23 Aralık 2023 Cumartesi

Annabel Lee

Seneler, seneler evveldi;
Bir deniz ülkesinde
Yaşayan bir kız vardı, bileceksiniz
İsmi Annabel Lee;
Hiçbir şey düşünmezdi sevilmekten
Sevmekten başka beni.

O çocuk ben çocuk, memleketimiz
O deniz ülkesiydi,
Sevdalı değil karasevdalıydık
Ben ve Annabel Lee;
Göklerde uçan melekler bile
Kıskanırdı bizi.

Bir gün işte bu yüzden göze geldi,
O deniz ülkesinde,
Üşüdü rüzgârından bir bulutun
Güzelim Annabel Lee;
Götürdüler el üstünde
Koyup gittiler beni,
Mezarı ordadır şimdi,
O deniz ülkesinde.

Biz daha bahtiyardık meleklerden
Onlar kıskandı bizi,
Evet! bu yüzden (şahidimdir herkes
Ve o deniz ülkesi)
Bir gece bulutun rüzgârından
Üşüdü gitti Annabel Lee.

Sevdadan yana, kim olursa olsun,
Yaşça başca ileri
Geçemezlerdi bizi;
Ne yedi kat göklerdeki melekler,
Ne deniz dibi cinleri,
Hiçbiri ayıramaz beni senden
Güzelim Annabel Lee.

Ay gelip ışır, hayalin erişir
Güzelim Annabel Lee;
Bu yıldızlar gözlerin gibi parlar
Güzelim Annabel Lee;
Orda gecelerim, uzanır beklerim
Sevgilim, sevgilim, hayatım, gelinim
O azgın sahildeki,
Yattığın yerde seni.

Edgar Allan Poe

Çeviri: Melih Cevdet Anday



21 Aralık 2023 Perşembe

Düşe Dünya

acı dindi, duruldu deniz 
avcumda yeşil bir direnç 
kımıldıyor, mis kokuyor fesleğen 
gök mavi bir yelken kanatları alnımda 
simitçiler, piyangocular, falcılar 
hayat! kal biraz daha!
ah o aceleci güvercin sürüsü
havalanıp iniyor meydanlara 

topuklarımdan saçlarıma kırgındım 
bir aynanın içe bakması gibi 
sözsüz, tozlu, bulanık yaşadım 
şimdi güneş önümde yürüyor kurula kurula 
sabahın ayakları pespembe, elleri iğde
saç örgüsünü çözüyor minik kız 
fırfır etekleri yaza dönüyor, dünya düşe dönüyor 

son sigarasını söndürüyor sonsuz adam
kirpiklerden düşmeyen bir ayrılık 
yürünmüş yollar, yürünecek yollar 
yollardan masal yapar ağızlar
ağrıyan taş, kederli çiçek, sızlayan su 
dilimde dağılıyor dünyanın tek gerçek sorusu

kendini hiç mi sevmedin çocuk?

Özge Sönmez, Edebiyat Nöbeti Sayı: 48, S.30

Resim: Rukiye Garip, Suluboya Çalışma

Papatya

Zamansızlığımdandır güzelliğim.
Yol kenarını mesken tutan papatyalar,
kurtaramazlar canlarını,
dikkatli çocukların tutkularından.

Bütün yapraklarım “sevmiyor” diye,
ucuz bir hediye olamam gerçi,
ama bilinir ki;
ne zaman bir çiçek dalında kurusa,
bir sevgili daha çok üzülür.

Yüzünü görünce onun,
ne de çok isterdim incinmesin.
Benden önce sen ispiyonlasaydın keşke
başka bir adama harcadığın sevgini.

Kırmızıyı esirgemeyen çay bardaklarının
ince bellerine dayanamadan,
beni de aldatıyordur belki,
sevinince terleyen parmakların.

Özge Dirik


20 Aralık 2023 Çarşamba

"... / Sanat hiçbir zaman tarafsız değildir."

