Zahrad etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Zahrad etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

19 Ocak 2025 Pazar

Yapracığı Gören Balık

Minnacık bir balık bir yaprak gördü
Körpe - yeşil - ve yemiş bahar güneşini
               -yaprak değildi
               Bahardı gördüğü- 
Ve o düşle fırladı denizden
Ve düştü kaldı

Balık ki yaprağı görüp sarhoşladı
O ben'im işte

Erik ağacından düşen yapracık
Damarlarında hâlâ özsuyun hazzı
Bir gözyaşıyla
Sapından sarkan

Yaprak ki düştü erik ağacından
O ben'im işte

Ve çiçekler arasındaki erik ağacı
Güneşe ve yağmura dikmiş gözünü - 
-Güneş ki olduracak meyvasını
Yağmur ki besleyecek meyvasını
Meyva ki sürdürecek erik ağacını

Ağaç ki çiçekler arasında
O ben'im işte

Ve meyva ki güneş kokar
Usulcana erir ağzında
Ve bir an emip de çekirdeğini
Ya yere atarsın ya da denize

O çekirdek ki mutlu
O ben'im işte

Zahrad

Çeviri: Can Yücel

Fotoğraftakiler: Zahrad (solda) ve Ara Güler



11 Aralık 2010 Cumartesi

Yağ damlası


Siz hepiniz deniz -fırtınalı ve büyük-
Ben o denizin içinde.

Ben o denizin içinde bir yağ damlası
Katışık ve üvey

Ben yağ damlası
Hülyalı -dalganın yüzeyinde-

Siz hepiniz deniz -fırtınalı ve büyük-
Deniz yüreğimin içinde

"Zahrad: tarih dışı kılınanın tarihi"

