21 Şubat 2021 Pazar
"... / Her ne kadar eğitmenleri kalemi düz tutmaya zorlasalar da çocukların düz
çizgileri yoktur. Okul sıralarının büklümünde, yazı tahtalarının geometrisinde,
giriş çıkış törenlerinde, defter kitap düzenlerinde; bir disiplin silsilesiyle
kırılma ve eğilme noktalarını yapılandırırız çocukların. İyi bir öğrenci, iyi
bir asker, iyi bir yurttaş olmanın, bu terbiye karşılığı olduğunu bilmeleri için...
Yaşama ilişkin tüm hayal kırıklıkları çocuklar üzerinden yeşertilir. / ..."
La Soleâ
düşünüyor, dünya ne kadar küçük
ve yürek ne kadar geniş.
Karalar giyinmiş.
Düşünüyor iç-çekişler, çığlıklar
nasıl da yitiyor rüzgârda.
Karalar giyinmiş.
Açık kalmış balkonundan
şafak vakti,
gökle dolmuş içeri.
Ay! Ah!
Giyinmiş, ya, karalar giyinmiş !
Federico Garcia Lorca
Çeviri: Sabri Altınel

Aynı Yürek Lekesi
Babam gelirdi ve akşam olurdu.
Bahçedeki akasya ağacı günboyu biriktirdiği kuşları
birer hayal topu olarak uzatırdı yatağımıza.
Siyah-beyaz bir fotoğraf gibi gelirdi babam.
Kamyonlar hep geceleri, hep uzaklara giderdi.
Ben o zamanlar bütün babaları susar sanırdım.
Yalnızca gaz lambasıyla konuşan bir diş gıcırtısıydı babam.
Kapılar titreyerek açılır, titreyerek kapanırdı.
Tanrıyı ve uzun konuşanları sevmezdi hiç.
Babamdan yapılmış bir korkuydu dünya.
Ben o zamanlar yalnızlığı gece sanırdım.
Ne kadar susarsa o kadar terlerdi.
Boncuk bocuk döktüğü ter, hep uzağından geçen kadınların
içinde göveren gözleri miydi?
Babam en çok kışa yakışırdı.
Bütün oyunlarımız başkalarının evlerine bir güzellemeydi.
Annem babamın günahları için bir namaz yumağı hâlâ.
Ey penceresi dışarıya açık, içeriye kapalı evler…
Babam neden yalnızca içince güzeldi.
Şimdi beş ayrı evde aynı yürek lekesi
süt kokularına yayılıp duruyor.
Babam on altı yıldır ölüme saçmalığını anlatıyor…
Şükrü Erbaş
Ceviz Ağacı
Başım köpük köpük bulut, içim dışım deniz, Ben bir ceviz ağacıyım Gülhane Parkı'nda, Budak budak, şerham şerham ihtiyar bir ceviz. Ne sen bunun farkındasın, ne polis farkında. Ben bir ceviz ağacıyım Gülhane Parkı'nda. Yapraklarım suda balık gibi kıvıl kıvıl. Yapraklarım ipek mendil gibi tiril tiril, Koparıver, gözlerinin, gülüm, yaşını sil. Yapraklarım ellerimdir, tam yüz bin elim var. Yüz bin elle dokunurum sana, İstanbul' a. Yapraklarım gözlerimdir, şaşarak bakarım. Yüz bin gözle seyrederim seni, İstanbul' u. Yüz bin yürek gibi çarpar, çarpar yapraklarım. Ben bir ceviz ağacıyım Gülhane Parkı'nda. Ne sen bunun farkındasın, ne polis farkında.