 "Dünyayı değiştirmek ve tarihe tanıklık etmek amacıyla yola çıkıldığında sanat hiçbir zaman tarafsız değildir. Sanatçı çağına tanıklık ederken, özgürlüğünü ve etkinliğini kontrol altına almaya çalışan sisteme, kendisine ve topluma dayatılan tüm yaptırımlara karşı muhalif bir tavır sergilemek zorundadır"

Andrey Tarkovski

19 Aralık 2023 Salı

Kitlelerin Ayaklanması

 “Günümüzde kitle dünyada olup bitenler hakkında kesin fikirlere sahiptir. İyi ama bu yararlı bir şey değil mi? Hayır, zira fikirlere sahip olması kültürlü olduğu anlamına gelmez. Fikri gerçeğe meydan okumadır... Onları düzenleyecek bir kurumu kabullenmedikçe fikir ya da görüşlerden söz edilemez, tartışma sırasında başvurulacak bir dizi kurallar gerekir. O kurallar kültürün ilkeleridir. Hangi kurallar oldukları benim için önemli değil... Barbarlık kuralları diye bir şey yoktur. Kuralların yokluğudur barbarlık, başvurulacak merci bulunmayışıdır.” 

Jose Ortega Y Gasset, Kitlelerin Ayaklanması, S.103

Çeviri: Neyyire Gül Işık

Jose Ortega Y Gasset I. Dünya Savaşı’ndan sonra İspanya’da kültür ve edebiyatı yeniden canlandırma hareketini yönlendiren önemli aydınlar arasında yer alır. Madrid Üniversitesi’nde felsefe öğrenimi görmüş, Berlin, Leipzig ve Marburg’da çalışmalarını sürdürmüştür. Ülkesine döndükten sonra Madrid Merkez Üniversitesi’ne atanmış, iç savaş sırasında İspanya’dan ayrılana dek metafizik kürsüsünde dersler vermiştir. En ünlü yapıtlarından biri olan Kitlelerin Ayaklanması yazarın 1920’lerde başlayan ve yaklaşık olarak on yıl süren çalışmalarının ürünüdür. Kitabı oluşturan kimi parçalar daha önce gazete yazısı olarak yayımlanmıştır. Eserinin başka dillere yapılan çevirilerini göz önünde tutan yazar 1937’de “Fransızlar için Önsöz”ü, 1938’de “İngilizler için Sondeyiş”i kitabına eklemiştir. Yazarın en önemli eserlerinden Sistem Olarak Tarih de yayıma hazırlanmaktadır.

17 Aralık 2023 Pazar

Yürüyenler


"Batıdaki büyük ergin yakınlarındaki kumulların ardında, gözleri kör eden ışığı, sıcağı, kum fırtınaları ve uçsuz bucaksız gökyüzüyle, şehirlilerin ve toprağa yerleşik yaşayanların ve özellikle de artık yürümeyenlerin unuttuğu bir çöl vardır.

Düne kadar göçebe olarak yaşayan Zehra, yaşama amacı olan bu sonsuz yürüyüşe bir son vermek zorunda kaldı. Aşiretinin bir bölümüyle buraya, kum tepelerinin eteklerine, iki ayrı dünyanın sınırına yerleşti; Bedevi geleneklerinin ve bilgeliğin temel direklerinden, zamanının ölümsüz hikâyecilerinden biri haline geldi. Cezayir Rumî istilalarıyla sarsılırken, onun etrafını saran sayısız çocuk büyülenmiş bir halde tuz yolunun sihrini ve Sahra'yı dolaşan kervanların hikâyesini dinliyordu.

Aşiretinin okuma yazma öğrenen ilk genç kızlarından olan Leyla, onu saf dışı bırakmak isteyenlere başkaldırdı. Göçebe kökenleri sayesinde kaderine ve geleneklere karşı çıkabilecek gücü buldu. Çöle ve kumlara savaş açan kadınların zaferini irdeleyen ve gerçek bir aşk türküsü olan bu roman, diğer yandan yeni yetişen genç neslin de hikâyesidir. Bağımsızlık savaşından sonra terör, özgürlük ve köktendincilik sorunları arasında gidip gelen Cezayir, en gerçek haliyle karşımıza çıkıyor: dişi ve doğurgan."

Melike Mukaddem, Yürüyenler

Çeviri: Mine Tan

11 Aralık 2023 Pazartesi

Şarkı Söylemeye Gelmedim

Şarkı söylemeye gelmedim ben, götürün başımdan gitarı.
Hayır hayır, belge falan hazırladığım yok
ermişler katına atanmak için ölümümden sonra.
Yüzüme bakmaya geldim ben gözyaşlarında
denize akıp giden gözyaşlarında
ırmaklarla
bulutlarla...
kuyunun dibinde gizlenen gözyaşlarında,
gecede
ve kanda...

