28 Aralık 2023 Perşembe
Dolmakalemlerim
27 Aralık 2023 Çarşamba
Sıla
24 Aralık 2023 Pazar
Lunaparkın Abecesi
Asfur
23 Aralık 2023 Cumartesi
"Sokaktaki kör dilenciye kesinlikle para ver.. Bu kentte olup da görememek ne dehşet bir acı!"
Dante Alighieri - İlahi Komedya
"Sokaktaki kör dilenciye kesinlikle para ver.. Bu kentte olup da görememek ne dehşet bir acı!" dediklerini duymuştum. Kentler de insanlar gibidir, kılıktan kılığa bürünmeyi severler. Oysa Floransa en güzel giysisini hiç çıkarmaz. O giysiyi sadece körler değil, turistler de göremez. Hiçbir yabancı Dante'nin evinin arka sokağında olanları bilemez. Heykelini görmek ve birkaç resim çekmek yeterli gelir. O gün herkesin yanından geçtiği, yabancıların asla göremeyeceği Floransa'ya dokundum. Ciddi, ağırbaşlı, sade ve dayanıklı kahverengi örtüsünü sıyırdım.
Aslında bir yazarım. İyi bir yazar sayılmasam da yazarım. Gündüzleri 10:30'dan 19:30'a Osteria del Porcellino'nin bulaşıkçısı, geceleri de Perito Specialista'nin yazarıyım. Daha önceleri de gündüzleri köşebaşında ev yapımı sandeviçler satan bir yazardım. (...)
Cem Akgül, Dönmeyenlerin Seyahat Rehberi, Noktürn Yayınları, S.89
Annabel Lee
21 Aralık 2023 Perşembe
Düşe Dünya
Papatya
20 Aralık 2023 Çarşamba
"... / Sanat hiçbir zaman tarafsız değildir."
19 Aralık 2023 Salı
Kitlelerin Ayaklanması
“Günümüzde kitle dünyada olup bitenler hakkında kesin fikirlere sahiptir. İyi ama bu yararlı bir şey değil mi? Hayır, zira fikirlere sahip olması kültürlü olduğu anlamına gelmez. Fikri gerçeğe meydan okumadır... Onları düzenleyecek bir kurumu kabullenmedikçe fikir ya da görüşlerden söz edilemez, tartışma sırasında başvurulacak bir dizi kurallar gerekir. O kurallar kültürün ilkeleridir. Hangi kurallar oldukları benim için önemli değil... Barbarlık kuralları diye bir şey yoktur. Kuralların yokluğudur barbarlık, başvurulacak merci bulunmayışıdır.”
Jose Ortega Y Gasset, Kitlelerin Ayaklanması, S.103
Çeviri: Neyyire Gül Işık
Jose Ortega Y Gasset I. Dünya Savaşı’ndan sonra İspanya’da kültür ve edebiyatı yeniden canlandırma hareketini yönlendiren önemli aydınlar arasında yer alır. Madrid Üniversitesi’nde felsefe öğrenimi görmüş, Berlin, Leipzig ve Marburg’da çalışmalarını sürdürmüştür. Ülkesine döndükten sonra Madrid Merkez Üniversitesi’ne atanmış, iç savaş sırasında İspanya’dan ayrılana dek metafizik kürsüsünde dersler vermiştir. En ünlü yapıtlarından biri olan Kitlelerin Ayaklanması yazarın 1920’lerde başlayan ve yaklaşık olarak on yıl süren çalışmalarının ürünüdür. Kitabı oluşturan kimi parçalar daha önce gazete yazısı olarak yayımlanmıştır. Eserinin başka dillere yapılan çevirilerini göz önünde tutan yazar 1937’de “Fransızlar için Önsöz”ü, 1938’de “İngilizler için Sondeyiş”i kitabına eklemiştir. Yazarın en önemli eserlerinden Sistem Olarak Tarih de yayıma hazırlanmaktadır.
17 Aralık 2023 Pazar
Yürüyenler
Düne kadar göçebe olarak yaşayan Zehra, yaşama amacı olan bu sonsuz yürüyüşe bir son vermek zorunda kaldı. Aşiretinin bir bölümüyle buraya, kum tepelerinin eteklerine, iki ayrı dünyanın sınırına yerleşti; Bedevi geleneklerinin ve bilgeliğin temel direklerinden, zamanının ölümsüz hikâyecilerinden biri haline geldi. Cezayir Rumî istilalarıyla sarsılırken, onun etrafını saran sayısız çocuk büyülenmiş bir halde tuz yolunun sihrini ve Sahra'yı dolaşan kervanların hikâyesini dinliyordu.
