Ahmet Hamdi Tanpınar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Ahmet Hamdi Tanpınar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

15 Haziran 2025 Pazar

Şiirsel İlham: Pegasus

    Edebî türler içinde şiir ve mitoloji ögesi mitler (mitos) insanlık tarihinin en eski verimlerindendir. Eski Yunan dilinde söz kavramını vermek için bir değil, üç sözcük vardır: Biri "mythos", öbürü "epos", üçüncüsü "logos". Azra Erhat'a göre; söylenen veya duyulan söz, masal, öykü, efsane anlamına gelen "mitos" bir toplumun kutsalı, evreni, insanı, geçmişe bağlı kalarak geleceği algılama biçimi ve anlamayı sağlayan bu algının ürettiği tasavvurun bütünüdür'(1)
    Ayrıca Erhat; mit tanımını yaparken mit ile epos üzerinden yola çıkar ve bu iç içe geçmiş iki kavramın aslında ne kadar ince bir ayrımı olduğunu gözler önüne serer: "Mythos'la epos arasında bir yakınlık vardır, mythos söylenen sözün, anlatılan öykünün içeriği ise, epos da onun doğal olarak aldığı ölçülü süslü ve dengeli biçimidir. Epos ne kadar güzelse mythos o kadar etkili olur, eposla mythos'un bu başarılı evlenmesidir ki, ilk çağdan kalma efsanelerin ürün vere vere günümüze dek yaşamasını ve myhtos kavramının çağlar ve uluslararası bir nitelik kazanarak ölmezliğe kavuşmasını sağlamıştır(2).
    Mitler önemlidir çünkü insan korkularıyla, kaygılarıyla, umutlarıyla,  sevinçleriyle, üzüntüleriyle yani kısaca yaşadığı her türlü duygu ve düşünceyle bilincinin gelişimini sağlamıştır(3). Şair, yanılsamayı yaratan bir şey yapar, bu onun yaratıcı özelliğinden ileri gelir. 
    Sokrat, ozan İon'la konuşmasında: "Seni coşturan, Euripides'in mıknatıs, halkın ise Herakles dediği taştaki cinsten bir tanrısal güçtür. Çünkü bizim hayran kaldığımız o büyük şiirleri yazanlar, o yüceliğe herhangi bir sanatın kuralları aracılığı ile erişmezler; mısralar biçimindeki o güzel ezgilerini kendilerinin olmayan bir ruhun elinde, bir esinlenme halinde söylerler." der. Sokrat'a göre, şairler şiirlerinin ilhamını, herhangi bir sanat dalında ustalık kazandıkları için değil, içlerindeki tanrısal gücün esinlerinden alır. Bu esin kavramını, Yunan mitolojisinde şairlerin babası kabul edilen Homeros'ta da görürüz. 
    Batı ve Doğu edebiyatlarında mitolojik ögeler çokça işlenmiştir. Klasik Türk edebiyatı şairlerinden başka modern Türk edebiyatı şairleri de şiirlerinde mitlerden esinlenmiştir. 
    Behçet Necatigil mitleri şu şekilde yorumlar: "İlkel insan topluluklarının evreni, dünyayı ve tabiat olaylarını kişileştirerek yorumlamak, henüz sırrını çözemedikleri hayatın ve evrenin çeşitli görüntülerini bir anlam kolaylığına bağlamak ihtiyacından doğmuş öykülerdir(5)." Necatigil, mitosların eposlara malzeme oluşturduklarını söyleyerek aralarındaki ilişkiyi belirtir. Necatigil, Mitologya Sözlüğü'nde, "Pegasus'un şairler atı sayılışı, antik değil, modern bir tasavvurdur." diye yazar(6)
    Edip Cansever, İkinci Yeni şiirinin olduğu kadar Cumhuriyet dönemi Türk şiirinin de en önemli temsilcilerindendir. Mitoloji; Cansever için imge oluşturmada önemli bir kaynaktır. Şiirlerde tematik ve imgesel bağlamda mitolojiden yararlanır. Özdemir İnce, "Edip Cansever de şiirlerinde: Yunan mitolojisi kaynaklı simgeleri kendi adlarıyla (Antigone, Pegasus vb.), kendi özgün içerik ve mesajlarıyla almıştır." der(7)