Dünyanın bütün gözyaşlarında yüzüme bakmaya geldim
Ve bir damla cıva, bir damla ağıt, bir damlacık olsun
kendi ağıtlarımdan katmaya
gelecek olanların beni görebilecekleri, kendilerini
tanıyabilecekleri o uçsuz bucaksız aynaya.
Yeniden duymak için geldim şu atalar sözünü karanlıklarda:
Alınterinle kazanacaksın ekmeğini
ve ışık acısındadır gözlerinin. 
Kaynağıdır gözler ışığın ve gözyaşlarının.

León Felipe
Çeviri: Özdemir İnce

Fotoğraf: İspanya İç Savaşı'ndan



8 Aralık 2023 Cuma

Veda Şarkısı

 

1. 
Kayalıkta çakılı yelkenli 
sana bırakıyorum veda şarkımı. 
2. 
Benim uzaklardaki ölümümün kanında tohumlanışı da 
kayalar devranının altında değişken köklerle. 
Yalnızlık! geçmişe özlem çiçeği canlı duvarların. 
Yalnızlık, yeryüzünde adanmış faniliğim. 
3. 
Taşımak istemiştim heybemde 
yüreğinin gelip geçici tadını, 
ama kaldı havaya çizilmiş kesin eğrilerle, 
yadsıma oldu umudumun yiğitliğine. 
Giderim hatıradan daha uzun yıllar boyu
kapalı yalnızlığıyla gezginin,
fakat havaya çizilmiş kesin eğri sanki bana döndü
ve bir işaret koydu pusula kaderime.
Sonu geldiğinde bütün gündelik işlerin
yol yapacağım bir geleceğim olmasa,
gelmiş olacağım bakışında canlanmaya
kaderimin sırıtan parçası olarak.
Gideceğim hatıradan daha uzun yollar boyunca
zincir halkaları gibi eklenen elvedalarla zamanın akışında.  
4.
Dimdik hatıra sonunda düşmüş yola,
usanmış beni bir geçmişi olmadan izlemekten,
unutulmuş yol kıyısındaki bir ağaçta.
Uzaklara gideceğim, hatıra
parçalanarak ölünceye yolun taşlarında,
ve devam edeceğim, içimde
hep o gezginin acısı, yüzümde gülümseyiş.
Bu dönenen bakış ve güç
büyülü bir matador mendilinde.
Alıkoydu kaygı duymaktan tüm çıkarlara,
hep yitiren bir çizgi oldu benim eğrim.
Ve bakmak istemedim seni görürüm diye
beni isteksizce davet etmeni
mutluluğumun pembe boyalı torerosu
Deniz seslenir bana sevecen elleriyle.
Çayırım -bir kıta-
Dümdüz yayılır, tatlı ve silinmezdir
alacakaranlıkta bir çan gibi.  
5.
Bir sicil memuresi karşısında kurumlu bir doktor gibidir
kara bir mikroskopu gösteren bilim.
Sanat... sanat diye arzıendam eden şey
bir Leica'nın kısır mekaniğidir.
Acılar ve kaygılarla dolu bir yerli (ve tabii özlemleriyle
olup ta şimdi yiten için
ve onun dönüşünde arzu gönlünde),
coca, alkol ve açlığın aptalca gülümsemesiyle.
Üç kuruşa satılan cinsellik
-Amerika'da pek ucuz-
Boş çarşafların umursanmaz hatırası.
Guetamala bıraktın beni
bağrımda derin bir yarayla
ve de acılarını bana emzirme
ya da emme fırsatıyla,
kahreden bir hıçkırığın belirsiz duygusunda bulan kadını.
Kederleri teker teker birleştiren bir bağ var yine de:
uyanan insanın haykırışıdır o da.  
6.
İşte bugün böyle titrek ellerle
belirsiz bir kayıta koyuyorum prizmamı.
Ağacın olgunluğunu tüketmeden
kasalanmış meyvanın garip tadıyla.
Çağırışını farkedemiyorum bazen
yaşlı, garip kanatlanmış kulemden,
fakat bazı günler var ki cinselliğin uyanışını hissediyor
ve bir öpücük dilenmeye dişiye gidiyorum
ve böylece beni arkadaş diye çağırmayanın
ruhunu hiçbir zaman öpemeyeceğimi anlıyorum...
Biliyorum ki tertemiz değerlerin kokusu
bereketli kanatlarla dolduracak beynimi,
Biliyorum ki hayata geçmesi mümkün olmayan
fikirleri barındırmak gibi zevkleri bırakacağım.
Biliyorum ki ölümüne çarpışma günü
halk çocukları benimle omuz omuza verecek,
halkın savaştığı amacın kesin zaferini
göremezsem eğer
fikri en yüksek geleceğe götürmek için
mücadele verdiğimdendir,
eski kabuğun tüylerini yolarken
doğan umudun kesinliğiyle biliyorum bunları.
Che Guevara
Çeviren: Adnan Özer - Vilma Kuyumcuyan