Zareh Yaldızcıyan ya da bilinen adıyla Zahrad 21 Şubat 2007 günü İstanbul' da yaşamını yitirdi. Onun şiiri, tarih dışında duranın şiiridir..
Yurtdışında Çağdaş Türk Şiiri hakkında konferans vermek üzere davet edilmiş bir şairimize, yöneltilen sorulardan bir Zahrad' la ilgili olmuş. Kendisine İran şiiriyle ilgili bir sorunun neden yöneltildiğini anlamamış. Zahrad isminde dolayı böyle düşünmüş olsa gerek. Ona, Zahrad' ın İranlı değil, İstanbullu Ermeni bir şair olduğunu söyledim. Zahrad, 21 Şubat 2007 günü İstanbul' da yaşamını yitirdi. 1924 İstanbul doğumlu olan Zahrad' ın asıl adı Zareh Yaldızcıyan' dı. İstanbul Tıp Fakültesini yarıda bırakmış. Özgeçmiş adlı şiirinin G bölümü bu yıllarına ilişkindir: "Fakültede / Neşter attık kadavraya / inceden inceye / sinir sıyırdık / damar ayıkladık / ve lime lime / kas ve kemik ayrıştırdık / Fakat-ben / insanı tam tanıyamadım ki / -çaktın- dediler / sınav sonrası" Zahrad, askerlik görevini 1949'da yedek subay olarak tamamladıktan sonra, ilaç deposunda, kâğıtçıda, noterde, tıbbı malzeme kuruluşlarında çalışmış. Kravat ticaretiyle, kemer imalatıyla, musluk ve zincir ticaretiyle uğraşmış. Türkiye' de tanınmasa da... İlk şiiri, 1943'de yayımlanan Zahrad'ın ilk şiir kitabı Büyük Şehir 1960'da basılmış. Renkli Sınırlar (1968), İyi Gökyüzü (1871), Yeşil Toprak (1976), Bir Taşla İki Bahar (1989), Eğri Oturalım Gigo Konuşalım (1994), Ucu Ucuna (2001), Su Duvardan Yukarı (2004) Zahrad'ın diğer şiir kitapları. Zahrad'ın şiirleri 25 dile çevrilmiş. 1971'de Fransızca bir seçki, 1978'de Büyük Şehir kitabından bir seçki Rusçada yayımlanmış, İngilizceye çevrilmiş iki kitabı bulunuyor: Gigo Poems ve Selected Poems. Türkçede, karikatürist Ohannes Şaşkal tarafından tercüme edilmiş üç seçkisi yer alıyor: Yağ Damlası (İyi Şeyler Yayınları, 1993), Yapracığı Gören Balık (Belge Yayınları, 2002), Işığını Söndürme Sakın (Adam Yayınları, 2004).
Zahrad'ın uluslararası pek çok ödülü ve daveti var. Bu cümledeki 'uluslararası' ifadesinin aslında tanımlayıcı bir rolü yok. Şiirlerini anadilinde yazmış, Türk şiiri ortamında hemen hemen hiç tanınmayan ama kendi sınırlarını aşmış bir şair için, ulusal veya uluslararası ifadesinin açıklayıcı bir anlamı yok. Türkçedeki en geniş seçkisi olan Işığını Söndürme Sakın' ı oluşturan şiirlerin tinsel evreninin neliği açısından bakıldığında bu tanımların pek anlamı yok aslında. Zahrad'ın şiirini, Türk şiirinin temel özelliklerinden olan, ilerleme fikriyle ıralı bir tarih nosyonu ile toplumsal birini dile getiren sosyolojik bir atmosferle tanımlamak olanaklı değil. Zahrad' ın şiiri, tarih dışında duranın şiiridir. Zahrad, tarih dışında dururken, sadece ulus-devlet düşüncesinin yarattığı toplumsal değişim ve iktidar statülerinin dışında durmuyor, aynı zamanda gündelik hayatın modernleştirilmesi fenomeninin de dışında duruyor. Buna, tarih dışı kılınanın, tarihi, tarih dışı kılması da denilebilir. Bunlar, onun şiirine ait 'özne'nin sözlerinden çıkarılan sözler değil elbette. Burada özne tırnak içinde; çünkü, Zahrad'ın şiirinde konuşan anlatıcı ben bir özne değil, bir kişi. Bu şiir kişisinin sözleri, insanın varoluşuna, bu varoluştaki yalnızlığa ilişkin. Örneğin 'Yağ' şiiri: "Siz hepiniz deniz fırtınalı ve büyük- / Ben o denizin içinde / Ben o denizin içinde bir yağ damlası / Katışık ve üvey / Ben yağ damlası / Hülyalı dalganın yüzeyinde / Siz hepiniz deniz fırtınalı ve büyük- / Deniz yüreğimin içinde" Ama, bu şiiri, Zahrad'ın yukarıda özetlediğimiz biyografisini hesaba katarak okuduğumuzda, bu şiir, insanın tarih dışı kılınmasının veya tarih dışında kalmasının imgesini dile getirmektedir. Aşırı yorum denilebilir buna ama 'şairin hayatı şiirine dâhil' değil ise. Bu şiir, bir kavga şiiri değil zaten. Politik veya ideolojik bir şiir değil Zahrad'ın şiiri. Böyle bir çabası ve kaygısı zaten yok. Dolayısıyla