14 Ekim 2011 Cuma

"Delilik şüphesiz aptallıktan iyidir. "


"Delilik şüphesiz aptallıktan iyidir. Delilik var olmuş bir zekânın yok oluşudur; aptallık, var olmamış bir zekânın var olmamaya devam edişidir. Deliliğin hiç olmazsa mazisi şanlı. Aptallığın şerefli bir tarihi bile yok."

Peyami Safa - Matmazel Noraliya'nın Koltuğu
Birini terk etmeye karar verdiğinde o kararın altında yatan gerçek aslında senin çoktan terkedilmiş olduğundur...

Fyodor Mihayloviç Dostoyevski

11 Ekim 2011 Salı


Fukara ruhlar öyledir; başlarına gelen olağan bir şeyi felaketmiş gibi algılayarak onu adeta sızlanırcasına hayatları boyunca anlatır dururlar ve böylece zengin ve derin olma tatminini yaşarlar. Başka çareleri yoktur çünkü.

Hasan Ali  Toptaş 
Harfler ve Notalar adlı kitabından
(Yazarın kendi hayalinin yazarı ve romanı /  Hausa Distosi - Sancının Dili)

10 Ekim 2011 Pazartesi

‎... / başının ağrısını gövdesine yıktığı için ayakta durur dağ


hüseyin murat çinkılıç

Susmak Üstüne


Susarız…
Konuşulan konuyu boş, basit ve anlamsız buluyoruzdur, konuşmayı da gereksiz ve anlamsız buluruz…

Susarız…
Konuşulanlar öyle abes ve mantık dışıdır ki sadece hayretle dinler ve sessiz bir tepkiyle belli ederiz duruşumuzu…

Susarız…
Sessiz bir onaydır susuşumuz…Biraz utangaçlık belki ama içten bir katılıştır söylenenlere…

Susarız…
Sessiz bir bekleyiş olur susmak… Ya kendimizin ya da karşımızdakinin ortak değerleri yeniden gözden geçirmesine tanınmış bir fırsattır sessizliğimiz…Yada birinin bizi fark etmesi, doğru algılayabilmesi için tanınmış bir süre… Susan için endişe ve olasılık hesapları arasındaki gel git lerle biraz da huzursuz bir bekleyiştir susmak…

Susarız…
Dile getirilmeyen bir öfkedir bazen suskunluğumuz… Öylesine yaralanmışızdır ki yaralamak isteriz, yüreğini acıtmak ve kanatmak... Ve biliriz ki hiçbir söz acıtamaz, yaralayamaz ve kanatamaz kimseyi bir suskunluk kadar…Ve susmak en acımasız, öldürücü silahtır bazen…

Susarız…
Hassas ve kırılgan bir tepkidir…Küçücük bir hatırlatmadır belki… Fark edilmesi ve onarılması incelik ister… Ya yeniden bir kazanıştır yada aleyhte bir delil olarak kalır karşımızdaki için…

Susarız…
Bir ilişkide negatiflerin gözümüze batmaya başladığı, karşımızdakine ait aleyhte deliller dosyasının kabarmaya başladığı ve hatta dosyayı masanızdan kaldırmaya gerek duymaz olduğunuz bir noktadasınızdır… Bir duruş, bir soluklanmadır susmak… Ortak geçmişin değerlendirilmesi ve geleceğin muhasebesidir…Durup yeniden, şimdi bulunduğunuz noktadan bir daha bakmak istersiniz yaşananlara ve eldekilerle geleceğe gitmenin ne kadar mümkün olduğuna… Bir içe kaçış ve söylenemeyenlerin biriktirilmeye başladığı yerdir susmak…

Susarız…
Ayağımız yerden kesilmiş, bulutların üstündeyizdir ve çiçek çiçek bahardır yüreğimiz… Sevdiğimizle yan yana ve can cana yızdır… Öyle bir ruhsal bütünleşmedir ki hiçbir söz tanımlamaya yeterli gelmez hissedilenleri ve susarız… Sadece yüreklerin ve gözlerin konuştuğu yerdir suskunluğumuz…

Susarız…
İletişimin tıkandığı yerdeyizdir, hiçbir iletinin bize yeterli gelmediği ve hiçbir iletimizin doğru algılanmadığı…Yanlışlıklar, yanılgılar ve kim bilir belki de gerçeklerdir bir fırtınaya tutulmuşçasına savrulup duran… Sözler yerini sessizliğe bırakmaya başlar ve siyah, tek nokta konur cümlelerin sonuna…Zamanla cümlelerimizin sonuna konan o tek ve siyah nokta büyüyerek bir kara deliğe dönüşmeye başlar… Güven ve sevginin içten içe çürümeye başladığı yerdir ve gitmek zamanının ertelenmiş halidir susmak…

Susarız…
Kabul edilmiş bir hata yada suçtur susuşumuz ve söylenecek her söz kaybetme riskidir… Korku eşlik eder suskunluğumuza…

Susarız…
Bir gidişi kabullenmektir susmak, yerinde ve zamanında olduğunun ayırdımında olduğumuz bir gidişin…

Susarız…
Hayata karşı bir susuştur bu kez yaşanan…Bizi can evimizden vuran bir kayıp, yaşanan büyük bir acı, ölesiye bir çaresizliktir yaşadığımız… Söylenecek hiçbir sözümüzün adrese teslim olmayacağından emin olduğumuz, bütün sözcüklerin anlamını yitirdiği bir yerdeyizdir… Hayatın bize bir şey katamadığı ve bizim de hayata bir şey katmak için anlamımızı kaybettiğimiz bir yer… Belki de boş gözlerle, algılamadan bir seyirdir hayat o noktada ve belki de amacı ve beklentisi olmayan, bir mesaj kaygısı taşımayan ve hedefi olmayan tek susuştur yaşadığımız…

Susmak; eylemsiz ve durağan bir edim gibi görünse de her susku bir şey anlatır yine de ve her suskunun bir nedeni vardır ve her susku içinde pek çok sesi hapseden sessiz bir eylemdir..