Gecede Ayak Sesleri


Her zaman
	Ayak seslerini duyarız gecede yaklaşan,
Ve kapı sırra kadem basar odamızdan,
Her zaman,
Bulutlar gibi süzülüp giden.

Her gece yatağından
Senin mavi gölgen mi onu uzaklara götüren?
Senin gözlerin ülkelerdir ve ayak sesleri geliyor,
Sardı bedenimi kolların
Ayak sesleri, ayak sesleri
Ah Şahrazad
Gölgeler niçin kurtuluşumu resmeder?
Gelir ayak sesleri girmez içeri.
Bir ağaç ol,
Görebileyim gölgeni.
Bir ay ol,
Görebileyim gölgeni.
Bir hançer ol,
Görebileyim gölgeni gölgemde,
Küller içinde bir gül.
Her zaman,
Ayak seslerini duyarım gecede yaklaşan,
Ve sen yerim olursun sürgündeki,
Zindanım olursun.
Öldürmeye çalış beni
İlk ve son olsun
Yaklaşan ayak seslerinle
Öldürme beni.

Mahmud Derviş

Çeviri: Tâvus Hüsameddin

Resim: Feyza Taştan, Suluboya



7 Aralık 2023 Perşembe

İç Savaşta Ölen Kuzeyli Askerler İçin

  'Relinquunt-Omnia Servare Rem Publicam.'

Eski Güney Boston Akvaryumu bir kar çölünde
yükseliyor şimdi. kırık pencerelerine tahta çakılmış.
Tunçtan pullarının yarısı dökülmüş balık biçimli
rüzgârgülünün.
Saydam su depoları kupkuru.

Bir zamanlar salyangoz gibi burnumu sürterdim o camlara;
elim karıncalanırdı
ürkek, uysal balıkların
burunlarından çıkan kabarcıkları patlatmak için.

Elim geri çekiliyor şimdi. Sık sık içimi çekiyorum
balıklarla sürüngenlerin derin karanlık bitkisel
dünyalarını düşünüp. Geçen Mart bir sabah,
Boston Parkının dikenli tel gerili, galvaniz

parmaklığına yaslandım. Kafeslerinin gerisinde,
sarı aygır gibi istimli kazar-atarlar homurdanıyorlardı
kaldırıp atarken tonlarca otla küspeyi
yeraltı garajlarını oymak için.

Otoparklar kamu malı kum yığınları gibi
çoğalıyor Boston'un göbeğinde.
Turuncu bir kuşak, Püriten-kabağı rengindeki
taban tahtaları destekliyor kazının sarsıntısıyla

titreyen Hükümet Konağını, ve onunla yüz yüze,
yapılan garajın depremine karşı payandalarla destekli
St.Gauden'in İç Savaş Anıtı: Albay Shaw ile süzgün yüzlü
zenci piyadelerini gösteren duvar kabartması.

Boston'a girdikten iki ay sonra
yarısı ölmüş alayın;
onlar için dikilen bu anıtta,
William James nerdeyse işitebiliyordu tunçtan zencilerin
soluk aldıklarını.

Şehrin boğazına bir kılçık gibi
takılıyor anıtları.
Bir pusulanın iğnesi kadar ince
anıttaki albay.

Öfkeli bir çit kuşunun dikkati,
bir tazının uysal gerginliği var görünüşünde;
sanki çekiniyor eğlenmekten
ve can atıyor yalnız kalmaya.

