Nazım Mutlu etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Nazım Mutlu etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

18 Aralık 2024 Çarşamba

Fal

1/
Öyle ucuz bir kahve fincanı mı dünya
telvesinde hep uzun yolculukların okunduğu
ya da
kısmeti karanlığa demirlenmiş söz?

2/
İyi de
araya mı gitti bunca söz
onca şiir
ve kılıç
sallaması yorgun atlının?

3/
Nabzı atıyor inceden hâlâ
ucuz fincanda kuruyan telvenin.

4/
Birden
kısmetimde yeşeriyor uçurtmam.

Nazım Mutlu, Ağustos 1994

(Yaşadığım, Öğretmen Dünyası Yayınları, S.65)

Resim: Ali Avni Çelebi (1904-1993),  Uçurtma Uçuran Çocuk


28 Eylül 2024 Cumartesi

Eğitimimizin Karşıdevrimle Sınavı

    "Ordusuyla kahramanlığı, Kore'de ABD tarafından test edilen Türkiye, amaçları arasında 'dünya barışını korumak, istikrarı sağlamak' olan ancak kuruluşundan beri dünya barışının ve istikrarının bozulmasında en büyük payı olan NATO'ya Şubat 1952'de katılır. Bu üyelik, Türkiye'nin kanı ve canıyla oluşturduğu "tam bağımsızlık" kimliğinden kopuşunun resmen onayıdır. Çünkü askerî alanla sınırlı gibi gösterilen bu kandırmacayla ülkemiz, emperyalizmin ekonomik kuruluşları IMF ve Dünya Bankası eliyle sürekli borçlandırılan, tarımı, hayvancılığı, sanayisi öldürülen, yetmiş yıl sonra borcun faizini ödemekte bile güçlük çeken ve 'gelişmekte olan ülkeler' listesinde yerini alır.

    Bundan sonra Türkiye'ye bütün olarak hangi biçimin verileceğine ilişkin gizli-açık çok sayıda ABD planı yürürlükte olacaktır. İkili anlaşmalarda, raporlarda, gerek ABD gerekse Türk hükümet yetkililerinin demeçlerinde vb. Türkiye'ye biçilen giysinin niteliğini, rengini görmek olasıdır. Bunlar arasında, 1948'de yürürlüğe giren ABD'nin Marshall Planı kapsamında hazırlanan Max Thornburg Raporu'nda yer alan öneriler, daha doğrusu dayatmalar, Türkiye'ye verilecek biçimin ne olacağı, bu çerçevede oluşturulan politikaların günümüze dek gerçekleşip gerçekleşmediği yeterince açıktır. Thornburg'un 1949-1950 yıllarında Türkiye'de yaptığı incelemelere dayanan raporu, 'Türkiye Nasıl Yükselir?' ve 'Türkiye'nin Ekonomik Durumunun Tenkidi' adlı iki bölümden oluşan çalışmayı içermektedir. (341)

    Raporda Thornburg'un Türkiye için önerileri özetle şöyledir:

    'Türkiye'nin ağır sanayi kurması gerekli değildir. Karabük Demir-Çelik Fabrikası tasfiye edilmelidir. Türkiye uçak, makine, motor projelerini iptal etmeli, bu tür yatırımlara girmemelidir. Sanayi bırakılmalı, tarımla kalkınmaya yönelinmelidir. Demiryolları yerine karayolları yapılmalıdır. Tüm bunlar için gerekli sermaye ABD tarafından verilecektir.' (342)

    Türkiye'nin lokomotif fabrikası kurmak için ABD'den istediği kredi konusunda, "Türkler böyle düşündüğü sürece dolarlarımızın ABD'de kalması daha doğru olacaktır," diyen Thornburg, Türkiye'nin makine, uçak ve dizel motoru yapımına kesin bir dille karşı çıkar. Thornburg, Türkiye'yi bu tür düşüncelerden vazgeçirmek için şu sözle adeta tehdit eder: 'Amerikalılar böyle düşünenleri iyi çalışma arkadaşı saymazlar!' (343)

    Ekonomisi ve ordusu bu tür planlarla dönüştürülen ülkemizde eğitimin bunlardan bağımsız yürümesinin olanaksız olacağı açıktır. Dolayısıyla bu konuda da ipler artık ABD'nin başını çektiği Batı'nın elindedir. 

