Söz Uçar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Söz Uçar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

14 Mayıs 2025 Çarşamba

"Mizah topsuz tüfeksiz bir silahtır."

“Karşıtlığın olduğu yerde mutlaka mizah da vardır. İnsan ne için, niye güldüğünün ayırdına varmalıdır. Komiklik ayrı bir şey, mizah ise apayrı bir şeydir. (...) Mizah topsuz tüfeksiz bir silahtır. Vurdu mu yıkar! Her zaman diktatörler mizahın düşmanı olmuşlardır. Ama mizahçılar korkmaz. Korkmayan mizah, toplumlar için en önemli şeydir.” 

Muzaffer İzgü


"Yaşamı satın alamazsınız. Yaşam akıp gider."

"Bana en yoksul devlet başkanı diyorlar. Ben yoksul değilim. Yoksul olan, yaşamak için çok fazla şeye ihtiyacı olandır."

“Yoksulluğu savunmuyorum. Sadeliği savunuyorum. Ancak sürekli büyümek isteyen tüketici bir toplum icat ettik. Büyüme olmazsa, bu üzücüdür. Gereksiz ihtiyaçlarla bir israf dağı icat ettik. Sürekli almalısın ve atmalısın. Boşa harcadığımız hayatlarımız aslında. Bir şey satın aldığımda ya da siz bir şey satın aldığınızda, karşılığında para vermiyorsunuz. Verdiğimiz aslında vaktimizdir. O parayı kazanmak için harcadığımız vakit. Arasındaki fark: Yaşamı satın alamazsınız. Yaşam akıp gider. Hayatı boşa geçirmek, özgürlüğünü kaybetmek, korkunç bir şeydir.”

“Şunu söyleyebiliriz ki dünyada çok daha paylaşımcı bir ortam yaratılabilirdi. Daha birlik içinde, kardeşçe yaşayan bir dünya inşa edilebilirdi. Amerika’da söylendiği gibi deniz sonsuzdur. Ve herhangi bir topluma dahil olamayan kişi sadece yoksuldur. Koca dünyada bir başına kalmıştır. Bu yalnızlığın acı tadını da öğrenmemek bilmemek için her zaman arkadaşlığa, birlik gibi değerlere çok önem vermek gerekir. Ve bu şekilde bulunduğumuz şehir gibi devasa şehirler ortaya çıkıyor. O kadar çok üzülesi durumda yalnız insan var ki. Eğer bu dünyaya sosyalizmi getirebilirsek ben de gururla sosyalist olduğumu söyleyebilirim. Ama hepimizin daha birlik içinde davranabileceğimiz, daha yardımlaşmacı bir toplumu elde edebilecek kadar sosyalist bir toplum inşa edemeyeceğiz.”

“Fikrimi açık konuşmalıyım. Bu bir kaynak noksanlığı değil. Bu bir idare eksikliği. Hükümetleri tasalandıran bir sonraki seçimi kimin alacağı, patronun kim olacağı... Güç için itişiyoruz ve insanları ve dünya meselelerini unutuyoruz. Kriz, çevreden, doğadan değil. Siyasi. Uygarlığımız, tüm gezegenin mutabakatına ihtiyaç duyulan bir aşamaya ulaştı. Ve biz bakışlarımızı bundan kaçırıyoruz. Şovenizim ve egemenlik hırsıyla körleşmişiz, özellikle en güçlü ülkeler. Örnek olmaları gerekiyordu! 25 yıl olmuş Kyoto’da anlaşalı. Hala en basit önlemleri almak için bile ayak diriyoruz. Yazık! İnsan pek ala kendini yok etmeye muktedir tek hayvan olabilir. Önümüzdeki ikilem bu. Sadece yanılıyorumdur diye umuyorum. İnsan doğası öyle bir yapıda ki, kolaylık içinde geçen bir yaşam yerine acıyla yoğrulmak daha öğretici oluyor. Izdırap çekelim demiyorum. Ama insanların anlamasını istediğim nokta şu: kendini her an yeniden toparlayabilirsin; Sıfırdan başlamak her zaman değerlidir. Bir kere veya bin kere, hala hayatta iken… Hayatta en yüce ders bu. Başka bir deyişle, vazgeçene kadar kavgayı kaybetmemişsindir. Mücadeleyi, hayalinden vazgeçerek terk edersin. Mücadele, hayal, yere serilmek, gerçeğin sillesini yemek, budur varoluşumuzu veya yaşadığımız hayatı anlamlı kılan. Kin besliyor iken bir hayatın olamaz. Kısır döngülere hapsedemezsin hayatını. Bildiğim, hayatın kederi asla iyileştirilemeyecek. Kimse hayatı geri saramaz. Yaralarını sarmayı ve yüzünü geleceğe dönmeyi öğrenmen lazım. Vaktimi yaralarımı yalamakla geçiriyorsam, hiçbir yere varmıyorum. Hayatı önümüze serilmiş bir yol olarak görüyorum. Önemli olan yarın. Bana söylediler, uyardılar, eski bir deyimmiş: geçmişi hatırlamalısın ya da tekrar etmeye mahkûmsun. İnsan ne demek biliyorum: Toynağı aynı taşa yirmi kere vurabilen tek hayvan! Her nesil kendi tecrübesinden öğrenir, ötekilerden değil. İnsanlığı idealize etmiyorum. Başkasının tecrübesinden ne öğrenilebilir. Sadece kendimiz ne yaşadıysak onu öğrenebiliriz. Neyse, bu benim hayat görüşüm. Görülecek hesabım yok.”

