Tek tanrılı üç dinin kutsal
kitabında da anlatılır Nuh'un
hikâyesi. Yeryüzü sularla kaplanınca Nuh peygamber, karısı,
üç oğlu ve üç geliniyle birlikte
yaptığı dev gemiye binerek bu
yıkıcı tufandan kurtulurlar. Dev
gemiye her hayvanın erkeği ve dişisini de almışlardır. Böylelikle gemidekiler sayesinde insanlık
ve hayvanlar âlemi yok olmaktan kurtulmuş ve
yeniden üreyip çoğalmıştır. Nuh'a "Adem'den
sonra insanlığın ikinci babası" denmesi de bundandır.
Irkların ortaya çıkışı da Nuh tufanıyla açıklanır. Nuh'un oğullarından Sam, Arabistan yarımadasına gider ve Ortadoğu halklarının ortak
atası olur. Yafes, Asya kıtasına gider ve Asya
halklarının atası olur. Ham ise Afrika'ya yerleşir, siyahilerin atası olur. Bu söylencede en çok
dikkat çeken Ham'dır. Zira söylenceye göre Ham,
babası Nuh'u çıplak olarak görüp güler. Nuh da
ona beddua eder. Afrikalıların siyah derili olması bu bedduaya dayandırılır.
Sunay Akın'a göre Nuh'un gemisiyle aylar
süren seyahati, "tarihin en renkli yolculuğu"dur.
Rivayete göre Nuh bu yolculuğun yapıldığı gemiyi servi ağacından yapar. Tahtaların arasından
içeri su sızmasın diye içeriden ve dışarıdan ziftlenmişti. Gemi, bir katı insanlara, bir katı evcil ve
yabani hayvanlara ve bir katı da kuşlara ayrılmış
olarak üç katlıydı. Bazı kaynaklarda geminin altı
katlı olduğu yazar. Geminin her katında ışık ve
havalandırma için pencereler vardı.
Kaynaklarda geminin boyutlarıyla ilgili değişik bilgiler verilir. En sık kullanılan bilgilerse
geminin uzunluğunun 300 arşın (135 metre), genişliğinin 50 arşın (22,5 metre) ve yüksekliğinin
de 30 (13,5 metre) arşın olduğu bilgileridir.
Nuh'un Gemisi'ndeki
hayvanlarla ilgili söylenceler:
13. yüzyılda yaşamış olan İran kökenli Arap
yazar el-Kazvanî'nin günümüze kadar ulaşan
Acaib el-Mahlukat ve Garaib el-Mevcudat (Acayip Yaratıklar ve Garip Varlıklar) adlı eserinde
Nuh'un Gemisi'yle ilgili bir söylence geçer. Zeki
Tez'in, başucu kitabı niteliğindeki mükemmel
eseri Mitolojinin Kültürel Tarihi kitabında aktardığı söylenceye göre Nuh'un Gemisi'nde hayvan
dışkıları çoğalınca, tanrı, Nuh'a filin kuyruğunu
çekmesini söylemiş. Nuh peygamber filin kuyruğunu çekince filden biri erkek biri dişi iki domuz
çıkmış. Bunlar gemideki hayvanların pisliklerini
yiyerek çevreyi temizlemişler. Domuzun burnunu okşayınca burun deliklerinden iki fare
çıkmış. Fareler geminin tahtalarını kemirmeye
başlayınca tanrı Nuh'a aslanın iki gözü arasını
ovalamasını söylemiş. Sonunda aslan hapşırınca
aslanın burun deliklerinden, aslana benzeyen
hayvanlar olarak biri erkek biri dişi kedi çıkmış
ve bunlar farelere saldırmışlar.
Söylencelerden eşek de nasibini almıştır. Gemiye binmesi yasaklanan şeytan, eşeğin kuyruğuna tutunarak gemiye binmeyi başardığından,
eşek uğursuz sayılmıştır.