    Şiir Nedir ve Nasıl Yazılır? kitabında Veysel Çolak, "Türk şiirinde mitlerden eylemle yazılmış çok örnek yok. İlk us'a gelen, Tevfik Fikret'in el aldığı Prometeus olsa gerek." der. Mitolojiyi şiirlerinde kullanan şairlere eklemeler yaparak, "Ahmet Hamdi Tanpınar, Zeki Ömer Defne, Arif Damar, Hasan İzzettin Dinamo, Mehmet Başaran, Yılmaz Gruda, Ülkü Tamer, Ali Püsküllüoğlu, İlhan Berk, Sabahattin Kudret Aksal, Ece Ayhan, Ahmet Oktay, Güven Turan, Hilmi Yavuz..." gibi isimleri sıralamaktadır. Çolak; Melih Cevdet Anday, Oktay Rifat ve Behçet Necatigil'in mitoslara eğilişinin daha bir yoğunluk taşıdığını ifade etmektedir(8)
    Mitlerin kendine özgü ifade şekilleri, gerçekleri, kuralları vardır. Mitolojilerde geçen karakterler, isimler, yer adları, canavarlar hem gerçek anlamlarında hem de benzetmeler ile edebiyat, müzik, sinema, resim gibi sanat dallarının birçoğunda kendini göstermiştir. Bunun sebebi mitlerin de insan yaratısı olmasıdır. 
    Postmodern toplumsal dinamiklerin ve kitle iletişim araçlarının atomize ettiği, parçaladığı bireyin eden) toplumsal bağının kurulmasında tarihî ve kültürel yönelişlerin sonucunda ortaya çıkan bilinç durumunun etkisi; mitlerin ve destanların önemi olay örgülerinden çok, yüklendiği anlam ve sembollerden ötürü önem taşır. 
    Mitolojinin sağladığı imgesel düşlerimiz olmasaydı; ne uzak dağları aşabilen bin bir renkli Zümrüdü Anka Kuşu, ne kanatlı at Pegasus ne de Homeros'un destansı İlyada'sı olurdu... İşte bu yüzden, mitoloji, sanatsal yaratıcılığın özünü oluşturmaktadır. 
    Yunan Mitolojisinde, "şiirsel ilham" olarak adlandırılan kanatlı at Pegasus, çok güçlü bir semboldür. Rengi tamamen beyazdır ve uçmasına olanak veren iki büyük kanadı vardır. Uçarken havada koşan at gibi görünür. 
    Köken bilimine (Etimoloji) göre, Pegasus; "İlkbahar - İyi” anlamındadır. Diğer bir görüşe göre; Güney Kilikya'da Gök gürültüsü ve yıldırım ile temsil edilen Luvi - Hitit Hava tanrısı olan Pihassassi'den geldiği söylenmektedir(9)
    Medusa'nın kanından doğan Pegasus, Yunan Mitolojisi'nde Deniz tanrısı Poseidon ile Gorgonlardan biri olan yılan saçlı Medusa'nın oğlu ve adı 'altın kılıç' anlamına gelen canavar Chrysaor'un kardeşi olduğuna inanılır. Kimi kaynaklara göre, Sisyphus'un torunu olan Bellerophontes, Minerva'nın verdiği altın bir başlıkla gem vurduğu Pegasus'a binerek, ateş soluyan Chimaera'yı öldürür. Tanrıların  doğumlarını ve dünyanın başlangıcını anlatan ünlü Yunan şair Hesiodos,  "Theogonia" eserinde Pegasus'un doğumunu şöyle anlatır: 
    Phorkys ile birleşen Keto Graiaları doğurdu../ Gorgonları da doğuran Keto' dur.../ Sthenno, Euryale ve bahtsız Medusa.../Perseus kestiği zaman kafasını /Khrysaor'la Pegasos çıkıverdi kanından... / Biri Okeanos'un kaynaklarından doğduğu için, / öteki elinde altın kılıç tuttuğu için / almışlardı Pegasos'la Khrysaor adlarını. / Pegasos bırakıp davarlar anası toprağı/havalandı gitti ölümsüzlere doğru. /Zeus'un sarayında oturur şimdi / şimşekle yıldırım taşıyıp onun adına(10)