“Yaşlandıkça şunu farkedeceksin, 1 dolarlık bir kol saati ile 500 bin dolarlık bir kol saati aynı zamanı gösterir. Mutluluk materyalist şeylerde aranmaz.”

"Ben insanların geceleri yatacak bir saçak altı bile bulamadıkları bir dünyada başkalarının 500 metrekarelik malikanelerde yaşamasını anlamıyorum!"

"Güç insanları değiştirmez, sadece gerçekte kim olduklarını ortaya çıkarır."

José Mujica (20 Mayıs 1935 - 13 Mayıs 2025)

Hasta Siempre Pepe!
............................................................................................................................................................................

Yıldızlar Yoldaşı Olsun / Önder İskender Özturanlı

O bir sosyalistti, mütevazılığı eşitlikçi sosyalistliğinden geliyordu, bütün inandığı gibi yaşayanlarda olduğu denli bilgeydi de. Halkın içindendi, halkının dışına hiç çıkmadı bakan olduğunda da devlet başkanı olduğunda da. Yaşamın kendisi gibi pürüzsüz, yaşamın kendisi gibi yalansız, olması arzulanan dünyadaki gibi sömürüsüz. Jose Mujica bilinen lakabıyla Pepe mütevazi bir çiftçi, toprak adına mücadele eden, hayata çiçek satıcılığıyla başlamış bir sosyalistti. Bir zamanların efsane örgütü Tupamaros’lara katıldı ve ileri düzeyde görevler aldı. Askeri diktatörlük döneminde 14 yıl cezaevinde kaldı, şehir gerillası komutanı bu lider kadrodan dokuz kişi üzerinde ağır ve denenmemiş işkenceleri denediler, Amerikalıların teknikleriydi bunlar, sonra çıktı ve birleşik sol partide siyasete girdi. Sert mücadele dönemi bitmişti, Demokratik Sosyalizm anlayışıyla sol cephe kuruldu, genişledi ve iktidara geldi, Mujica Frente Amplio’nun iki önemli liderinden birisiydi, Tabare Vasquez işe birlikte dönüşümlü olarak Uruguay Cumhurbaşkanı oldular, çok başarılı dönemler geçirdiler. Urugay hala Geniş Cephe tarafından yönetilmektedir.
O bilge ve çelebi kişiliği, muazzam "humour"u ve paradan azade hayatı ile bir sosyalist efsane olarak kalacaktır. Ancak asla unutulmasın ve atlanmasın; büyük politik stratejiler kurabilen, halkı adına aldığı gücü gözüpek biçimde kullanan bir çelik çekirdekti de o, siyasal yaşamı başarılarla dolu olan. Bilge, gülen, yoksul kalarak kapitalizmin ayartmalarına direnen bir çelik çekirdek... Kendisinin yoksul bir başkan olduğuna şöyle itiraz etmişti; "Ben fakir değilim, sadece ayığım, yüklerden hafifim. Özgürlüğümü hiçbir şeyin çalmayacağı kadarına sahibim" Bir yerde de parayı seven adamları siyasetten men edin demişti. Yıldızlar yoldaşı olsun bu büyük mücadele adamının.



27 Mart 2025 Perşembe

Korku Mimarlığı

    Bazı binalar size kucak açmaz, sizi kontrol eder, sizden üsttedirler. Yüksek. Erişilemez. Dokunulamaz. Bu binalara girilmez. Sadece yaklaşılır. Dikkatlice... Yavaşça... Padişahın tahtına yaklaşan bir kul gibi. O binaların yanında küçük görünürsün. Orada bir vatandaş değilsin. Merdivenlerin üzerinde salınan bir toz tanesisin. Mermer. Simetri. Sessizlik. Onlar hizmet etmek için değil, emretmek için inşa edilirler. Yönetenlerin ölümsüz, seninse geçici olduğunu hissettirmek için tasarlanmışlardır. Bunlar bina değildir. Bunlar mimarlık tiyatrosunda oynanan oyunlardır. Gücün başrolü, seninse itaatkâr figüranı oynadığın oyunlar. Bu kontrol mimarisidir. Parlak cepheler, dev boyutlar... Yumuşaklık yoktur. Oturulacak yer yoktur. Gölge yoktur. Amaç konfor sağlamak değildir. İtaat ettirmektir. Kimsenin toplanmadığı meydanlar yapılır. Görkemli ve kontrollü şölenler için sahnelerdir bunlar. Ağaçsız, soğuk, düz, boş... Ama rahatça kontrol edilebilir ve gözlenebilir. Bunlar kamunun parasıyla yapılır ama kamusal alan değildir. Gerçek kamusal alan davetkârdır. "Kal, konuş, nefes al, dinlen" der. Bunlar "Eğil! itaat et! Sonra da defol!" der. Yani saygı için gösteriş ve abartıya ihtiyaç duyan güç, güç değil taşa bürünmüş bir korkudur. Korku mimarlığı işte böyledir."