    Eğitimimizin çağdaşlaşma yüzyılları içinde hem Osmanlı hem Cumhuriyet döneminde Fransa, İngiltere, Almanya gibi Avrupa ülkelerinin sistemlerinden etkilendiği, dönemsel koşullara göre bu ülkelerin sistemlerinden aktarılan gerekli gereksiz tasarımlarla eğitimimizin yıllardır yapboz oyununa döndüğü de bizim acı gerçeklerimizdendir. Bütün dönemler içinde en çok etkilenilen hatta etkiden öte, Batı'dan zaman zaman neredeyse birebir kopya edilen süresi dolmuş eğitim yöntem ve tekniklerinin yalnız eğitimimize değil, bu yolla toplumsal yapımızın bütününe verdiği hasar da ortadadır."

Nazım Mutlu, Eğitimimizin Karşıdevrimle Sınavı, S.231, 232, 233

341,342,343 Nolu atıflar, kitabın ilgili sayfa dipnotlarında açıklamalarıyla yer almaktadır.


12 Nisan 2023 Çarşamba

Neden Böyle Hızlı Ölürüm?

1/
Bilirim nasıl yontulur mermer
can suyu bulsam çeliğe
toplayabilsem kırık camları
ateşten arınmış bir gece üstü
çocukluk resmimin çerçevesine
mavi cam takmayı
bilirim.

2/
Kozayı tanımadım hiç gençliğimde
böceklerim öldürülmeseydi ürpertici gözlerde
ipek dökerdim yine soğumuş bedenlere
ışık düşürmeyi ince sızıya
ve kırgülü dikmeyi ilkyaz içinde
bilirim.

3/
Neden böyle hızlı ölürüm boş limanlarda
öpesim geldikçe seni ey ömür
mermer yontmayı ve ipek dökmeyi inceden
bilirim oysa
gizleyebilseydim ellerimi soğuk demirden.

4/
Suskun saatlerde hışırdıyor akrep
kim kırdı mavi camımı resmimin
dökülen
kimin yüreği ötede
çarpıyor mu yine
bilmem.

Nazım Mutlu

Yaşadığım, Şiir, S.15-16

Fotoğraf: Yaralıgöz Kastamonu



23 Kasım 2022 Çarşamba

Gidenler


Oğuz'a

Tek yaşayan kahramanları da bitti dağların
gölgeleri yaşıyor tek sur diplerinde
zaman geçti kendi sesiyle
ölü gölgeleri alıp burçlarda kim avunur
kim anlatır gölgedeki atlarımızın köpüklü duruşunu? 

Yılanların deştiği yaraya bastık tuzumuzu
sözümüz kül tutsa da bastığımız yerde
o sıcak masal anlatır kendini yeniden
anlatır ve tazeler közden doğuşunu
çocukları büyütür yine
kuruyan köpükte tuzumuz kalır.

Tek yaşayan kahramanları da gitti yolların
tırnağımda toz yüzümde barut izi
taş duvarda şah ve mat
geçti zaman çığlığımızla 
sustuğumuz yerden anlat gölgedeki atlarımızın
bizsiz gidişini başka burçlara. 

Nazım Mutlu, Usul Acı, Yeni Umut Yayınları

31 Mart 2021 Çarşamba

Babama Güzelleme

Arpa
buğday
mısır tarlasında ve
yaylada dövülmüş demirdir babam.

Önce karabasan tapındı taşlı toprakta
sonra pulluk bereketi
altı üstü on dönümlük ekenek
bir kavga ki
dağın taşın içinde
ot kokulu ellerinden annemin
haneye ekmek pişecek.

Büyürken oğul uşak
taş mektepte ak tebeşir
yarına harf sökecek
öyle öyle bilişecek
harman yerimize
iki gümüş ten düşecek.

O yazlarda hep 
alıcı kuşlar geçerdi babamın
mavi açan gözlerinden.

