Ahmet Günbaş etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Ahmet Günbaş etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

8 Nisan 2025 Salı

Şarkısı Lirik Bir Şairden!..

İlhan Kemal, yatağını gittikçe genişleten ve akışı ötelerden duyulan debisi yüksek bir şiir yazıyor.

Sanki gündelik bir tazelenme hevesi var yazdıklarında. O da derece tutkun ve âşık yaptığı işe. 2006’da Mağmum’la başlayan yazma serüveni, son kitabı Şarkısı Lirik’in* adı gibi kesintisiz ve coşkulu biçimde devam etmekte Onu bu kadar çalışkan ve soluklu kılan nedeni öncelikle arayış hâlinde olmasına bağlamak gerek. Üstelik hazır bir sözlükten beslenmiyor,  yaratıcı zihnin soğuk bir demirci edasıyla öne çıkardığı yepyeni sözcüklerle de buluşturuyor okuru.

Şiir bir yenilenmedir her şeyden önce. Bunu bilmeyene, yabancılaşmayla birlikte dilin de çürüdüğünü anlatamazsınız kolay kolay. Oysa şair, o kokuyu yakından tanır ve yeni bir dille toplumsal belleği çatlatmaya çalışır. Bir yerde insanı kendine döndürmeyi amaçlayan  kişilik savaşımıdır sözü edilen. Bizi yabancılayan dilin farkına vararak dönüşümsel bir sürece gireriz böylece. Bu anlamda sorunsalla birlikte yüklendiği tatlı bir huzursuzlukla karşı karşıyadır şair:

”En büyük huzursuz benim
Dert ediniyorum memleketi, Cumhuriyeti
Olur şeyi, olmaz şeyi, olur olmaz şeyi
Bir bahçeden koparınca birileri bir çiçeği
Ben de kırılıyorum orta yerimden çıt diye” (s:17)

Siz bakmayın "Megalomani" gibi bir başlığın görüntüsüne! İlhan Kemal’in ironisi "ince şeyler"i gözden geçirerek seslenir kulağınıza. Çağrısı oldukça yalın ve büyülüdür. Tam bu noktada ‘megalomani’, ‘adanmışlıkla yer değiştirir:

"Tutkulu bir âşığım, ışır zifirin içindeki ben sevince
Ben öpünce yeşerir duygunun solmuş yaprakları
Yeni bir duyuş başını uzatır göçükler altından
Yaşamın kökü tam da kuruyuşa ramak kalmışken
Can suyu taşar nehri, damarda dirim şeneltir" (s:40)

Göçüklerin en ağırı ve en ahrazı, hiç kuşkusuz insan göçüğüdür! Şair, sözcük sözcük kazarak iner o korkunç boşluğa. Her şey geçmişle gelecek arasındaki organik bağı yeniden kurmakla ilgilidir. Öyle ki göçüğün şiddeti büyük fotoğrafı sarsan bir yıkımı işaret eder. Gerisini şairin yakınmasından dinleyelim:

"Hiç bu kadar rüsva olmamıştı umut ülkesi
Hiç bu kadar solmamıştı kut ırmağının mavisi
Hiç bu kadar gecikmemişti yağmur, ıramamıştı su
Hiç bu kadar heba alışığı olmamıştı var olmak" (s:64)

Ne ki “Kalbim! Serserim! Günlere güneş çağanım!” (s:71) diye haykıran birinin yakınması çok uzun sürmez. Sanki bir “Güneş Ülkesi”ni (Salâh Birsel’in bir şiiridir) anlatır gibi muştular yayar ardı sıra:

"Bir gün biz geleceğiz ve müjde kuşları uçuracağız
Lâmbalar asacağız zifiri tavanına gökyüzünün
Ve ünleyeceğiz: Gözünüz aydın ışık bekleyicileri!
Uykularınızı yataklığa kaldırın, size sabah getirdik!
Yok ediciler ki yok olup gidecekler, o gün gelecek" (s:54)

Özetle Şarkısı Lirik’i okumak için pek çok nedenimiz olduğunu söylemeliyim.
Daha fazla gecikmeyin bence.

* Şarkısı Lirik – İlhan Kemal, Şey Kitap, 1.Baskı Şubat 2025

Ahmet Günbaş


4 Şubat 2025 Salı

İnce Bir Sızıyla Uyanıyorum

Gidelim.
bizi çağıran gündüze
dağları, denizleri,
ve bir heybeyi ceket yaparak,
Gidelim.