Nâzım Hikmet RanFotoğraf: FikirileGelecek.com isimli Kültür Yaşam Sitesinden (07 Mayıs 2020 Tarihli, Hatice Merve ALKAN' a ait yazı içeriğinden)
20 Şubat 2021 Cumartesi
eski defterler
kaç şehir temel attı aramıza, kaç harfkaç uzaklık soluyorum, kaç sokakhangi balkon düşleri geçiyor yanımızdanhangi kelimeleri sakladın yanan şehirden kalan...ben tarihleri ezberliyorum, yanıldığım çokçocuk taşıyan yüreğimi benimki sanıyordumserçe telaşını senden almışım şehirler öncesarıldıklarımı hâlâ hece hece saklıyorum böylecoğrafya mesafedir, zamandır, telli turnadırsırdır... şüphedir... karanlık balkonda dolu kül tablasıdıryalnızlığın tarifidir, acıdan aldığım pay... say babam say...ayrılık, yarısı incinmiş koca bir şehir...aklım kaçsaydı daha iyiydi, belki bilmezdim incindiğiniiçer geçerdim kendi adımlarımı, açmazdım eski defterleriuyur kalırdım harflerin arkasından bakarkensöylesene hayal kaç harfli bir şehirçok şair ezberledim, çok düş, çok uluslu hüzünlerkısa hayatta kuş uçurdular, aşktan geriye bir şeyler bıraktılarçünkü aşk çoktu, şairler deliydi, sanki bensen delirmediğin için delirdim. şimdi...başka kendimi bağışlamak ağır geliyor...Can AdalıFotoğraf: Mehmet Teoman
18 Şubat 2021 Perşembe
Şifa İstemem Balından
Şifa istemem balından
Bırak beni bu halımdan
Razıyım açan gülünden
Yeter dikenin batmasın
Gece gündüz o hizmetin
Şefaatin kerametin
Senin olsun hoş sohbetin
Yeter huzurum gitmesin
Taşa değmesin ayağın
Lale sümbül açsın bağın
İstemem metheylediğin
Yeter arkamdan atmasın
Kolay mı gerçeğe ermek
Dost bağında güller dermek
Orda kalsın değer vermek
Yeter ucuza satmasın
Sonu yoktur bu virdimin
Dermanı yoktur derdimin
Gerekmez ilaç yardımın
Yeter yakamdan tutmasın
Nesimi'yim vay başıma
Kanlar karıştı yaşıma
Yağın gerekmez aşıma
Yeter zehirin katmasın
Çocukluk Mevsimi
Çocukluk mevsimi ne çabuk geçti,
Hayaller güzeldi, düşler güzeldi...
Annelerin yüzü daha güleçti,
Baharlar güzeldi, kışlar güzeldi...
Bulutlar üstüne ne düşler kurdum,
Sapanla devleri gözünden vurdum,
Gece Kaf Dağı'na çıkıp oturdum,
Zümrüt Anka denen kuşlar güzeldi...
Bir çağı yürürdüm iki adımla,
Kişnerdi dal atım bağladığımda,
Kaybolan bilyeme ağladığımda,
Gözümden süzülen yaşlar güzeldi...
Bülent Özcan
Acının Bir Ucundan
Süzgün bir ceylan bakışın
Tedirgin ormanında hüznün
Avcılar acımasız
Avcılar kıyıcısı ömrümüzün.
Kaç kez tuz bastım yaraya
Kaç kez dağladım acıyı
İhanetin çatal dillisini gördüm
İnancın su katılmamışını.
İnce bir sızı büyür
Sesim boğulur ormanda
Rüzgâr yabanıl eser
Kalakalırım yollarda.
Kafeste kuş gibiyim
Yaralı, bungun ve tutsak
Sakıncalı bir iştir şimdi
Sevgi sözcükleriyle konuşmak.
Yaşamı paylaşıyorum seninle
İster zindanda ister sürgünde
Sevdadır emziren direncimi
Adın güneşli bir türkü dilimde.
Sorabilsem aklımdan geçenleri
Irmaklar nereye kuşlar nereye
Tut bir ucundan acının
Ekle yüreğini yüreğime.
