29 Ocak 2021 Cuma

Ve Tek Kare Bir Film


Tabiata çıkıyorum
Göğsüm bir müzikle
Vuruyor ritmini
Dinliyorum hüznünü sendeki güzelliğin
 
Başımda fırtına bir taç
Unutulmuş padişahlıklar
 
İpiri gözleriyle uyanıyor
Şu gündüzden kalan mesele
Bir hatip bir kuruntu
Rutubet ve ukalalıklarla dolu bir debdebe
Başını koyduğun yastık
Bir yılan sürünerek geçmiş gece
Hadi bir sonuç yaz bir teselli uzat
Göğüs ağrılarına çırpınışlara
Korkulara
Ve bir çıngırak gibi öten zamana
 
Kolye gibi taşıyorum boynumda
Varlığını onun
Bir ceylan tutuyor ağzında
Kuşlara takılıp gidiyor aklım
Hergün kaçıyorum
Yoksa gülüşün
 
Gelip siyasetten kozmatikten sözedişin
Bakıyorum aleve dönüşüyor bir çırpıda
 
Dost
Bu eli sıkı tut
Çarşıda evimizden uzakta
Bir pazu güreşi varsa kaybolmayalım
 
Geçecektir daha daha
Günler
Bilmeden kavramak nasıl
 
Zirvesine göz koyduğum dağlara bak
Koşup takıldığım çitlere bak

Cahit Zarifoğlu

28 Ocak 2021 Perşembe

münferit göçler


birkaç mevsim izlerim kuşların geçtiğini
gözlerine eğilirim o beni sever
ne zaman resminden söz etsem
yüzünün atlasında münferit göçler

(hep olur) sonradan aklıma düşse
üzgün bir istasyon boyun eğdiği
birkaç renk deniz ellerinde
o kaldığımı bilir ben gittiğini…

hüseyin murat çinkılıç


26 Ocak 2021 Salı

rüya

 

bir defasında kitabın içinde kiracı bir müze
o müzenin içinde bir yontu, üstelik aristokrat
tombul parmaklı, dünyayı anlatma hallerinde
                     
                   sonra görevliyi etkisiz hale getirip bağladım sandalyeye

bir kitabın içinde söylediğim olasılık, sadece olasılık, ben değilim o
evet yontuyu çalmışlar, görevliyi bağlamışlar
ama ‘konuş’ dedim ‘konuş’ : iki bin yıl eder mi bu?
 
                   o kitabın içinde sayfa no yok, ‘yok’ dedi : ‘iki milyon dolar’
 
mutlu bir gelecek gibi oturuyor çocuk, özellikle kırmızı kazaklı çocuk
sanırım kimse inmeyecek dedim burada, burası liman durağı
bir şarkı yeniden ve rayların dişlerinden kurtularak dilime sığınmalı
 
                   evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, develer tellal iken, dalmışım…
                   öyle olmalı

 ‘dünyadan çıkış yolunu / ya da bir yolunu / birlikte düşünsek olur mu?’
uyandım, kitaba eğildim, romayı galebe çalan gladyatöre gelmişim
‘belli ki o da planın içinde’ dedi görevli: ‘bunlar büyük şebeke’

                   ne tuhaf, çocuk koltukta etkisiz halde / ve / aynı kederdeyim
 
‘içimden eski bir dost geçiyordu’ dedim görevliye: ‘seni de böyle bağlamışlar’
ona göre ben bağlamışım / spartaküs ile arkadaşları daha inandırıcı oysa
‘üzülme’ dedim şefkatle: ‘sezar'ın kibrine dokunmamışlar’
 
                   pireler berber iken indik trenden / çocuk, kitap ve rüya…

 hüseyin murat çinkılıç
 

Beyaz Bir Gemidir Ölüm


sen bu şiiri okurken
ben belki başka bir şehirde olurum

kötü geçen bir güzü
ve umutsuz bir aşkı anlatan

rüzgârla savrulan
kağıt parçalarına
yazılmış

dağıtılmamış
bildiriler gibi

uzun bir yolculuğa hazırlanan
yalnız bir yolculuğa.

çünkü beyaz bir gemidir ölüm

siyah denizlerin hep
çağırdığı

batık bir gemi

sönmüş yıldızlar gibidir

yitik adreslere benzer
ölüm

yanık otlar gibi.

Sen bu şiiri okurken
ben belki başka bir şehirde
ölürüm.

Behçet Aysan


İzleyiciler