Mimar Mine Kavasoğulları



21 Şubat 2025 Cuma

27 Ocak 2025 Pazartesi

"Zafer, arkasından bıçaklanan masum düşmanların cesetleri üzerine atılan yapma çiçeklerden bir çelenktir."


"Ben ışık arayan, aydınlanmak ve aydınlatmak isteyen bir insanım. Politikanın kurtarıcılığına inanmıyorum."

"Avam için din, kendi gibi düşünmeyeni yok etmek hürriyetidir. Ateizm, Allah'a inanmamak değil, avamın inançlarını paylaşmamaktır."

"Vücudumuzu aşmak, ben'in dar ve sevimsiz geometrisinin ötesine geçmek, sonsuza yönelmek, bir insana sarılmak, hatıralarda yaşamak: İşte aşkın, dinin ve kahramanlığın kaynakları. Bir kısım insanlarsa kendilerini aşarlar ve kendilerini feda etmesini bilirler, bir fikre, bir davaya adarlar kendilerini, anıta, olaya, kitaba dönüşürler; ruhları ışık ve sevgi kaynağıdır; ruhları doğa gibi devamlı verimlidir ve doğa gibi ölümsüzdür."

"Spinoza'nın bir sözü beni sık sık düşündürür: 'havaya fırlatılan taş konuşabilseydi, mutlaka kendi arzusuyla yolculuğa çıktığını söylerdi.' "

"Aryalı akıncıların zincire vurduğu siyah derililer fatihlerinden çok daha medeni idiler. Kuzeyli barbarlar, yırtıcı sürüler halinde, sulhçu ve ilerici kavimlerin mezarcısı olmuşlardır. Yani kaba kuvvet, mızrak veya kılıç munisleşen, incelen, olgunlaşan insanı yenmiştir. Tarih, galiplerin yazdığı bir kitaptır. Zafer, arkasından bıçaklanan masum düşmanların cesetleri üzerine atılan yapma çiçeklerden bir çelenktir."

"Medeniyetler ancak intihar etmek suretiyle ölürler."

"Kızıl şal görmüş İspanyol boğası gibi, her düşünceye ve her düşünene saldırmak. Bu canım memleket, bu yüzden bir cüzzamlılar ülkesidir. Fikir hürriyeti ya bütün olarak müdafaa edilir, ya edilmez. Zındık olun, dindar olun ama düşünün, insanı öldüren kanser kayıtsızlıktır."

"Tanzimat neslinin en büyük hizmeti, Türk nesrini yaratmasıdır."

"Şuurun kaderi, biyolojiğin umurunda değildir. Külçe gibi, leş gibi yaşamak da yaşamaktır."

"Hürriyet rahatsız ediyor insanı. Bir güvensizlik duygusu çöküyor içine. Kendi başına karar vermek, yeni yeni durumlar karşısında davranışını tayin edebilmek, çok sıkıntılı bir iş. Hür bir dünya tehlikelerle dolu. Ancak tehlikeli bir hayata göğüs gerebilecek insanlar demokrasiye sevgi duyabilirler."

"Eğer pek yakınlarındaysan, birbirleriyle çekiştiklerini görürsün. Bakarsın kimi şu partiden, kimi bu partiden. Ama hele biraz uzaklaş, bir tepeye çık, tozu dumana katan bu süvarilerin topu birden sana bir tek toz bulutu, aynı toz bulutu halinde aynı olacaktır."

"Her büyük adam kucağında yaşadığı cemiyetin üvey evladıdır."

"Einstein'a 'Gravitation' hakkındaki formülünüz Newton'unki kadar zarif ve sade değil diye takılmışlar. 'Hakikati belirtmek istiyorsanız zerafeti terzilere bırakın.' demiş."

"Bir romancı çağını kucaklamak zorundadır."

"Spinoza, 'Her hüzün bir parça fakirleşme, bir parça küçülmedir' diyor.

"Aşk dehanın büründüğü şekillerden biri. İnsanın dörtte üçü âşıkken belirir."

"Türkiye'de fikir her zaman bir anakronizmdir."

"Rusya'da bir gazete çıkarma teşebbüsü suya düşünce, Lenin çoluğunu çocuğunu memleketinde bırakarak Almanya'ya kaçmıştır. Yanına iki vagon halinde kütüphanesini almış, yer darlığından edebiyat kitaplarını bırakmış, yalnız bütün tecrübelerin toplu olduğunu söylediği 'Faust'u aldırmıştır. en sevdiği yer: 'Her nazariye soluktur aziz dost, canlı olan, taze olan hayatın ağacıdır.' "

"Bakışlarını iç dünyasına çeviren insan, şuurun mağarasında kendi gölgesiyle karşılaşır."