Aşiretinin okuma yazma öğrenen ilk genç kızlarından olan Leyla, onu saf dışı bırakmak isteyenlere başkaldırdı. Göçebe kökenleri sayesinde kaderine ve geleneklere karşı çıkabilecek gücü buldu. Çöle ve kumlara savaş açan kadınların zaferini irdeleyen ve gerçek bir aşk türküsü olan bu roman, diğer yandan yeni yetişen genç neslin de hikâyesidir. Bağımsızlık savaşından sonra terör, özgürlük ve köktendincilik sorunları arasında gidip gelen Cezayir, en gerçek haliyle karşımıza çıkıyor: dişi ve doğurgan."
Melike Mukaddem, Yürüyenler
Çeviri: Mine Tan
11 Aralık 2023 Pazartesi
Şarkı Söylemeye Gelmedim
8 Aralık 2023 Cuma
Veda Şarkısı
1.
Kayalıkta çakılı yelkenli
sana bırakıyorum veda şarkımı.
2.
Benim uzaklardaki ölümümün kanında tohumlanışı da
kayalar devranının altında değişken köklerle.
Yalnızlık! geçmişe özlem çiçeği canlı duvarların.
Yalnızlık, yeryüzünde adanmış faniliğim.
3.
Taşımak istemiştim heybemde
yüreğinin gelip geçici tadını,
ama kaldı havaya çizilmiş kesin eğrilerle,
yadsıma oldu umudumun yiğitliğine.
Giderim hatıradan daha uzun yıllar boyu
kapalı yalnızlığıyla gezginin,
fakat havaya çizilmiş kesin eğri sanki bana döndü
ve bir işaret koydu pusula kaderime.
Sonu geldiğinde bütün gündelik işlerin
yol yapacağım bir geleceğim olmasa,
gelmiş olacağım bakışında canlanmaya
kaderimin sırıtan parçası olarak.
Gideceğim hatıradan daha uzun yollar boyunca
zincir halkaları gibi eklenen elvedalarla zamanın akışında.
4.
Dimdik hatıra sonunda düşmüş yola,
usanmış beni bir geçmişi olmadan izlemekten,
unutulmuş yol kıyısındaki bir ağaçta.
Uzaklara gideceğim, hatıra
parçalanarak ölünceye yolun taşlarında,
ve devam edeceğim, içimde
hep o gezginin acısı, yüzümde gülümseyiş.
Bu dönenen bakış ve güç
büyülü bir matador mendilinde.
Alıkoydu kaygı duymaktan tüm çıkarlara,
hep yitiren bir çizgi oldu benim eğrim.
Ve bakmak istemedim seni görürüm diye
beni isteksizce davet etmeni
mutluluğumun pembe boyalı torerosu
Deniz seslenir bana sevecen elleriyle.
Çayırım -bir kıta-
Dümdüz yayılır, tatlı ve silinmezdir
alacakaranlıkta bir çan gibi.
5.
Bir sicil memuresi karşısında kurumlu bir doktor gibidir
kara bir mikroskopu gösteren bilim.
Sanat... sanat diye arzıendam eden şey
bir Leica'nın kısır mekaniğidir.
Acılar ve kaygılarla dolu bir yerli (ve tabii özlemleriyle
olup ta şimdi yiten için
ve onun dönüşünde arzu gönlünde),
coca, alkol ve açlığın aptalca gülümsemesiyle.
Üç kuruşa satılan cinsellik
-Amerika'da pek ucuz-
Boş çarşafların umursanmaz hatırası.
Guetamala bıraktın beni
bağrımda derin bir yarayla
ve de acılarını bana emzirme
ya da emme fırsatıyla,
kahreden bir hıçkırığın belirsiz duygusunda bulan kadını.
Kederleri teker teker birleştiren bir bağ var yine de:
uyanan insanın haykırışıdır o da.
6.
İşte bugün böyle titrek ellerle
belirsiz bir kayıta koyuyorum prizmamı.
Ağacın olgunluğunu tüketmeden
kasalanmış meyvanın garip tadıyla.