    Thomas Bulfinch, 1855'te hazırladığı Eski Yunan ve Roma mitlerini anlatan ve mitoloji dünyasına açılan kapı görevi gören eserinde: "Perseus, Medusa'nın kafasını kestikten sonra, yere dökülen kanlardan kanatlı at Pegasus ortaya çıktı. Minerva onu yakalayıp ehlileştirdi ve Musa'lara armağan etti. Musa'lar şarkı, müzik, oyun, şiir ve bilimden anlayan 'ilham perileri' olup Jupiter ile Mnemosyne'nin kızlarıdırlar. Helicon Dağı'nda yaşayan ve sayıları dokuz olarak sabitlenen ilk bellek tanrıçalarıydılar." diye anlatır. Minerva onları Pegasus'a bakmakla sorumlu tutmuştu. Adları (anlamları) ve etkili oldukları alanlar şöyleydi. Calliope (güzel sesli) - destansı şiir; Clio (ün veren) - tarih; Erato (arzulanan) - aşk şiiri; Euterpe (hoşnut eden) - lirik şiir; Melpomene (şarkı söylemek) - tragedya; Polymnia (birçok şarkı) - kutsal şiir; Terpsichore (dans etmenin zevki) - koro dansı; Thalia (neşeli) - komedya; Urania (cennet gibi) - astronomi(11).
    Mitoloji ile ilgili kaynaklarda yalnızca dokuz ilham perisinden bahsedilse de, "... yaşadığı dönemde ve daha sonraki dördüncü ve üçüncü yüzyıllarda Yunan kültürünün yaygın olduğu yerlerde ona büyük hayranlık duyanlar Sappho'yu 'onuncu esin perisi' olarak adlandırmışlardır(12)." 
    Pegasus, yeryüzünden ayrılarak Tanrıların diyarı olan Olimpos Dağı'na uçar. Zeus tarafından takımyıldızına dönüştürülür, şimşek ve yıldırım taşır. Musa'ların atı olan Pegasus, her daim şairlerin emrine amadeydi. Şair Longfellow da 'Pegasus in Pound' şiirinde bu ünlü atın maceralarından söz eder. Shakespeare de IV. Henry'de Vernon'un Prens Henry'yi anlattığı yerde Pegasus'tan dem vurur: 
    Gördüm sakallı Harry'yi, / Kalçalarında zırhı, kibarca silahlanmış, / Kuş tüylü Mercurius gibi yerden yükselip/yerine sıçradı kolaylıkla,/Bulutlar üzerinden bir melek düşmüş gibi, / Dönüp ateşli bir Pegasus'u uçurmak için / Ve dünyayı büyülemek için soylu biniciliğiyle. // (Bulfinch, 2011:152) 
    Rönesans'a kadar Ortaçağ'dan gelen bilgelik ve şöhretin simgesi Pegasus 19. yüzyılda şiirlerle ilişkilendirildi. Bu değişimin sebebi ise, Helicon Dağı'nda bulunan ve Musa'lara (ya da Müzler) ilham kaynağı olan Hippocrene Pınarı'nın Pegasus'un toynaklarıyla yere vurması sonucu ortaya çıktığına inanılmasıdır. Bu nedenle, Pegasus genellikle "şiirsel ilham" ile özdeşleştirilir ve "şiirin esin perisi" diye algılanır. Mit kahramanının öyküsü Yunan sanatını olduğu kadar Avrupa klasik sanatını da etkilemiştir. 
    Mitler farklı toplumlarda benzer şekillerde ortaya çıkmışlardır. Türk Mitolojisinde önemli bir yeri olan kanatlı at'ın adı "Tulpar"dır. At; antik dönemlerden beri özellikle göçebe toplumlarda insanların en sadık ve en güvenilir dostu olmuştur. Kutsal varlıklar olarak görülmüş ve onlara efsanelerde, masallarda hep olağanüstü özellikler verilmiştir. At; gücü, büyük idealleri ve kararlılığı ifade eder. Kanatlı at ise zirvenin, en yüksek noktalara erişmenin, başarının sembolüdür. Manas Destanı'nda söylendiği gibi rüzgârdan bile hızlı koşarlar. Kazak kültüründe önemli bir yere sahip olan Tulpar'a günümüzde de Kazakistan Devlet Armasında rastlıyoruz. Armada iki yöne bakan iki altın kanatlı at vardır(13)." 
    Kanatlarıyla ruhun özgürlüğünü ve ölümsüzlüğünü temsil eden Pegasus'un, yalnız edebiyat - kültür-sanata değil, farklı alanlara da ilham verdiği görülmektedir. Şairler coğrafyasının "Dünya Şiir Günü" kutlu olsun! Pegasus'un kanatlarından hiç inmesin şairler... 