"Tarih mahkemesinin verdiği kararları çok defa hiciv infaz eder."

"Neyzen'deki tezatların psikopatolojik köklerini merak edenler L'Homme de génie'yi okusunlar. Biz, coşkun zekâsını alkol kadehlerinde boğan bu hasta ve kardeş şairin hatırasını daima şefkat ve sevgiyle anmakta devam edeceğiz."

"Yazarın tek bir düşmanı vardır: Bağnazlık. Düşüncenin bütün huysuzluklarına, bütün hoyratlıklarına, bütün çılgınlıklarına selam!"

"Stendhal'ın meşhur kristalizasyon-billurlaşma teorisinin kaynağı bu. Billurlaştırmak, hayalin sevgiliye kendisinde olmayan vasıflar eklemesi ve onu süslemesi, güzelleştirmesidir.  'Hangi güzellik akla gelse hemen sevgilimize kondururuz.' "

"Machiavelli ile Gandi, batıyla doğu. Biri politikadan ahlâkı kovar, öteki politikayı ahlâka kalbeder. Muhammet, harp hiledir diyor. Muhammet de realisttir. Silahlı bir peygamber. Şiddeti ortadan kaldırmak için şiddet. Tarih bu yalanın insanlığa ne kadar pahalıya mal olduğunu bar bar bağırıyor. Kan kanı, şiddet şiddeti doğurur. Gayeyle vasıtalar bir bütündür. Hiçbir gaye kötü vasıtaları meşrulaştırmaz."

"Buffon adında kayıtsız ve kaygusuz biri 'deha uzun bir sabırdır.' demiş."

"Düşünmek, caddelerden keçi yollarına; çiğnenmemiş, sarp, dikenli keçi yollarına sapmaktır."

Cemil Meriç, Jurnal 1.Cilt 1955-1965, İletişim Yayınları



11 Aralık 2024 Çarşamba

Özgürlük

Ve bir hatip "Bize özgürlükten bahset." dedi. Ve o cevap verdi:
"Şehir kapılarında ve sıcak yuvanızda yere kapanıp, özgürlüğünüz için dua
ettiğinizi gördüm:
Tıpkı, kölelerin kendilerini kılıçtan geçiren bir zorbanın önünde eğilmeleri ve onu
övmeleri gibi...
Sık sık, tapınağın korusunda ve kalenin gölgesinde,
aranızda en özgür geçinenlerin,
özgürlüklerini bir boyunduruk ve
bir kelepçe gibi taşıdıklarını gördüm.
Ve kalbim kanadı; çünkü ancak özgürlük arayışında hissettiğiniz
derin arzu size gem vurduğunda ve
özgürlükten bir amaç ve bir bütünleniş
olarak bahsetmeyi terkettiğinizde,
gerçekten özgür olabilirsiniz.
Siz, günleriniz endişesiz ve geceleriniz bir istek ve üzüntüden uzak olduğunda
özgür olacaksınız.
Yazık ki, bu tür duygular yaşantınızı kuşak gibi sarmakta... Yine de, örtüsüz ve
bağsız, bunları aşabilirsiniz.
Ve siz, günlerinizin ve gecelerinizin ötesine,
anlayışınızın şafağında öğle aydınlığını çepeçevre
bağladığınız zincirleri kırmadan nasıl yükselebilirsiniz?
Gerçekte, özgürlük dediğiniz, halkaları güneşte parlayıp gözünüzü kamaştırsa da,
bu zincirlerin en kuvvetlisidir.
Ve özgür olmanız için terketmeniz gereken, kendi benliğinizin parçalarından
başka ne olabilir?
Eğer geçersiz kılmak istediğiniz adaletsiz bir kanun varsa, bunu alnınıza kendi
ellerinizle, bizzat siz yazdınız.
Bu kanunu, hukuk kitaplarınızı yakarak
veya denizin bütün suyunu bile kullansanız,
yargıçlarınızın alınlarını yıkayarak yok edemezsiniz.
Ve devirmek istediğiniz bir despot varsa, önce onun sizin içinizde kurduğu tahtı
devirmeye bakın.
Bir zorba, özgür ve gururlu olana, eğer
özgürlüğünde zulüm ve gururunda utanç taşımasaydı,
nasıl hükmedebilirdi?
Ve eğer, üzerinizden atmak istediğiniz bir endişeyse,
onu kendinizin seçtiğini, kimsenin size yüklemediğini unutmayın.
Ve kurtulmak istediğiniz bir korkunuz varsa,
o korkunun merkezi sizin kalbinizdir,
yoksa korkulanın avuçları içinde değil.
Herşey, varlığınızın içinde yarı kucaklanmış olarak dolaşır durur:
istenen ve korkulan, nefret edilen ve baş tacı olan,
takip ettiğiniz ve kaçmak istediğiniz..
Bunlar içinizde, ışıklar ve gölgeler gibi, birbirine yapışmış çiftler halinde hareket
ederler.
Ve gölge soluklaşıp kaybolduğunda, can çekişen ışık, bir başka ışığa gölge olur.
Ve sizin özgürlüğünüz, prangasından kurtulduğunda, daha büyük bir özgürlüğe
pranga olur."