Dert değildi zemherinin uzun sürmesi
nasılsa işlenecek
tek tek
ahır buğusunda tavlanan tütün
altın benekli sarı zehirden
borç parası denklenecek.

Teneke sobada meşe kokusu
bir de nuri sesigüzel' den
türküler dinlenecek.

Babam
yokluk günlerinin çocuk askeri
yirmisinde yapmış en uzun seferini
yirminci yüzyılın ara yerinde
bir izmir' de 
bir kore' de açmış
su süzmesi gözlerini.

Gidiş geliş elli gün
yorgun savaş gemisinde
cümleten ezberlenmiş koca menderes' in
'küçük amerika'lı
püsküllü teranesi.

Anlattı durdu konu komşuya
üç dolara satılmanın
ağır ceremesini.

Ne kaldı 
yetmişe erecek yaşı
ata armağanı kasketin altında
garip hallerinden memleketin
çokça ağrıdı başı.

Yedeğindeyse hep
etilerden sürme buğday kokusunu
saçından sabaha dağıtan
annem yürür
ağzının kıyısında dua kırığı.

Nazım Mutlu, Mayıs 2000

14 Aralık 2010 Salı

Devrim



Gövdemin böyle ulu bir
okyanus olduğunu bileydim 

Kimileyin de
dilde tefe konduğumu

Sığar mıydım 
iki hecelik sözcüğe... 

Nazım Mutlu

Fotoğraf: İspanya İç Savaşı' ndan.  Barcelona’daki Hotel Colon’un çatısında 17 yaşındaki gazeteci ve milis Marina Ginestà.  

27 Kasım 2010 Cumartesi

Yaz Geçer

Acemi bir sevdadandır bunca ömür katlandığım.

Sen yoksan yüreğimin içinde
kar tozu değer
yıkılır kalırım tenim buzlar üstünde
ay kararır gece çöker yüzüme
kalkamam
bilirsin
üst yanımdan bahar geçer yaz geçer.

Acemi bir sevdadandır bunca ömür katlandığım.

Sen varsan yüreğimin içinde
kurşun değer damarıma kan çarpar
yürür giderim
ne Fırat' tan ne Dicle' den esirgerim canımı
gül ışığı tatlı bir düş
geceler hep Osmanlı
göğsümün yangın yeri gelin alayı
güz mü dersin kış mı dersin o da ne
her yanımdan bahar geçer yaz geçer.

Acemi bir sevdadandır bunca ömür katlandığım.

Sen
bir var
bir yoksan yüreğimin içinde
nasıl gelir mavi gece nasıl gider kanlı şafak
bir yanım ezik güldür öbür yanım soğuk kül
yol üstünde üşür müyüm yanar mıyım bilirsin
uzağımdan kaç güz geçer
yakınımda kaç kış kalır
bilirsin.

Acemi bir sevdadandır bunca ömür katlandığım.

Nazım Mutlu


16 Mart 2010 Salı

Seni Bir Nehirden Ayıklarken

Yüzünün kırık yerindeyim hep Kırmızı
öteki sesim sızıyor kısalmış kirpiklerinden
kalbim buluta bulanık uzunca gidişlerinde
ha yağdı ha yağacak elinin değdiği yerden.

Herkesin gözdesi kendine açılan mezar
üstünde hep o karaçalılar yine ayrıkotları
taşlarında ılık tadı taze kanamaların
gövdemden çektim kendimi sana Kırmızı.

Bak şimdi ben burada yeniden susulmuş göz
ya da harfleri yanlış dizilmiş bir veda mektubu
terledim ki nasıl seni bir nehirden ayıklarken
gel desem bir kıyı kentine alıp çocukluğunu.

Nazım Mutlu

15 Şubat 2009 Pazar

Yazıklanma


Sevi (mi ?)

Uyurken düşüme sızı
yürürken yoluma
üstleniyorum tüm borçlarını

Şiir (mi?)
Kanatmadık dil mi kaldı
dişleri geçtiğinde
Bahçesinde imgelerle avutur beni

Ben (mi?)
İkisine ray döşeyen
ücretsiz yol işçisi
Nicedir ki heba olur emeğim

Nazım Mutlu

İzleyiciler