O şimdi erişilmez bir yerde. Mutluluğu içinde
yaşamayı seçip ölebilme gibi insana özgü o güzel gücün - 
götürürken o kara askerlerini ölüme,
beli bükülmez elbet.

Binlerce New England kasabasının çayırlarında,
koruyor o eski beyaz kiliseler içten ve dağınık
isyancılıklarını; yıpranmış bayraklar örtüyor
Büyük Cumhuriyet Ordusunun mezarlarını.

Soyut Kuzeyli Askerin taştan yontuları
daha da incelip gençleşiyorlar her yıl - 
tüfeklerine dayanmış ince belli askerler
düşüncelere dalıyorlar, uykuya bulanmış saçları
sakalları...

Oğlunun 'zencileri'yle birlikte atıldığı
ve kaybolduğu çukurdan başka
bir anıt istemiyordu
Shaw'un babası.

O çukur şimdi daha yakın.
Geçen savaş için anıt dikilmemiş burda;
Boylston Caddesinde, camekâna konmuş bir resim
Hiroşima'daki patlamayı gösteriyor,

patlamadan zarar görmeyen Mosler marka bir kasa üzerinde,
'Yüzyılların Kayası' diye reklamını yaparak.
Uzay daha yakın şimdi bize. Çökünce televizyonumun önüne,
balonlar gibi yükseliyor küçük zenci öğrencilerin kavruk 
yüzleri.

Albay Shaw
binmiş su kabarcığına gidiyor,
kabarcığın patlayacağı
o mutlu ânı bekliyor.

Gözden kayboluyor Akvaryum. Her yerde,
dev yüzgeçli arabalar balık gibi burunlarıyla ilerliyorlar;
yağlanmış gibi kayıp gidiyor
yabanıl bir rezillik.
Robert Lowell
Çeviri: Cevat Çapan 


Biraz Daha




Bir uzun öykü biter Yorulur kişileri Girer derede yıkanır Yollar inatçıdır Keçiler ağaçlara tırmanır Döner döner de bir Temmuz günü Böceklerle bir köşede tükenir Çalkanır güçlü denizler Bütün o delilikler üstüne Devrilir devrilir de Varır bir çöplükte yorulur Yurdum benim Taşım toprağım Göğüm ağacım Çiçekli dikine dikine yamacım Gelir gelir de Kötü bir güne dayanır O öykü öyle bitmez Yorulmaz kişileri Varır gün ışığına şöyle Yunar, yenilenir Yolların inatçılığı nicedir Ağaçlarda keçilerin başı vurulur Köşeler dolandığı yerde düzlenir Alır bir soluğa götürür Çalkanır güçlü denizler Bütün o erdemlikler üstüne Yücelir yücelir de Varır o köhneyi kurutur Yurdum benim Taşım toprağım Göğüm ağacım Gelin çiçekli köklü ağacım Elbet bir gün gelir O güzel güne uyanır.
Müştak Erenus
Resim: Rukiye Garip, Suluboya, 56x38 cm


 

4 Aralık 2023 Pazartesi

Rüzgâr Bizi Götürecek

küçücük gecemde benim, ne yazık
rüzgârın yapraklarla buluşması var
küçücük gecemde benim yıkım korkusu var

dinle
karanlığın esintisini duyuyor musun?
bakıyorum elgince ben bu mutluluğa
bağımlısıyım ben kendi umutsuzluğumun

dinle 
karanlığın esintisini duyuyor musun?
şimdi bir şeyler geçiyor geceden
ay kızıldır ve allak bullak
ve her an yıkılma korkusundaki bu damda
bulutlar sanki, yaslı yığınlar misali
yağış anını bekliyorlar

bir an
ve sonrasında hiç.
bu pencerenin arkasında gece titremede
ve yeryüzü giderek durmada
bu pencerenin arkasında bir bilinmez
seni ve beni merak ediyor
ey baştan aşağı yeşil!
yakıcı anılar gibi ellerini,
bırak benim aşık ellerime
ve dudaklarını
varlığın sıcak duygusunu
benim sevdalı dudaklarımın okşayışına bırak
rüzgâr bizi götürecek 

rüzgâr bizi götürecek. 

Furuğ Ferruhzad

Çeviri: Haşim Hüsrevşahi

Resim: Ayşegül Öngel, Akrilik Boya



İzleyiciler