Halil Cibran, Ermiş, Anahtar Kitaplar, S.8-9


22 Kasım 2024 Cuma

"Fotoğrafların bugün hayal gücünü aşan bir ağırlığı vardır."

 "Fotoğrafların bugün hayal gücünü aşan bir ağırlığı vardır; tıpkı dün basılı sözcüklerin, daha önce de konuşma dilinin olduğu gibi. Çünkü baştan sona gerçek görünüyorlar."

Walter Lippmann

"Nasıl baş edeceklerini bilmedikleri tek şey: şiddet dışı eylemler ve mizahtır"

 "Olay şiddet kullanımına dönüşmeye başladığı zaman, sistemin oyununa geliyorsunuz demektir. Yerleşik düzen sizi kavgaya sokmak için kızdırmaya çalışacak, sakalınızı çekecek, yüzünüze fiske atacaktır. Çünkü, siz bir kere şiddete başvurduktan sonra sizinle nasıl baş edeceklerini bilirler. Nasıl baş edeceklerini bilmedikleri tek şey: şiddet dışı eylemler ve mizahtır."

John Lennon

13 Kasım 2024 Çarşamba

İbn Fadlan Seyahatnamesi

Oğuzlardan bir Türk, birlikte yola çıktıkları İslam misyoneri İbni Fadlan'a yakınmış: "Başbuğ (halife) bizden ne istiyor? Öldürecek bizi bu soğukta! Ne istediğini bilsek, hemen verir kurtulurduk" demiş. İbni Fadlan buna cevap olarak, "Bütün istediği, 'Allah’tan başka Tanrı yoktur' demeniz", diye karşılık verince, Türk gülmüş: "Doğru olduğunu bilsek, söylerdik," demiş.

İbn Fadlan Seyahatnamesi, Yeditepe Yayınevi



13 Ekim 2024 Pazar

Savaş Üzerine

 "İnsanlar savaşın ne olduğunu ancak bittiği zaman anlar."

Henry Noel Brailsford 

"Şiddet, ahlak dışıdır. Çünkü sevgi yerine nefret üzerinde yol alır, toplumu yıkar ve kardeşliği olanaksızlaştırır."

Martin Luther King

"Savaş kimin haklı olduğuna değil, kimin güçsüz olduğuna karar verir."

Bertrand Russell

"İhtiyar adamlar, savaş ilan ederler; fakat savaşan ve ölen gençlerdir ve her türlü meşakkat ve sıkıntıyı çeken de gençlerdir."

Herbert Clark Hoover

"Savaş, teklerin hayatında olduğu gibi toplumun hayatında da kötülüklerin kaynağı olan şeyden, başkalarından çok mal edinmek hırsından doğuyor."

Platon

"Propagandayla zehirlenmedikleri sürece, kitleler asla savaş düşkünü değildir." 

Albert Einstein

"Bir savaşı kaybetmekten sonraki en kötü şey o savaşı kazanmaktır."

Arthur Wellesley

"Tek masumun dahi öldüğü yerde hiçbir haklı gerekçeden söz edilemezdi."

Nazan Bekiroğlu

  "Şu kadarını biliyorum ki şimdi savaş sırasında kurşun gibi içimize gömülen bu anılar, savaştan sonra tekrar uyanıp canlanacak. Hayat ve ölüm hesaplaşması asıl o zaman başlayacak."

Erich Maria Remarque

Fotoğraf: Gazete Oksijen


10 Ekim 2024 Perşembe

"İnsan sevmediği şeyi korumaz."

"Dil, kulaktan beslenir, hepimiz duya duya öğrendik dilimizi. Kötü kullanım çok kullanılınca yadırganmaz oluyor. Ekonominin çok bilinen kuralı dilde de işliyor: Kötü Türkçe, iyi Türkçeyi kovuyor. Kulak alışıyor, zihin alışıyor; çarpık sözler bile doğal bir kullanım gibi geliyor insana. Dizinin, Türkçe “Off” adını taşıyan ve en çok ses getiren ilk kitabı 1997 yılında yayımlandı. Oradaki yanlış kullanım örnekleri çok garibine gidiyor, çok güldürüyordu okurları. Aradan çok değil, beş-altı yıl geçtikten sonra aynı örnekler yadırganmaz oldu. Derslerinde kitabı okutan öğretmen arkadaşlarım, öğrencilerin 'E, ne var bunda?' tepkisiyle karşılaştıklarını söylemeye başlamışlardı bile. 'Kendine iyi bak' sözü bunun iyi bir örneği. Başlangıçta yadırgadığımız, hatta dalga geçtiğimiz bir kalıptı. 'Niye? Hasta olsam sen bakmaz mısın bana?' diye sorduğumuzu anımsıyorum. Geçen zaman içinde insanlar alıştı bu kullanıma. Önce kulaklar alıştı, sonra zihinler, nazik bir vedalaşma sözü yerine geçti ve hiç mi hiç yadırganmaz oldu. O kadar ki dilimden döküldüğünü fark etsem ben bile şaşırmayacağım. 