Çağırışını farkedemiyorum bazen
yaşlı, garip kanatlanmış kulemden,
fakat bazı günler var ki cinselliğin uyanışını hissediyor
ve bir öpücük dilenmeye dişiye gidiyorum
ve böylece beni arkadaş diye çağırmayanın
ruhunu hiçbir zaman öpemeyeceğimi anlıyorum...
Biliyorum ki tertemiz değerlerin kokusu
bereketli kanatlarla dolduracak beynimi,
Biliyorum ki hayata geçmesi mümkün olmayan
fikirleri barındırmak gibi zevkleri bırakacağım.
Biliyorum ki ölümüne çarpışma günü
halk çocukları benimle omuz omuza verecek,
halkın savaştığı amacın kesin zaferini
göremezsem eğer
fikri en yüksek geleceğe götürmek için
mücadele verdiğimdendir,
eski kabuğun tüylerini yolarken
doğan umudun kesinliğiyle biliyorum bunları.
Che Guevara
Çeviren: Adnan Özer - Vilma Kuyumcuyan
Gecede Ayak Sesleri
Her zaman Ayak seslerini duyarız gecede yaklaşan, Ve kapı sırra kadem basar odamızdan, Her zaman, Bulutlar gibi süzülüp giden. Her gece yatağından Senin mavi gölgen mi onu uzaklara götüren? Senin gözlerin ülkelerdir ve ayak sesleri geliyor, Sardı bedenimi kolların Ayak sesleri, ayak sesleri Ah Şahrazad Gölgeler niçin kurtuluşumu resmeder? Gelir ayak sesleri girmez içeri. Bir ağaç ol, Görebileyim gölgeni. Bir ay ol, Görebileyim gölgeni. Bir hançer ol, Görebileyim gölgeni gölgemde, Küller içinde bir gül. Her zaman, Ayak seslerini duyarım gecede yaklaşan, Ve sen yerim olursun sürgündeki, Zindanım olursun. Öldürmeye çalış beni İlk ve son olsun Yaklaşan ayak seslerinle Öldürme beni.
Mahmud Derviş
Çeviri: Tâvus Hüsameddin
Resim: Feyza Taştan, Suluboya
7 Aralık 2023 Perşembe
İç Savaşta Ölen Kuzeyli Askerler İçin
'Relinquunt-Omnia Servare Rem Publicam.' Eski Güney Boston Akvaryumu bir kar çölünde yükseliyor şimdi. kırık pencerelerine tahta çakılmış. Tunçtan pullarının yarısı dökülmüş balık biçimli rüzgârgülünün. Saydam su depoları kupkuru. Bir zamanlar salyangoz gibi burnumu sürterdim o camlara; elim karıncalanırdı ürkek, uysal balıkların burunlarından çıkan kabarcıkları patlatmak için. Elim geri çekiliyor şimdi. Sık sık içimi çekiyorum balıklarla sürüngenlerin derin karanlık bitkisel dünyalarını düşünüp. Geçen Mart bir sabah, Boston Parkının dikenli tel gerili, galvaniz parmaklığına yaslandım. Kafeslerinin gerisinde, sarı aygır gibi istimli kazar-atarlar homurdanıyorlardı kaldırıp atarken tonlarca otla küspeyi yeraltı garajlarını oymak için. Otoparklar kamu malı kum yığınları gibi çoğalıyor Boston'un göbeğinde. Turuncu bir kuşak, Püriten-kabağı rengindeki taban tahtaları destekliyor kazının sarsıntısıyla titreyen Hükümet Konağını, ve onunla yüz yüze, yapılan garajın depremine karşı payandalarla destekli St.Gauden'in İç Savaş Anıtı: Albay Shaw ile süzgün yüzlü zenci piyadelerini gösteren duvar kabartması. Boston'a girdikten iki ay sonra yarısı ölmüş alayın; onlar için dikilen bu anıtta, William James nerdeyse işitebiliyordu tunçtan zencilerin soluk aldıklarını. Şehrin boğazına bir kılçık gibi takılıyor anıtları. Bir pusulanın iğnesi kadar ince anıttaki albay. Öfkeli bir çit kuşunun dikkati, bir tazının uysal gerginliği var görünüşünde; sanki çekiniyor