Seval Arslan, 6 Şubat 2021, Manisa 

Kaynakça: 
1'Erhat, Azra; Mitoloji Sözlüğü, İstanbul: Remzi Kitabevi. (1978), S:5. 
2 Erhat, Azra; Mitoloji Sözlüğü, İstanbul: Remzi Kitabevi. (2008). S:5. 
3 Ekşi Esin, Türk Mitolojisinde Gerçeklik, Yüksek Lisans Tezi, Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı, Türk Halk Edebiyatı Bilim Dalı, Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Mart 2017. S. 18-62 (İnternet kaynağı) 
4 Ergün Ünsal Asuman, "Mitoloji ve Şiir", Gazi Üniversitesi, Genç Bilim Adamları Sempozyumu, Ankara 2010. (https://www.edebiyatdefteri.com/62422-mitoloji-ve-siir/)
5 "Necatigil Behçet, Mitologya. İstanbul, Gerçek Y., 1988, s. 7. 
6 "Necatigil Behçet, Mitologya Sözlüğü, Sel Y., İstanbul, 2006, s. 119. 
7 "İnce Özdemir, "Edip Cansever: Yani O Kendine Sürgün Olan", Hürriyet Gösteri, 1990, s. 121. 
8 Çolak Veysel, Şiir Nedir ve Nasıl Yazılır?, İkaros Y., genişletilmiş baskı, İst., 2011, S: 118-119-120. 
9 "Kara A., Din ve Mitoloji - Pegasus, (http://www. dinvemitoloji.com/2018/12/pegasus.html) 
10 Pegasus: Yunan Mitolojisinin Kanatlı Atı, (https:// okuryazarim.com/pegasus/) 
11 "Bulfinch Thomas, Bulfinch Mitolojileri, çev: Aysun Babacan - Bora Kamcez - Berk Özcangiller, Pinhan Y., İst, 2011. S.149-152-153-874-881-922-931. 
12 Sappho, Nedir Gene Deli Gönlünü Çelen, çev.: Cevat Çapan, Can Y., II. basım, İstanbul, 2014, s. 14.
13 Öztürk Derviş, Türk Mitolojisinde Kanatlı At "Tulpar", (https://atdunyasi.com.tr/)

Resim: Fortunino Matania







26 Ocak 2024 Cuma

Zaman Kırıntıları

Biz, zaman kırıntıları,
Zaman sinekleri,
Tozlu camlarında günlerin sessiz kanat çırpanlar
Ve lüzumsuz görenler artık
Bu aydınlıkta kendi gölgelerini!

Sanki siyah, simsiyah taşlar içinde
Siyah, simsiyah kovuklarda yaşadık biz,
Sanki hiç görmedik birbirimizi,
Sanki hiç tanışmadık!

Dünya bize öyle kapattı kendisini...

Neye yarar hatırlamak,
Neye yarar bu cılız ışıklı bahçelerde
Hatırlamak geçmiş şeyleri,
Bu beyhude akşam bahçesinde
Kapanırken üstümüze böyle
Zaman çemberi
Hatırlıyor yetmez mi
Güneşe uzanan ellerimiz!

Aynalar sonsuz boşluğa 
Çoktan salıverdi çehremizi,
Yüzüyoruz,
İpi kopmuş uçurtmalar gibi.
Biz uzak seyircisi bu aydınlık oyunun,
Birdenbire bulanlar içlerinde
Gülüncün sırrını,
Ne kadar benziyoruz şimdi,
Aynı tezgâhtan çıkmış testilere
Bir şey, bir şey kaldırdı bütün ayrılıkları!

Baksak aynalara
Tanır mıyız kendimizi,
Tanır mıyız bu kaskatı
Bu zalim inkârın arasından
Sevdiklerimizi.

Ben zamanı gördüm,
İçimde ve dışımda sessiz çalışıyordu,
Bir mezar böyle kazılırdı ancak,
Yıldırımsız ve baltasız,
Bir orman böyle devrildi!
Ben zamanı gördüm,
Kaç bakışta bozdu hayalimi,
Ve kaç düşüncede!
Ben zamanı gördüm,
Şimşek gibi bir ânın uçurumunda.

Kim tanır bizi şimden sonra,
Aydınlığı kıt gecemize
Misafir olanlardan başka;
Kuru tahta üstünde bizimle
Paylaşanlar günlerimizi
Ve benim gözlerimle bakanlar güneşe
Ancak tanır bizi
Mor çemberlerin uçuştuğu akşam sularından!
Akşamın tek bir ağaç gibi
Dal budak saldığı sular
Çocukluk rüyalarının bahçesi!
Sakın kimse el sürmesin dallara,
Yapraklar, meyvalar olduğu gibi kalsın
Benim uykum boyunca!