 

Yalnız çeviri yoluyla gelenler değil, İngilizceden gelen pek çok sözcük, pek çok kalıp başta biraz tepki uyandırsa da bir süre sonra kullanım alanına giriyor. Son yıllarda Dil Devrimi’nin kazanımlarından da ödün verilmeye, geri adımlar atılmaya başlandı. Gençler bizim kuşağın yıllar önce kullanımdan çıkardığı Osmanlıca sözcüklere özenir, onları kullanır oldu. Özetle Türkçenin kötü kullanımında herhangi bir gerileme yok; ne yazık ki durum 20-30 yıl öncesinden çok daha kötü."


"Kendimi biraz geriye çekip baktığımda dilimizle ilgili bir çeşit aşağılık kompleksimiz olduğunu görüyorum. Sanıyorum biz, tarihin hiçbir döneminde kendisiyle barışık, kendisinden memnun insanlar olmadık. Her dönemde kendimizden güçlü gördüklerimizin etkisinde kalmışız, onların dilinden sözcükler almakla yetinmemiş, adlarımızı bile onlarınkine benzetmeye çalışmışız. Ta 8’inci yüzyılda Türklerin ilk yazılı eseri Orhun Yazıtlarında Bilge Kağan, 'Türk beğleri Türk adını attı. Çinli beğlercesine Çin adını tutarak, Çin kağanına görmüş (bağlanmış)' diyerek Türk beylerinin Türk adını atıp Çinli adı aldığını belirtmiş. Anadolu’ya gelindikten sonra güçlü olan komşu değişmiş. İran kültürüyle Farsçaya, Kuran’ın diliyle Arapçaya bağlanmışız. Tanzimat’tan sonra yüzümüzü Batı’ya dönünce Fransızca rüzgârı esmeye başlamış. Giyim kuşamımızdan ev eşyamıza kadar yaşamımıza yeni kattığımız ne varsa Fransızca adlarıyla gelmiş. Eskiden halk, anadilini sever ve korurdu. Arapçayı, Farsçayı zaten bilmiyordu. Öğrenme olanağı da bulunmadığı için dilini o dillerden uzak tuttu. Fransızca öğrenme, Osmanlı münevverlerinin ulaştığı bir şanstı. Halkın böyle bir olanağı zaten yoktu. Dolayısıyla Fransızca öğrenip konuştuğu dile ekleme aymazlığından doğal olarak uzak durdu. Şimdi durum öyle değil. Rüzgâr epey uzaklardan, ta ABD’den esiyor. Bu rüzgârdan yalnız gençler, yalnız Netflix izleyenler etkilenmiyor; görsel ve işitsel ve de sanal medyanın rüzgârı yaşı kaç olursa olsun, herkesi etkiliyor. “Buzlu çay” istediğim garson, 'Ha, ice tea istiyorsunuz!' diye beni düzeltiyorsa; almak istediğim aleti, 'Hani bitki çayı yapmak için kullanılan' diye anlatmaya çalışırken satıcı hafifçe ayıplayarak 'French press' diye öğretiyorsa yalnızca gençleri suçlamak büyük haksızlık olur. Yine bir uygarlık değişimi, kültürel dönüşüm geçiriyoruz. Giyimimizden yeme içmemize kadar bütün alışkanlıklarımız etkileniyorken dilimizin aynı kalması söz konusu değildi; o da etkilendi. Benim önerim, köklü bir çare olarak kendimizle barışmamız. Biz dilimizi sevmediğimiz sürece her dönemde etki altına gireriz. Gençlerin önce kendilerini, sonra içine doğdukları dili ve o dilin kültürünü sevmeleri gerekir. Sevdiklerimizin üstüne titreriz; insan sevmediği şeyi korumaz."

Feyza Hepçilingirler, “Kötü Türkçe, İyi Türkçeyi Kovuyor” Başlıklı Yaşar Akgün'ün Röportajından, perspektif.online sitesinden alıntılanmıştır

5 Eylül 2024 Perşembe

Mühürlenmiş Zaman

"İlkelerine bir kez olsun ihanet eden insan, hayat ile olan saf ilişkisini yitirir. Bir insanın kendine karşı hile yapması, onun, filminden, hayatından, her şeyinden vazgeçmesi demektir."

"Ruh, uyum peşindedir, hayatsa baştan sona uyumsuzluktur."

"Yaşam mutlu olmak ve hep kazanmak için değildir. Var olmak ve bir ruh geliştirmesi için insana tanınmış bir zaman dilimidir."

