bir ardıç bir sedir bir sıra
Karaağa'da
ve üstü nehirler örtülü okul duvarları
yıkık dökük hatıralarıyla karşımda
el yazılarının izi kalmış
alfabe sökemeyen çocukların kara tahtada
hiçbir şeyin sonu gelmemişti oysa daha
derin derin dağları soluyan babamın
sureti düşüyor sulara
ne de çok benziyor bana oysa
Karaağa'da bir ardıç bir sedir bir sıra
Üstü nehirler örtülü okul duvarları
yıkık dökük hatıralarıyla karşımda
Ötelerde helva karıyor bir ana
Yoksul ocağının başında
Evladının yüzündeki ölü kuşlara
Kuru dallar atıyor yanan ocağın altına
Salınıyor ince çayırlar son defa
boşlukta
Karaağa'da bir ardıç bir sedir sıra
Kış denizlerini sağıyor yoksulluk
bir daha bir daha
karatahtada ölü kuşlar
yağıyor kanlı çarşaflara
ve düşlerini yuğuyor bir çocuk
kara sularda
gerdek kanıyla
Çocukluğunu bozan muhtar imam baba
ve ilk gecenin acısıyla
yuğuyor düşlerini çığlık çığlığa
Analar ağıt düzüyor yazmanın karasına
Karaağa'da
Bir ardıç bir sedir sıra
Sararan kuru bir yaprak gibi salınıyor
Çocukluğum ardıç dalında
-Ak mintan
Kirli yaşmak
Yırtık urba-
Karağa'da
ilk gecenin acısıyla
Ve boynuna doladığı gerdek çarşafıyla
Salınıyor kız çocukları yurdumda
ölü kuş sesleri çığlık çığlığa
kara tahtada
bir ana çaput bağlar gül dalına
uzaklarda
analar çaput bağlar gül dalına
yurdumda
Gülden Mahmud
Resim: Martiros Saryan (1880-1972)