O anamdı, ip eğirmesini bilirdi.
bir merakı yenemeyerek, sinemalarda
geçen güz öldü.
sırtında,
Pirinçlerin ve pancarların suladığı bir kol

Neler düşündürdü bunca yıl
bir ezikliği alıp içimden
neler düşündürdü
Kılıfından çıkan bir geceyi susturan
ferman.

artık büyüdüm.
işte geçiyorum,
tütün mağazalarının açtığı devirden
elimde iş bulma ilanları
Üzümcüler,
Yemişçiler.
Fabrikatörlerden dev bir soluğu yırtarak
geçiyorum.
yıllarca penceremi örten o büyük karları.

işte geçiyorum,
yüreğimdeki korkuyu yırtarak
elimde ahlat ve ardıçlardan bir silah
yüksek bir tepeden doyarak
elimde sigaram,
Bir gün keyifle çekeceğim,

ölümün çizdiği gül resimlerinden
gövdem.
Bunca yılın çakısıyla vurduğu
Göz yaşlarımdan bir ırmağı,
akıtarak avuçlarıma
ağladığımı, ama niçin
kimse sormadı...
sevincim defnedilmesi güç bir ölü

işte geçiyorum
korkuyu bir ter yaparak avuçlarıma
dağları ve denizleri
göğü dolduran sesimle
varım.

yüreğimde ince bir sızı
ölüm sancılı anam
Sevinçten bir tülbentle sarıyor yaramı
     Varım...

Ender Sarıyatı

Ölüme Direnen Şiirler, Ender Sarıyatı
Yayıma Hazırlayan: Ahmet Günbaş, Klaros Yayınları, 3.basım, Aralık 2024


24 Ocak 2025 Cuma

Balkondan Bozma

Selamı sabahı kurudu buraların
Kalbini gösterip geçenler seyreldi
Bahçenin keyfi kaçık hevesi yarım
Üç beş fotoğraf ısıtıyor can evimi

Odam diyorum madam, ayaz mı ayaz…
Oysa dışarısı yaz, kuşları yerinde
Bir bende mi bu fırtına bitmez usanmaz
Nedense üşüdüğünü söylemiyor kimse

Bilmem ki neler gizleniyor içimde
Ah, derinime insem de bir sorsam
Uzağım, yakınım, sarpasarayım
yorulmak bilmezken su yeşili koşulardan

Çanlarım çürüdü say, kervanım yutuldu
İri kıyım bir yalnızlık tüm gölgelerde
Ansızın katlayıp koymuşum uğultumu
Ağız dil vermeyen solgun bir meselde

Kentiniz kibrinize dar geliyor belli
Haberiniz yok düşlerinizi doğrayan faydan
Bir dizeyle koklarken cümle geçmişi
Tüketmiş sihrini aşk kokulu zaman

Ben kim miyim madam? Aşkolsun size!
Ne çabuk unuttunuz akşamla birikeni
Balkondan bozma mahzun bir adam
bir bardak çayla demlerdi kederini!

Ahmet Günbaş


9 Temmuz 2024 Salı

Annem

Bakır paralar gibi hırpalandı
günlerin altın yolculuğu
Sarsak istasyonlarda dağıldı
gürbüz sevdalardaki buğu

Erken bir rüzgârdı annem
çoktan yitirmiş büyüsünü
Ara sokaklarda kalırdı soluğu
sabahın saçlarını okşarken

Annemdi zoryaşamaktı adı
Kurt indiren gecelerde
gergin ve sıcak dururdu kanadı
Tırnakları uzardı kendiliğinden

Sessiz bir güz ağıtıydı belki
dargın patikasının göçe vurduğu
Yakardı kül yoksulu ateşini
kış yabanıl postunu sermeden

Akıp gitti ne varsa köpürtülen
toprak damarlı sabrıyla tutunduğu
Aynası kırık bir sandıktı gençliği
kıskanç kumaşlarını gizleyen

Katlayıp vuslatsız hasretini
sessizce sulardı yalnızlığını
Hayatın arka yüzüydü oturduğu
Kapısı örtük bir değirmen

Annemdi kent şaşkını kadın
günde üç vardiya hıçkırık
Titrek dualarla saran yarasını
vazgeçmeyen isli kandilinden

Bakır paralar gibi hırpalandı
günlerin altın yolculuğu
Nasıl yaşlandın böyle annem
kimselere görünmeden?

Ahmet Günbaş, Aşk Boyu Sürgün, 2001



30 Ocak 2023 Pazartesi

Şıpıdık Hanım


Adınız neydi, unuttum
Şıpıdık bir şeydi, dupduru gülümseyen

Suları damlayan bir hevesle
sere serpe uzanırdınız avlulara

Tulumbaların kolu, kuyuların çıkrığı
şarkısız şenliğe katılmazlardı pek

Bahçeler dolusu solgunluk
elinizden su içerdi illaki

Gündüzü gecesiyle barışık
dünyalar kadar aşk kokardınız

Güngörmüş köşeleriniz vardı sizin
kalp saatine bağlı yokuşlarınız

Olmazı oldururdunuz üç vakitte
Düşleri hayra yorardınız

Tez canlı bir mektubun çığlığını
katlayıp eklerdiniz öykünüze

Efil efil bir rüzgârla
her yere yetişen bahtiyarlık…

Kurusıkı çürüttük o günleri
göçtükçe ince masalardan

Ürkek bir yalnızlık sardı
kedilere sürtünen sokakları

Uyan, uyan Şıpıdık Hanım!
Çat kapı yağmalandık! 

Ahmet Günbaş

Resim: Sevgi Çiftçi, tuval, yağlıboya 70x50

İzleyiciler