Ben zamanı gördüm,
Devrilmiş sütunları arasından
Çok eski bir sarayın
Alnında mor salkımlar vardı
Ve ilâhlar kadar güzeldi.
Uçmak için kanatlanmayı bekleyen
Yavru kuş gibi doğduğu kayada
Ben zamanı gördüm
Çırpınırken avuçlarımda.

Bak martılar kanat çırpıyor sana
Bir rüyadan kopmuş gibi bembeyaz
Yelkovan kuşları yalıyor suyu,
Sen ki bakışından yumuşak bir yaz
Gülümser en yeşil gecesinden
Ve sesin durmadan, durmadan örer,
Yıldız yosunu bir uykuyu...
Bak, martılar kanat çırpıyor sana.

Süzülen yelkenler var enginde,
Dalgalar var, güneş var.
Güneş ayna ayna, güneş pul pul
Güneş saçlarınla oynar
Omzundan tutar giydirir seni,
Sırtında tül olur belinde kemer
Boynunda inci
Ve dişlerinin zâlim çocuk sevinci
Birden Tanrılaşırsın genç adımlarında
Mevsimler önünde çözer yükünü
Bahçeler yığılır eteklerine!
Rüya ile
Hayal arasında
Hayal ile
Hakikat arasında
Yalnız sen varsın!
Gece ile
Gündüz arasında
Güneşle
Göz arasında
Yalnız sen varsın!

Niçin sen yaratmadın bu dünyayı?
Ellerinin mesut işaretlerinden
Daha güzel doğardı eşya!
Daha zengin olurdu aydınlık
Kendi karanlığından çağırsaydı sesin,
Sular başka türlü akardı
Sert kayalardan göklere doğru
Büyük, mavi, aydınlık sular!

Eğilme sakın üstüne
Kendi yeşilinde boğulmuş havuzların,
Ve bırakma saçlarını tarasın rüzgâr,
Durmadan çukurlaşan bu aynada!
Bilinmez hangi uzaklara götürür seni
Dudak dudağa öpüştüğün hayal!
Sokma güneşle arana,
İmkânsızın parıltısını!
Ve tanımadan, hiç tanımadan sev insanları!
Değişmenin ebedî olduğu yerde
Güzeldir hayat!

Ne kadar uzak, uzak
Yollardan gelir bize
Ve çok yabancı bir şey gibi sevinçlerimiz,
Keder durmadan çiçek açar içimizde.
Ne çıkar unuttuk hepsini!

Biz ki boş yere gerilmişiz anladık artık,
Yıldızların amansız çarkına
Ve boş yere sızlamış kemiklerimiz,
Bilmiyoruz şimdi, mevsim yaz mı, bahar mı
Bahçelerde hâlâ güller açar mı,
Bilmiyoruz, kadınlar, kızlar,
Şarkılar masallar var mı?
Gece ile gündüz,
Acıdan kaskatı kesilmiş yüz,
Uykusuzluktan harap göz, 
Öpüşen dudaklar,
Çözülmeye razı olmayan eller var mı?
Ayrılık var mı gurbet var mı?
Biz beyhude yere gecikenler,
Çoktan bitmiş bir yolun ucunda
Bilmiyoruz şimdi ıssız gecede
Ne yapar ne eder,
Gidip de gelmeyenler,
Beyhude bekleyenler!
Biz ayın çıplak arsasında
Savrulan zaman kırıntıları.
Nerden bilelim bunları!

Ahmet Hamdi Tanpınar

Resim: Frederick Childe Hassam, Sokak, 1910


16 Ağustos 2016 Salı

Selam Olsun


Selâm olsun bizden güzel dünyaya
Bahçelerde hâlâ güller açar mı?
Selâm olsun sonsuz güneşe, aya
Işıklar, gölgeler suda oynar mı?

Hepsi güzeldi kar, tipi, fırtına
Günlerin geçişi ardı ardına.
Hasretiz bir kanat şakırtısına
Mavi gökte kuşlar yine uçar mı?

Uzak, çok uzağız şimdi ışıktan,
Çocuk sesinden, gül ve sarmaşıktan,
Dönmeyen gemiler olduk açıktan,
Adımızı soran, arayan var mı?...
Ahmet Hamdi Tanpınar

Başımızın Üstünde Bir Bulutun


Başımızın üstünde bir bulutun
Güneşe asılmış gölgesi,
Uzakta toz halinde dağılan
Yoğurtçu sesi,
Gün bitmeden başladı içimizde
Yarınsız insanların gecesi.
Ahmet Hamdi Tanpınar

İzleyiciler