ölüm daha şık durur bronz bir tende
her daim sıfır kilometre bir gün var önümüzde
gir ve ortalığı karıştır.

ah diyorum, ahı bilir misin sen
dünya dedikleri gömgök bir yatır
nereden bilmiş beni, röntgeni icat eden
otuz yıl yaşadım elde var sıfır.

git ve körünü öldür, bitsin artık nazları
şoförlerin kurşunlaması gibi birtakım tabelaları
iştah kabartan ne varsa iste onları
vurmak, her insana yakışır.

dünya küçük demişlerdi, nerdesin
kuyruğunu bırakması gibi bir kertenkelenin
kim böyle orta yerde bırakır
ve yazmaz birkaç satır.

bana günahtır,
nereye gidersem orası senin yurdun
çünkü aklımdan çıkmıyorsun.

İbrahim Tenekeci


5 Ağustos 2010 Perşembe

Mırıldanmalar

I

içimden dedim beraber yürüyelim olur mu
varsın gemilerimizi taşıyamasın sular
varsın yarı yolda uyuya kalsın
bize gönderilen bahar

içimden dedim beraber yürüyelim olur mu
varsın gölgemiz olsun hüzün
dilediği gibi uzatsın canevimize ayaklarını
varsın annemiz olsun tütün
hayat daha sert vursun yumruklarını

II

içimden dedim ilmeği kaçmış bir hayat bizimkisi
nedir alnımızdan öpmek için izimizi süren
kalmış mıdır kalesi düşmüş bir şehrin cazibesi
nedir yalnız bize yakışan bu serüven

bu serüven ki
bizden biri yaptı sırtımızdaki hançeri
ve terketti bizi huzur denen sevgili
kalakaldık, şaşkınlığın avuçlarında
billur bir kuş gibi

III

içimden dedim gömülü bir ırmağın yalnızlığıdır bu
beraber yürüyelim olur mu…

İbrahim Tenekeci

İzleyiciler