Zahrad'da öne çıkan zaman değil, mekân. Bu mekân ise İstanbul'dur. Zahrad bir İstanbul şairidir. Test şiirinin ikinci bölümü şöyle: "Sahilinden geçecek olsanız Kumkapı'nın / a) leziz bir balık yemeyi düşlersiniz / b) deniz üstünde yürüyüp gitmek istersiniz Adalar'a / c) yaşam ne çabuk geçti diye düşünürsünüz / d) hatırlarsınız beş lira borcunuz olduğunu Agop' a" Bu şiirin tinsel evrenindeki İstanbul, modernleşmeden veya politik ve tarihsel olanın görünümü olan değişimleri devre dışı bırakmış, sanki sadece kişinin kişisel biyografisinde mevcut olan İstanbul'dur. Velet şiirinin giriş bölümü şöyle: "Mahallenin velediyim / -zillerinizi çalarım / ve siz açıncaya dek kapıyı / pırr... ben kirişi kırarım- / bakarsınız kimse yok" Şiirindeki ironi Zahrad'ın şiiri ironik bir şiirdir. Ancak bu ironinin ne Garip şiirinde olduğu gibi mizahi bir yönü vardır ne de Can Yücel'de olduğu gibi politik bir yönü. Zahrad'ın şiirindeki ironi, mantıksal karşıtlıklarla veya söz oyunlarıyla kurulan bir ironi değil, yaşamanın doğasından veya varoluşun kendisinden gelen çatışmanın, paradoksun açığa çıkmasından kaynaklanan bir ironidir. Dolayısıyla, trajik durumlarla bağlantılıdır bu ironi ve kaçınamadığımız, kaçınmamamız geren durumları dile getirir. Şöyledir Kurban şiiri: "Dört koyundular / İlkini kestiler önce / İkincisini haklarlarken tam / Kaçmayı denedi üçüncüsü / On metre gitti gitmedi / Enselediler / Ben o üçüncüsünün etinden yedim / Yaşam tadı vardı"
Burada yapılan alıntılardan anlaşılacağı gibi, Zahrad'ın şiiri, bir ruh durumu şiiri değil, bir öykü durumu şiiridir. Öykü değil, öykü durumu. Başı ve sonu olan bir hikâye söz konusu değil burada. İnsanın varoluşuna ilişkin kader belirleyici anın ortaya çıktığı bir durum söz konusu. Öykü durumu derken kastettiğim bu. Bu öykü durumu, yaşamın ortaya çıkma /çıkamama anını duymak için, duymayı dile getirir. Zahrad'ın şiirinin hemen hemen temel problemi, denilebilir ki, yaşamın ortaya çıkma /çıkamama anını yakalamanın değerini dile getirmekle ilgilidir. Bu problem Zahrad'ın şiirindeki köklü felsefi temelini dile getirir aynı zmanda. Ama yaşam derken, Zahrad'ın şiirinde işaret edilen bedir? Zahrad'ın şiirinin temel problemi olan yaşam kavramını tanımlamamızda, Spinoza'nın conatus kavramı bize yardımcı olabilir: "Her şey, kendinde olduğu ölçüde, kendi varlığında sürmeye çabalar." Her bireysel varlık, kendi varlığını dile getirir ve, kendi doğasından gelenden başka bir şey yapamaz. Spinoza, buna conatus der: Kendi varlığını sürdürmek için çabalamak. Bu çaba, haz ve neşe verir. İşte, Zahrad, yaşamının bütün dönemlerindeki, kendi varlığını sürdürme çabası içinde olan insanı ve onun cesaretinin sınırlarını gösterir bize. Gece Şarkısı adlı şiiri, bu konuda sadece fikir verici değil, aynı zamanda oldukça etkileyici ve keder verici bir şiirdir. Tamamını alıntılıyorum: "Bir kez harcamayagör / Çabuk tükenir sayılı aşk / Suyunu çeker / Sen bir zamanlar sanmıştın / Ki aşkın sınırı yok- / Oysa var/ Ve o/ Sınır sensin / Şimdi / Iskarmozları söküp götürmüşler / Nasıl kürek çekeceksin/ Yaşama? / İskorpitleri / Kim toplayacak? / Deniz bir uçurumdur / Ağzınla kadar su"
Zahrad' ın şiiri bir deneyim şiiriydi. Şairin yaratıcı doğasını, bu yaratıcılığın onun varoluşunda nasıl açığa çıktığını dile getiren Un Çuvalı şiiri de bunlardan biri. Bu şiirle bitirmek istiyorum: "Şair bir dostun varsa eğer / Ki yakınır durur / bitip tükendiğinden / tek satır yeni bir Kulak asma / şey döktüremediğinden / Adamakıllı sars hergeleyi / Sars ve silkele / Bir odun al ve indir / -Adam değil- herifçioğlu un çuvalı / Sarsıp silkeledikçe / İndirdikçe / Amma yeni heceler dökülür / Amma yeni dizeler / -Şaşakalırsın bu işe / Gel gör ki / Gece yalnızken / Dert edersin kendine / -Onunla aranda farklı olan ne?- / Uyku girmez gözüne" 

Yücel Kayıran (02.03.2007 Radikal)

İzleyiciler