Babam Özdemir Asaf’ın bizlerden ayrılışının üzerinden 31 yıl geçti, halam
Özgönül’ün ise 15 gün. Babam 11 Haziran, halam 12 Haziran 1923’te Ankara’da
doğmuşlar. Ayrı gün ikizleri.
Şûrayı Devlet’in (Danıştay) kurulmasında büyük emeği olan dedem Mehmet
Asaf’a 1922 yılında Atatürk’ten bir haber gelir: “Asaf’a söyleyin, Ankara’ya
gelsin.” Aile, İstanbul’dan Ankara’ya taşınır. İkizlerin doğumunu, Ankara’daki
bir hastanede Operatör Dr. Mim Kemal Öke yapar.
Mehmet Asaf, kısa süren hastalığının ardından 1930 yılında vefat eder. Aile
tekrar İstanbul’a taşınır. İkizler okul çağındadır. Atatürk, İsmet İnönü’ye
“Asaf’ın çocuklarını bir okula yerleştirin” talimatını verir. O dönemde soyadı
olmadığı için babam ilkokula Özdemir Asaf olarak kaydolur. 1934’te çıkan Soyadı
Kanunu ile babaannem Arun soyadını alır.
Üniversite eğitimini yarım bırakan babam, annemle evlenir. Şakacı yönü az
bilinen babamın, benim doğumumla ilgili hoş bir anısı var:
İstanbul, Acıbadem’deki köşkün büyük bir bahçesi, bahçede de meyve ağaçları
vardır. 26 Haziran 1947 günü bahçeden toplanan armutlar büyük bir iştahla
yenir. Annem hamile olduğu için biraz daha fazla yer. Akşam herkes odasına
çekilince annem, “Özdemir, çok sancım var” der.
Babam da “Haklısın Sabahat, benim de çok sancım var. O kadar armut yememeliydik” diye cevap verir. Babam uyur, ama annem uyuyamaz. Tekrar seslenir: “Özdemir, dayanamıyorum, çok sancım var.” Babam “Uyuduğuma bakma, benim de çok sancım var, ben de dayanamıyorum” der.
Sabah olduğunda annem hâlâ sancılıdır. Babaannem, babateyzem, halam, annemi Zeynep Kâmil Hastanesi’ne götürürler. Sancının armuttan değil, doğumdan olduğu anlaşılır.
Babam da “Haklısın Sabahat, benim de çok sancım var. O kadar armut yememeliydik” diye cevap verir. Babam uyur, ama annem uyuyamaz. Tekrar seslenir: “Özdemir, dayanamıyorum, çok sancım var.” Babam “Uyuduğuma bakma, benim de çok sancım var, ben de dayanamıyorum” der.
Sabah olduğunda annem hâlâ sancılıdır. Babaannem, babateyzem, halam, annemi Zeynep Kâmil Hastanesi’ne götürürler. Sancının armuttan değil, doğumdan olduğu anlaşılır.
Babam, şiirlerinde babasının Asaf ismini kullanır, oysa asıl ismi Halit
Özdemir Arun’dur. 1950 yılında Cağaloğlu’nda bir matbaa açar. Açılış işlemleri
için gittiği vergi dairesindeki memur adını sorar. R’leri “ğ” olarak söyleyen
babam “Halit Özdemiğ Ağun” der. Özdemir, bilinen bir isim olduğu için memur
belgelere “Halit Özdemir Ağun” yazar.
Babam, bankonun üzerinden eğilerek bakar. Yanlış yazıldığını görünce
“Soyadımı yanlış yazdınız. Doğğusu Ağun” der. Memur yüzüne bakar. “Evet, Ağun”
der. “Hayığ, hayığ Ağğun.” “Beyefendi anladım. Ağun.” Babam sinirlenir. Cebinden
kalemini kâğıdını çıkarır, kocaman harflerle ARUN yazar, R’lere basa basa
yüksek sesle okur. “AĞĞĞĞĞUN.”
Bir gün de matbaadan çıkıp Karaköy’e gitmek için bindiği taksinin şoförü
sorar:
“Neğeye biğadeğ?” Babam utancından “Kağaköy” diyemez, “Eminönü” der. İner.
Oradan Karaköy’e kadar yürür.
Can Yücel, 28 Ocak 1981 günü Bebek Camisi’nden Aşiyan’a kadar geldikten
sonra “Cenaze Dönüşü” adlı bir şiir yazar: “Anlaşıldı bu / R’lerin intikamı /
Onlar yuttu Özdemir Asaf’ı.”
Babamın en sevdiği şarkı, sözlerini Şemsi Belli’nin yazdığı “Aşiyan
Yolları”dır: “Gönül penceresinden / Ansızın bakıp geçtin / Bir yangının külünü
/ Yeniden yakıp geçtin.”
Kelimelere başka anlamlar yüklemesini sevdiğinden, “Gönül penceresinden /
Ansızın bakıp geçtin / Bir yangının külünden / Yeniden yanıp geçtin” diye
okurdu şarkının sözlerini. Son iki dizede değiştirdiği kelimeler bana, Anka
Kuşu’nu hatırlatır.
Röntgenlerin korunduğu sarı kâğıda hastanede yazdığı son şiir isimsizdir:
“Hastanede / Veya / Hapishanede / Hayatını yazma! / Sonunu bir merak eden
çıkabilir // Hastanede her gece insan / Birkaç yaşam yitirebilir ya da
yaşayabilir / Hapishanede ise her sabah.”
Halam Özgönül ise edebiyatın okuyucu tarafındaydı. Türk müziğini çok
severdi. En sevdiği şarkı, sözlerini Selahattin İçli’nin yazdığı “Bir
Tanem”dir: “Bir sabah, bakacaksın ki bir tanem, / Ben yokum…”
Şarkı “Ben yokum” diye bitiyor ama onlar hep var olacaklar. Babam zaten
“Ölü yaşayanlar yaşayan ölüleri çekemezler” diye yazmış.
Özdemir ile ikizi Özgönül 15 Ocak 2012 günü buluştular sanıyorum.
31 yıl önce yitirdiğimiz Özdemir Asaf’ı, “Yaşam” şiiriyle hatırlayalım:
“Sanırım görmediniz; / Şimdi şuradan geçti. / Yazık görmediyseniz, / Böcek
gibi güzeldi.”
Nasılsın Özdemir Asaf. Hoşça kal Özgönül Arun.
Seda Arun
(Cumhuriyet - 30 Ocak 2012)