Küçük İskender etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Küçük İskender etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

1 Haziran 2025 Pazar

İçi Pis Tay

Bu eğlence için moleküllerle süslenmeli; varyete hazır.
Üç beş çapulcunun sevip sevip bıraktığı kadın da hazır.
Kaç makasla bıyıklarını inceltir düzeltir ergen oğlanlar.
Onlar da hazır; birazdan bu şehirde serin bir yaz başlar.
 
Akşamüstleri boş galerilerde geziyor polis; amaç hazır.
Sinema salonlarında siyah perde moda; uzun zamandır.
Okyanusa inip hala dönmeyen kaşifleri beklemeli hep.
Plan da hazır; birazdan bu şehirde sıcak bir takip başlar.
 
Dinamitleri güzel sevgililere yerleştirmeli; oyun hazır.
Patlamadan birkaç saniye önce ağlamalı; ateş söz hazır.
Birdenbire parçalanan ruhlar göğe ve toprağa yükselmeli.
Ölüm de hazır; birazdan bu şehirde bensiz bir hayat başlar.
 
Küçük İskender
(Akatalpa, Nisan 2013. N. 160)


26 Ağustos 2024 Pazartesi

Elma

Ben sana bir elma soydum
Neredeyse ellerim kadar küçük bir elma
Isırılmış ve kurtlanmış, karşı koysam da –
Geldiği ağacı kayıp bir köy sanıyor
Ben bu elmayı sana bir gecede soydum
Kırmızı kendini severken elmanın eti koyu
Suya bıraksam dibe çekecek gölgesini
Elmayı o yüzden gizli gizli soyuyorum aslında
Doğadan sakladığım bir meyve
Koyduğum adını söylesem herkes perişan olur
Rüzgârın söküp götürdüğü bir ölü gibi
Elmanın da kemikleri var
Kabuğu da yeni tanıştığı bir yarada şimdi bahtiyar
Ben sana bir elma soydum
Eğer bir sevgili bulsa bugüne kadar söylerdi bana

Küçük İskender
Mayıs Giremez, Sel Yayınları


5 Temmuz 2019 Cuma

Ali


Öyleyse ben size hep Ali diyeceğim
Aşk bazen çok Ali

Mehmetler ölüyor, Aliler öldürülüyor çünkü
Ayşelerse ya dul ya evli
Ayşe bazen çok Ali

İçimizdeki isimlere bir şans vermeli,
Gidenin peşine düşmeden
Ölenin duasını etmeden
Mümkünse sade, mümkünse seviyeli

Yalnızlık unutuluyor, ayrılıklar unutturuluyor çünkü
Kalanlarsa bile bile ya sessiz ya deli

Öyleyse ben size hep Ali diyeceğim
Hikayenin gerisi zaten çok belli
Dertler zarifse vakit almaz teselli
Hoş geldin esvabımın cevabı, aklımın zamanı
Aşk bazen insandan çok evveli

Öyleyse ben size hep Ali diyeceğim
Aşk bazen çok Ali


Küçük İskender

Resim: Charles Blackman, Buluşma, 1961

4 Temmuz 2019 Perşembe

Reca

piyanoda dede efendi çalmayınız
bırakınız kanun kendi anlatsın hüznünü
ne ut ne tambur ne de ney
insan karanlıkta koklamalı gülü

eşyanın heyecanlandığı bir ölümdür çünkü
yağmur yukarı koşan çocukların büyüdüğü,
bir gün uyursa sizin de yüzünüzde eğer güz
lütfen gülle örtün üstünü

Küçük İskender

Fotoğraf: Nurcan Azaz
   

3 Temmuz 2019 Çarşamba

Paris

bu kartı sana paris’ten atıyorum
çok türkçe bir aşkın ortasında
çok türkçe bir yağmurun mağarasında
çift kâğıtlının son dumanına sinen erezyonda
kelimelerden
beni aşağılayan, bir hiç yerine koyan kelimelerden
ve tehlikeli, korkunç hayvanlardan kurtulduğum,
kendime doğru
bir çıkış yolu bulduğum
güzel bir zamanda..
bu kartı sana paris’ten atıyorum:
bugün mavinin ayrı bir havası
bugün rüzgârın özel bir şıklığı var,
bugün kuşların yaşgünü çünkü sevgilim!
bugün kuşlarla senden, senin
o çok efkârlı ellerinden konuştuk uzun uzun
bugün kuşlarla senin resmini çizdik
bütün karakol duvarlarına
biraz sandviç yedik, biraz su içtik seni düşünerek
allahına kadar fırlamaydık senin anlayacağın
bugün kuşların yaşgünü çünkü sevgilim
bugün kuşlara senin ismini armağan ettim!
gereksiz eklem ağrıları ve kriz değil midir
ışıksız gözlerime bir nebze kan
pul pul olmuş tenime enjektör kapanları kuran,
duran
sonra yürüyen
sonra bir daha duran
seyyah kalbime tüm ihtişamıyla boşalan
hap niyetine sıcak elektriğin doludizgin sersemliğinde
üşürken, açken
kolları kısa ceketimin yakalarını kaldırırken
sorgumda soruyorum bunları, hep soru kalanları:
niye ayrıldık (cevabı kullanılmış, aids riski taşıyor)
nasıl sustuk (cevabı, kalabalık getto masallarında)
niçin birbirimize çarpa çarpa bir suça ortak olduk
şimdi hangi dozda hangi ekolde zırvalıyorum
sokaklarda mora mor çalan dönme bir gitaristken
koşabiliyor muyum, nefes alabiliyor muyum, sıçabiliyor muyum
dehşetli yerlerimden
en karanlık gizlerimden çalakalem vurulmuşken
otuz üçünde kahpe bir anarşist
sırtında yetmiş yedi hançer yarası
bir polisten tokatlanmış magnum ve ben
gece camlarını, orospu.mlarını yumruklarken
ya da
çıplak ayaklarımla boş ilaç şişelerini ezerken
her yer, herşey kırmızıya boyanırken duruluyorum
ölmek üzere olan birin üstünde dönenen
puşt akbabalar gibi yüzümün üstünde dolanıyor ruhum!
bu kartı sana ben
sanırım
paris’ten atıyorum!
mamafih,
niye gelmişim, nerden gelmişim, neden burdayım
sanki
ekmeğe karışmışken toprağı özleyen buğdayım!
sevgilim, ben ne soysuz bir adamım -ki
kopan mi telinin yerine kurumuş bir gözyaşı takıyorum
evet! evet!
koşuyorum, yuvarlanıyorum, bağırıyorum, ağlıyorum
faşizme yenilmişken
avla avcının mesafesi daralmışken
otuz üçünde bozguna uğramış bir devrimci
kıçında yetmiş yedi.azrak yarası
bu kartı sana ben
büyük ihtimal
paris’ten atıyorum !
Küçük İskender

İzleyiciler