eğlenmekten ve can atıyor yalnız kalmaya. O şimdi erişilmez bir yerde. Mutluluğu içinde yaşamayı seçip ölebilme gibi insana özgü o güzel gücün - götürürken o kara askerlerini ölüme, beli bükülmez elbet. Binlerce New England kasabasının çayırlarında, koruyor o eski beyaz kiliseler içten ve dağınık isyancılıklarını; yıpranmış bayraklar örtüyor Büyük Cumhuriyet Ordusunun mezarlarını. Soyut Kuzeyli Askerin taştan yontuları daha da incelip gençleşiyorlar her yıl - tüfeklerine dayanmış ince belli askerler düşüncelere dalıyorlar, uykuya bulanmış saçları sakalları... Oğlunun 'zencileri'yle birlikte atıldığı ve kaybolduğu çukurdan başka bir anıt istemiyordu Shaw'un babası. O çukur şimdi daha yakın. Geçen savaş için anıt dikilmemiş burda; Boylston Caddesinde, camekâna konmuş bir resim Hiroşima'daki patlamayı gösteriyor, patlamadan zarar görmeyen Mosler marka bir kasa üzerinde, 'Yüzyılların Kayası' diye reklamını yaparak. Uzay daha yakın şimdi bize. Çökünce televizyonumun önüne, balonlar gibi yükseliyor küçük zenci öğrencilerin kavruk yüzleri. Albay Shaw binmiş su kabarcığına gidiyor, kabarcığın patlayacağı o mutlu ânı bekliyor. Gözden kayboluyor Akvaryum. Her yerde, dev yüzgeçli arabalar balık gibi burunlarıyla ilerliyorlar; yağlanmış gibi kayıp gidiyor yabanıl bir rezillik.
Robert Lowell
Çeviri: Cevat Çapan
Biraz Daha
Bir uzun öykü biter
Yorulur kişileri
Girer derede yıkanır
Yollar inatçıdır
Keçiler ağaçlara tırmanır
Döner döner de bir Temmuz günü
Böceklerle bir köşede tükenir
Çalkanır güçlü denizler
Bütün o delilikler üstüne
Devrilir devrilir de
Varır bir çöplükte yorulur
Yurdum benim
Taşım toprağım
Göğüm ağacım
Çiçekli dikine dikine yamacım
Gelir gelir de
Kötü bir güne dayanır
O öykü öyle bitmez
Yorulmaz kişileri
Varır gün ışığına şöyle
Yunar, yenilenir
Yolların inatçılığı nicedir
Ağaçlarda keçilerin başı vurulur
Köşeler dolandığı yerde düzlenir
Alır bir soluğa götürür
Çalkanır güçlü denizler
Bütün o erdemlikler üstüne
Yücelir yücelir de
Varır o köhneyi kurutur
Yurdum benim
Taşım toprağım
Göğüm ağacım
Gelin çiçekli köklü ağacım
Elbet bir gün gelir
O güzel güne uyanır.
Müştak Erenus
Resim: Rukiye Garip, Suluboya, 56x38 cm
4 Aralık 2023 Pazartesi
Rüzgâr Bizi Götürecek
küçücük gecemde benim, ne yazık
rüzgârın yapraklarla buluşması var
küçücük gecemde benim yıkım korkusu var
dinle
karanlığın esintisini duyuyor musun?
bakıyorum elgince ben bu mutluluğa
bağımlısıyım ben kendi umutsuzluğumun
dinle
karanlığın esintisini duyuyor musun?
şimdi bir şeyler geçiyor geceden
ay kızıldır ve allak bullak
ve her an yıkılma korkusundaki bu damda
bulutlar sanki, yaslı yığınlar misali
yağış anını bekliyorlar
bir an
ve sonrasında hiç.
bu pencerenin arkasında gece titremede
ve yeryüzü giderek durmada
bu pencerenin arkasında bir bilinmez
seni ve beni merak ediyor
ey baştan aşağı yeşil!
yakıcı anılar gibi ellerini,
bırak benim aşık ellerime
ve dudaklarını
varlığın sıcak duygusunu
benim sevdalı dudaklarımın okşayışına bırak
rüzgâr bizi götürecek
rüzgâr bizi götürecek.
Furuğ Ferruhzad
Çeviri: Haşim Hüsrevşahi
Resim: Ayşegül Öngel, Akrilik Boya