Avustralya kaynaklı bir anlatıma göre, gerçekte Nuh'un üç gemisi vardı. Biri dinozorlarla, diğeri nesli tükenmiş hayvanlarla dolu olup
bunlar aşırı yük nedeniyle batmışlardı. Nuh'un
da bulunduğu üçüncü gemi ise kanguru gibi keseli hayvanlar sayesinde havayla dolup şişmiş
bot gibi olduklarından batmamış ve tufan sonrası Avustralya'ya inmiştir.
Nuh'un Gemisi nereye indi?
Dünyada, Nuh'un Gemisi'nin indiğine inanılan ve kutsal kabul edilen birçok dağ var. Bunların çoğu Ortadoğu'da, özellikle de Anadolu
topraklarındadır.
Süphan, Nissir, Cilo ve Cudi dağlarının yanı
sıra, Nuh'un Gemisi'nin doruğunda yer aldığına
en çok inanılan dağ Ağrı Dağı'dır. Bu söylenceler
bilimsel çalışmalara da kaynaklık etmiş, zaman
zaman Ağrı Dağı araştırmacıların ve maceraperestlerin akınına uğramıştır.
Sunay Akın'ın Bir Çift Ayakkabı kitabında
verdiği bilgilere göre Nuh'un Gemisi'nin Ağrı
Dağı'ndaki izinin görüldüğü fotoğraf, harita
çalışması için dağın üstünde uçan bir uçaktan,
o sırada askerlik görevini yapan ünlü fotoğraf
sanatçımız Ara Güler tarafından çekilmiştir.
Ancak bu fotoğrafı yorumlayarak geminin varlığını ortaya atan, harita uzmanı Yüzbaşı İlhan
Durupınar'dır. Durupınar şunları söyler: "11
Eylül 1959 Cuma günü çalışmalarım esnasında, Doğubayazıt civarında mezkûr mıntıkanın haritasını yaparken lavlara gömülmüş hakikaten
enteresan bir şekle tesadüf ettim. Bu şekil vadide sel ve lav yatağındaydı. Fakat bir kenarını da
kısmen lavlar örttüğü için uzun araştırmaların
sonunda bu oluşumun lav akıntısından da önce
var olduğu kanaatine vardım. Aldığım ölçülerde
boyunun 150, eninin 50 metre, yüksekliğinin de
dıştan, lavlardan itibaren de 6,5 metre olduğunu gördüm. Bölge Ağrı ve Tendürek etekleriydi.
Derhal aklıma Nuh'un Gemisi geldi. Mıntıka ve
estetik bakımından bir uygunluk vardı. Sonra
düşündüm: Acaba sulara dayanan bu gemi sonradan lavlar tarafından tahrip edilemez miydi?
Herhalde edilmedi. Pompei harabelerinde de
küllerin muhafaza ettiği ve taşlaştırdığı, yüzünün ifadesi dahi bozulmamış insan cesetleri bulunmamış mıydı?"
Nuh'un Gemisi'nin Şırnak'taki Cudi dağına
indiği de yaygın rivayetlerden biridir. Şırnak'ın
asıl adının "Şer Nok", onun aslının "Şehr-i Nuh"
(Nuh kenti) olması gelenekten gelen bir kanıt
olarak kabul edilmektedir.
Tufan olayı dünyanın birçok mitinde de geçer. En bilineni Sümerlerin Gılgamış Destanı'dır.
Gılgamış, ölümsüzlük arayışları sırasında tufandan yaptığı gemi sayesinde kurtulan Utnapiştim
ve karısını bulup onlara ölümsüzlüğün sırrını
sorar. Bir başka tufan miti Antik Yunan'dadır.
Zeus insanları büyük bir selle cezalandırır. Selden yalnızca Prometheus'un ölümlü oğlu ve gelini kurtulur. Çünkü Prometheus, oğlu Deukalion'u uyarmış ve gemi yapmasını söylemiştir. Bu
mitin devamında insanlık Deukalion ve karısı
sayesinde tekrar dünyaya yayılır. Bunlar dışında
da Hint, Çin, Avustralya, Meksika ve Avrupa mitlerinde de tufan anlatılarına rastlanır.
Olcay Bağır, Üvercinka Dergisi, Mart 2021, S.23