Attila Aşut
Mamak, Aralık 1983
17 Şubat 2021 Çarşamba
Eloğlu
Eloğlu binlik bozdurur
Ben bozduramam
Eloğlu başını yastığa kor komaz uyur
Ben uyuyamam
Eloğlu sofrasında dokuz türlü
Benim aç yattığım olur bazen
Benim evim gecekondu
Eloğlunda apartıman
Eloğlunda ince müzik
Benimkisi aman aman
Benim kuru başım bana yeter
Eloğlunda karı kızan
Ben keçileri kaybettim
Eloğlunda usta çoban
Bu soyadı bana haram
Metin Eloğlu

16 Şubat 2021 Salı
eski bir çocuk
dünya için savaşırım çünkü sen
geldin ve henüz küçük sesin
gözlerin deniz akıyor çünkü ben
bu kadar susuzum
öpüşmek sesli bir eylem çünkü biz
rayların üzerinde eğlenen sağanak gibiyiz
eski bir çocuksun işte
ağzın yaralı olabilir güllerden
dünyaya çık balkona bak
sokaklar çekiliyor evlerden
çiçekler ikimizi de şımartır
olmayacak şey değil çocuk olduğun
her yaprağından bir ötekine
iki kişilik gökyüzünden
alıp vereceğin bir soluk bir yürek
hangi karanfil kaçabilir yer çekiminden*
Can Adalı
gözlerin deniz akıyor çünkü ben
bu kadar susuzum
öpüşmek sesli bir eylem çünkü biz
rayların üzerinde eğlenen sağanak gibiyiz
eski bir çocuksun işte
ağzın yaralı olabilir güllerden
dünyaya çık balkona bak
sokaklar çekiliyor evlerden
çiçekler ikimizi de şımartır
olmayacak şey değil çocuk olduğun
her yaprağından bir ötekine
iki kişilik gökyüzünden
alıp vereceğin bir soluk bir yürek
hangi karanfil kaçabilir yer çekiminden*
Can Adalı
Fotoğraf: Nurcan Azaz
15 Şubat 2021 Pazartesi
Bozlak Kedi ve Ölüm
Kaç zamandır inatla bir sevdayı sürerim,
Bilinmedik yüzünde balkıyan sis peçesi.
Yolları ezberden ben hep ona giderim,
İçimde düğüm düğüm bir bozlak cerbezesi.
Sahi o bozlağı ben ilk nerde duymuştum ?
Ben ki çağ dışı bir uyumsuzluk delisi,
Kendi ipimi belki kendim çekerim.
Gölgeme dadanmış bir tuhaf güz kedisi,
Her yere peşimden onu da sürüklerim.
Sahi o kediyi ben ilk nerde görmüştüm ?
Durmadan garlara garajlara düşerim,
Gayri bilmem ne olur size kalmış gerisi.
Adıma ara sıra törenle mum dikerim
Ölümüne gönülden bir merhaba yenisi.
Sahi o ölümü ben ilk nerde ölmüştüm ?
Metin Altıok
Karanfil Sokağı
Tekmil ufuklar kışladı
Dört yön, onaltı rüzgar
Ve yedi iklim beş kıta
Kar altındadır.
Kavuşmak ilmindeyiz bütün fasıllar
Ray, asfalt, şose, makadam
Benim sarp yolum, patikam
Toros, Anti-toros ve asi Fırat
Tütün, pamuk, buğday ovaları, çeltikler
Vatanım boylu boyunca
Kar altındadır.
Döğüşenler de var bu havalarda
El, ayak buz kesmiş, yürek cehennem
Ümit, öfkeli ve mahzun
Ümit, sapına kadar namuslu
Dağlara çekilmiş
Kar altındadır.
Şarkılar bilirim çığ tutmuş
Resimler, heykeller, destanlar
Usta ellerin yapısı
Kolsuz,yarı çıplak Venüs
Trans-nonain sokağı
Garcia Lorca'nın mezarı,
Ve gözbebekleri Pierre Curie'nin
Kar altındadır.
Duvarları katı sabır taşından
Kar altındadır varoşlar,
Hasretim nazlıdır Ankara.
Dumanlı havayı kurt sevsin
Asfalttan yürüsün Aralık,
Sevmem, netameli aydır.
Bir başka ama bilemem
Bir kaçıncı bahara kalmıştır vuslat
Kalbim, bu zulümlü sevda,
Kar altındadır.
Gecekondularda hava bulanık puslu
Altındağ gökleri kümülüslü
Ekmeğe, aşka ve ömre
Küfeleriyle hükmeden
Ciğerleri küçük, elleri büyük
Nefesleri yetmez avuçlarına
-İlkokul çağında hepsi-
Kenar çocukları
Kar altındadır.
Hatıp Çay'ın öte yüzü ılıman
Bulvarlar çakırkeyf Yenişehir'de
Karanfil Sokağında gün açmış
Hikmetinden sual olunmaz değil
"mucip sebebin" bilirim
Ve "kafi delil" ortada...
Karanfil sokağında bir camlı bahçe
Camlı bahçe içre bir çini saksı
Bir dal süzülür mavide
Al - al bir yangın şarkısı,
Bakmayın saksıda boy verdiğine
Kökü Altındağ'da, İncesu'dadır.
Ahmed Arif
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)