"Acının kaynağı memnuniyetsizliktir. O, insanın içinde bulunduğu hayatla ideal hayat isteği arasındaki çatışmadan doğar.

"Zaman, insana verilmiş acı bir armağandır."

"Dinleme ve anlama yeteneği çok değerlidir. Bir kez olsun, aynı şeyleri hissetmeyi başarabilen iki insan birbirini hep anlayacaktır. bunlardan biri buzul, diğeri isterse atom çağında yaşamış olsun fark etmez."

"Ne demişti Thomas Mann: Yalnızca kayıtsızlık özgürdür. Kişilikli biri özgür olamaz, kendi damgasıyla damgalanmıştır, eli kolu bağlıdır..."

"Sanat, insanların birbirleriyle ilişki kurmalarını sağlayan bir üst dildir."

"Her insanda dünyanın, kendi gördüğü ve algıladığı şekilde varolduğunu sanma eğilimi vardır.. Ancak, dünya bambaşkadır!"

"İnsan bazen nasıl da durup dinlenmek, kendini örneğin Veda'lar gibi farklı bir dünya algısına kaptırıp gitmek istiyor."

"Ben, dünyanın kendiliğinden çok güzel bir sese sahip olduğuna inanıyorum, yeter ki biz duymasını bilelim."

"İnsan bir başyapıtla karşılaştığında kendi içinde, sanatçıya da ilham veren sesi duymaya başlar."

"Çirkin, nasıl güzelin içinde varsa, güzel de çirkinin içinde vardır. Hayat, bu saçmalığa varan muazzam çelişkinin içine gömülmüştür."

"İnsan, öyle bir hatırlama yeteneğiyle donatılmıştır ki kendi sınırlarının farkına yine kendisi varır. Anılar bizi saldırılara açık, acı çekmeye hazır kılar."

"Geçmiş, bir anlamda, içinde yaşanan zamandan çok daha gerçektir, en azından çok daha dayanıklı, çok daha süreklidir. Şimdiki zaman akıp gider, kaybolur, parmaklarımızın arasından kum gibi kayar."

"Acı olan, bizim gerçekten özgür olmayı bilemeyişimiz. Başkaları adına isteklerimizden vazgeçmeye yanaşmadığımız gibi, bedelini başkasına ödettiğimiz bir özgürlük istiyoruz."

Andrey Tarkovski, Mühürlenmiş Zaman, Agora Kitaplığı

Rusça'dan Çeviren: Mazlum Beyhan


4 Eylül 2024 Çarşamba

Stalker

"Bir insan yeni doğduğunda zayıf ve esnektir. Öldüğü zaman ise kaskatı ve duygusuzdur. Sertlik ve güç ölümün arkadaşlarıdır. Esneklik ve zayıflık varoluşun tazeliğinin ifadeleridir. Kendini sertleştiren hiç bir şey kazanmayı başaramaz."

"Mutluluk kadar keder de olacaktı, biliyordum. Ama duygusuz, gri bir hayat yaşamaktansa acılı bir mutluluk daha iyidir..."

1979 Yapımı Stalker Filminden, Yönetmen: Andrey Tarkovski

Stalker Filmi, Boris ve Arkady Strugatsky kardeşlerin Yol Kenarında Piknik başlıklı öykülerinin bir uyarlamasıdır.


17 Ağustos 2024 Cumartesi

"Gerçekten sevenler için bir kitap, her şey olabilir ama asla bir meta olamaz."

"Satın aldığınız tüm kitapları okumak zorunda olduğunuzu düşünmek aptallıktır, tıpkı okuyabileceklerinden daha fazla kitap satın alan kişileri eleştirmek gibi. Bu, yenilerini satın almadan önce satın aldığınız tüm çatal bıçak takımlarını, bardakları, tornavidaları veya matkap uçlarını kullanmanız gerektiğini söylemek gibi bir şey olurdu.

Hayatta, yalnızca küçük bir kısmını kullanacak olsak bile, her zaman bol miktarda malzemeye sahip olmamız gereken şeyler vardır.

Örneğin, kitapları ilaç olarak düşünürsek, evde birkaç tane olmaktansa birçok kitap bulundurmanın iyi olduğunu anlarız: Kendinizi daha iyi hissetmek istediğinizde, 'ilaç dolabına' gider ve bir kitap seçersiniz. Rastgele bir kitap değil, o an için doğru olan kitabı. Bu yüzden her zaman bir beslenme seçeneğiniz olmalı!

Sadece bir kitap satın alıp , yalnızca onu okuyup ve sonra da ondan kurtulanlar  tüketici zihniyetini kitaplara uygulayanlardır, yani onları bir tüketici ürünü, bir mal olarak görürler. Gerçekten sevenler için ise bir kitap, her şey olabilir ama asla bir meta olamaz."

Umberto Eco


15 Ağustos 2024 Perşembe

"Bilgeliğe doğru ilk adım; ne var ne yok yadsımak, son adım; ne var ne yok buyur etmek."

