2 Kasım 2025 Pazar

Mahur Beste

şenlik dağıldı bir acı yel kaldı bahçede yalnız
o mahur beste çalar Müjgan’la ben ağlaşırız
gitti dostlar şölen bitti ne eski heyecan ne hız
yalnız kederli yalnızlığımızda sıralı sırasız
o mahur beste çalar Müjgan’la ben ağlaşırız

bir yangın ormanından püskürmüş genç fidanlardı
güneşten ışık yontarlardı sert adamlardı
hoyrattı gülüşleri aydınlığı çalkalardı
gittiler akşam olmadan ortalık karardı

bitmez sazların özlemi daha sonra daha sonra
sonranın bilinmezliği bir boyut katar ki onlara
simsiyah bir teselli olur belki kalanlara
geceler uzar hazırlık sonbahara

Attilâ İlhan






"Gün Ortasında Karanlık"

    Alacakaranlık artık öylesine çökmüştü ki, Rubashov resimdeki elleri göremiyordu. İki kez çalan tiz zil sesi her yana dağıldı; müze on beş dakika sonra kapanacaktı. Rubashov saatine baktı, daha son sözü söylememişti, görevi ancak o zaman bitecekti. Richard yanında kıpırdamaksızın oturuyordu. Sonunda, gene dümdüz, yorgun bir sesle dedi ki: "Dedikleriniz kuşkusuz doğrudur. Daracık dağ patikası benzetmeniz de çok güzel. Benim tek bildiğim ise yenik düştüğümüz. Hala yanımızda olanlar da bir bir terkediyorlar bizi. Belki de dağın tepesindeki patika çok soğuk geliyor onlara. Ötekilerin müzikleri var, parlak renkli flamaları var, hepsi de sıcak bir ateşin çevresinde oturuyorlar. Belki de bu yüzden onlar kazandı ve biz de bu yüzden kafalarımızı taşa çarpıyoruz."
    Rubashov ses çıkarmadan dinliyordu. Kendi son sözünü söylemeden önce çocuğun söyleyeceklerini bitirmesini istiyordu, Gerçi bu aşamada Richard ne derse desin o cümle değişmeyecekti, gene de dinlemeyi sürdürdü.

Arthur Koestler, Gün Ortasında Karanlık, İletişim yayınları S.47

Çeviren: Pınar Kür


İzleyiciler