anısına taşkın sevgiyle...
kim söylüyor ki büyüdüğümüzü
uyuyan gül uyuyan gül
yarın kaldıracağım seni
hisset!..
açmak kırmızıyı dünyaya, farz bize!
açtıkça sen bir asrın insanlaşması
ovaya çözüyorum gülüşünden yayılan sırları
inanılır bir maviye
imkânlı bir sevgiye
doğmuşsun! su ve çayır nasılsa öyle
bolluğu bereketi saçmışsın her yaklaşana her soluyana...
bir kepenk çekildi yukarıya
sonsuzluğa...
arda kalmış yolu soruyorsun
bir suya çarpıyor aranıyor yine çarpıyor çölde balık
bir kuş uçuyor denizi düşünüp elinden kaçıyor
o menekşe gözler yine
dupduru
o güneşli gülüş
ıpışık...
ey üstümüzdeki hüzün bulutu
ey sabırda saklı yağmur
artık biliyorum
eller erişemeyecek eşikte bekleşen dünyaya...
sendin pes etmeyen bu siyahî demde
inatla varıp suya derin derin nefesleyen
ağıtı. bir hekim büyüsüyle iyileştiren zamanı...
bu düş’ün bir uykuda geçtiğini anladım ve uyandıramadım
kendimi
acının oltasında asılı vedanın ağır güllesi
nefesim kesilir ve çekemem
bedenim salınır ve gidemem
sezildi suyun yanıtı akıntıya ters
bir hakiki kıvrım seninki
kimsede olmayan
bir duru sevinç
biz ise buradayız yenişemeyen çokluk!
kar altında sürgün veriyor ağaçlar
Stockholm’ün baharında
çiçek açıyorlar özlerini ama gizleyerek becerilerini
ve ayaza karşı bir sevgiden diğerine cesaretle
çoğalmakta «sen» suretleri.
kıvrılan akan kıvrılan
tüm sıfatların kuş yuvası
bezenmiş şair çiçeği
ve hercai bir menekşelik
yolunda sarıçiğdem yorgunu uzun kalabalık
ve işte
güneş kar boran
hepsi Nisan’da bahar
karışığız bugün hercailiğin kadar…
yürüdük
yürüdük bugün Yarva’da
kucağımızda sahici bir mevsim
vardık biz, açamamıştık gülümüzü henüz
oluşun sancısına
şimdinin anlam deneyi
öteki için yalınlaşmanın sevinci...
ağırla beni menekşe gözlüm
ağırla beni kuş yuvam
kıvrılan akan kıvrılan
tüm suretlerinle ağırla...
derleniş izleri uğrakların bedensiz bir saflıkta
not düştüğün
taç yapraklarımı, üstelik bezenmişlerken
en verimli kırmızıya
beklentisiz ve usulca bırakmam için
uzak durdun onlardan kusura kalmasınlar
alengirli oyuncular
isimlerinden söz ettirmiş pek mühim maskeliler
tanrıların hayalleri için kahramanlaşanlar
kibrin yıkıcılığı
ve sahtenin saltanatı
bil ki Helin’im
bil ki kuş yuvam
mavi şehre
sana gelmek için onca bedensizlik...
gülüşündeki anlam düşüyor aklıma direnişteki
Aşk’a mazhar her adımda
yarınlara, hepsi bu
ve tek kulaçla
herkes saflaşıyor mavi kıvrımlarında
sen tözleşirken derin sulara
herkes biliyor insan nasıl insan kalır
bir içtenlikte bin diriliş vardır kan nasıl da
kardeş kalır
sana kalansa
bir kelebek ömrü
yediveren
ve hiç susmayan
o titreşimli koza
Berivan Burkay Kaya, 20 Nisan 2017