"İçimizdeki zembereğin gerilimini en çok köstekleyen şey, liyakatsizliklerinden emin olduğumuz kimselerin şöhrete eriştiğini görmektir.”

"Herkes yılda en az bir kez bir dahidir. Gerçek dahiler, parlak fikirlere sadece daha sık sahiptirler."

"Dünyada en büyük şeyler; bizim hiç dikkate değer bulmadığımız, gözümüzden kaçan ve gittikçe biriken başka sebeplerle meydana gelir."

"Kişi karakterini, gocunduğu fıkradan belli eder."

"Bilgeliğe doğru ilk adım; ne var ne yok yadsımak, son adım; ne var ne yok buyur etmek."

"Önemli olan insanın neye inandığı değil, inandığı şeyin onu ne hale getirdiğidir."

"Bahçeye açılan penceresine bir hedef koyan kişi, oraya ateş edileceğinden emin olabilir."

"İnsanoğlunun evrendeki en saygın varlık olduğu kanısına, bu konuda aksini söyleyen başka hiçbir yaratığın bulunmadığına bakılarak ulaşılabilir."

Georg Christoph Lichtenberg


11 Ağustos 2024 Pazar

"Var olan her şey hareket ve oluşum içindedir."

"Var olan her şey hareket ve oluşum içindedir. Mücadelenin adalet olduğunu bilmek gerekir ve her şey zorunluluğun ebedi kanununa göre mücadele içinde doğmaktadır. Dünya ne bir tanrı ne de insanca yaratılmıştır. Dünya belli kanunlara göre yanan ve sönen, sonsuza değin sürecek canlı bir ateştir."

Herakleitos, M.Ö. 6.yy

10 Ağustos 2024 Cumartesi

"Ağacın kötü kaderi kurumak değildir"

"Ağacın kötü kaderi kurumak değildir; yapraklarının döküldüğünü, filizlerinin solduğunu görmektir."

Moa Martinson (Helga Maria Johansson)

Resim: Pal Szinyei Merse, Meyve Ağacı


28 Temmuz 2024 Pazar

Kültür, Şiir, Silah

  İsrail başbakanlarından Moşe Dayan Filistinli şair Fetva Tukan'ın her şiirinin, Filistinli on gerillaya bedel olduğunu söyler. Hitler'in sağ kolu Joseph Goebbels ise, "Bana kültürden söz etmeyin, silahımı çekerim." diyerek, kültürün karşısına silahı koyar. Karl Marx "Kapitalizm sanata, özellikle şiire düşmandır." saptamasını yapar. Anlaşılacağı üzere şiir, bireylerin ve toplumların hayatında belirleyici bir güce sahiptir. Şiir, çelişkisi yoğun olan toplamlarda önemli kültürel bir besindir. Bu besinden payını alamayan bireyler ve toplumlar gelişemez. "Gölgesini satamadığı ağacı kesen" kapitalizm; şiirin gölgesini de satamadığı için, onu yok etmeye koyulmuştur. Bu bilinçte olunmayınca şiirin hep ileriye olan gelişimi yavaşladı. Toplumsal / evrensel sorunların yoğun olması şiiri besler. Dünyadaki çelişkiler, şiir için hiçbir dönemde olmadığı kadar önemli ve verimli olanaklar sunuyor şaire. Yani dünyada hayat sorulu, bunun karşısında şairin sorumlu olması beklenir. Galiba olmayan bu.

Veysel Çolak

Fotoğraf: Fetva Tukan (Filistinli Şair)


16 Şubat 2024 Cuma


"İnsan zihni, ChatGPT ve benzeri gibi, bir konuşmaya veya bilimsel bir soruya en makul cevabı elde etmek için yüzlerce terabayt verinin açgözlü bir istatistik makinesi değildir. "
Aksine, "insan zihni sınırlı miktarda bilgi ile çalışan şaşırtıcı derecede verimli ve zarif bir sistemdir. Verilerden kaynaklanan bağlantılara zarar vermeye değil, açıklamalar üretmeye çalışıyor. Oysa yapay zeka hiçbir şey yaratmıyor, var olan sanatçıların eserlerini kopyalayıp telif hakkı kanunlarından kaçacak kadar modifiye ediyor.
Bu, Avrupalı sömürgecilerin Amerikan Yerlilerinin topraklarına geldiklerinden beri kaydedilen en büyük fikri mülkiyet hırsızlığıdır. 

Noam Chomsky, New York Times - 8 Mart 2023



1 Şubat 2024 Perşembe

"Her şey kibir. Her şey boş."


“Bugün överler, yarın önceki gün övdüklerini istismar ederler. Ve ondan sonra seni, beni, her şeyi unutacaklar. Her şey kibir. Her şey boş. İnsanlık zaten aptallığa ve alçaklığa teslim edildi ve şimdi sadece kendini tekrar edip duruyor.”

Andrey Rublyov, Film, 1966 

Yönetmen: Andrey TarkovskiSenaryo: Andrey Konçalovski


İzleyiciler