Esin Ardıç

Resim: Anna Loginova



7 Ekim 2011 Cuma

Eylül


Kadın gider ve bunun şiir olduğu söylenir
kadın gider ve bir şair doğar bundan
(Ben hangi kadından şair olduğumu bilirim)
“Yazın bittiği her yerde söylenir”se
kadının gittiği de her yerde söylenir
kadın gittiği her yerde şiir diye söylenir:
Kadının gittiği yazın bittiğidir, her yerde
yaz biter kadın giderse, bunun sonu şiirdir,
yazın sonu şiirdir, şiirdir aşkın sonu…
Şehir her semtiyle yazın peşine düşse
yaz uzar bundan ve aşklar da nasiplenir,
yazın peşinde şehir, kadının peşinde şiir
eylülün semtine kadar böyle gidilir
bir gecede gittimdi hazirandan eylüle
eylül yazdan terkedilmişti, şiirse haziranda
kadın tarafından terkedildi o söylenceye:
Bütün oğullar anneyi bir şiire terkeder !
O kadın beni terkederse şair olurum
oğul olduğum kadın sakın beni terketme,
şiirdir söylenir, yazdır biter, kadındır gider

Bütün kadınlar şiiri bir kadına terkeder!

Haydar Ergülen
Resim: Robert Bereny

2 Ekim 2011 Pazar

Akarsuya Bırakılan Mektup

   
      incecikti
        gül dalıydı
          dokunsam kırılacaktı
            dokunmadım
              kurudu

gitme, sonbahar oluyorum, sonrası hiç
ağaçlar bükmesinler n'olursun boyunlarını
neden akşam oluyorum tren kalkınca
kırlangıçlar birdenbire çekip gidince
mendiller sallanınca neden tıkanıyorum
öyle çok acımasız ki öyle birdenbire ki
az önceki çiçekler nasıl da diken diken
gitme, sonbahar oluyorum, sonrası hiç 
o sularda çimdik, bitti; köprüleri geçtik bitti
o elmanın tadı orda, o kuş çoktan öttü, bitti
artık çocuk değiliz, susarak da bir şeyler diyebiliriz
günler devlet alacağı, yıllar bir kadehcik buzlu rakı
oyunlar oyuncaksı, oyuncaklar eski şarkı
kavaklara oklu yürek çizip duran o çakı
nerde şimdi nerde şimdi, nerde o kan sarhoşluğu
gitme, sonbahar oluyorum, sonrası hiç

Hasan Hüseyin Korkmazgil

18 Eylül 2011 Pazar

Sevgi ve aşk arasında liyakat farkı vardır. Sevmek, denize elini her daldırışında bir deniz kestanesi gelebileceğini bilmek ve öğrenmeyi sürdürmektir..


Hüseyin Murat Çinkılıç

17 Eylül 2011 Cumartesi

Her kıyı kendisine uzananı, kendi denizi sanır...

Karşıdaki kıyı için kıyısına veda eden denizdir aşk! Çoğalır, genişler, derinleşir; ancak, herkesin ayağını sokabildiği sığ bir yere varır. Oltasını arayan bir teslimiyetle yüzen şımartılmış balıklar denizin ortasında kalmıştır. / (...) / Her kıyı kendisine uzananı, kendi denizi sanır...

Hüseyin Murat Çinkılıç
   



17 Haziran 2011 Cuma


Tavırlar kanunlardan önemlidir. Tavırlar; daima, sürekli, içinde yaşadığımız hava gibi, fark edilmeksizin; kızdırır ve sakinleştirir, yozlaştırır ve saflaştırır, barbarlaştırır ve inceltir.

Edmund Burke

26 Nisan 2011 Salı

Tahir ile Zühre Meselesi

Tahir olmak da ayıp değil
Zühre olmak da..
Hatta sevda yüzünden ölmek de ayıp değil.
Bütün iş Tahir' le Zühre olabilmekte
Yani yürekte.
Mesela bir barikatta dövüşerek
mesela kuzey kutbunu keşfe giderken
mesela denerken damarlarında bir serumu
ölmek ayıp olur mu?

Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da
hatta sevda yüzünden ölmek de ayıp değil.

Seversin dünyayı doludizgin
ama o bunun farkında değildir
ayrılmak istemezsin dünyadan
ama o senden ayrılacak
yani sen elmayı seviyorsun diye
elmanın da seni sevmesi şart mı?
Yani Tahir' i Zühre sevmeseydi artık
yahut hiç sevmeseydi
Tahir ne kaybederdi Tahirliğinden?

Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da
hatta sevda yüzünden ölmek de ayıp değil.

Nâzım Hikmet Ran, 1947


18 Nisan 2011 Pazartesi

Teselli


Bilirim iyi bir şarap çıkmayacak

Bu sevdanın bağından
Gözüm senin boşluğunda kaldı
Benimki dar, havasız
Yüreği kar toplamayana
Fırtına sorulur mu

Düzyazı uzatır ömrünü
Şiir söz dilenmez
Ellerin nar
Tuttuğumda bu kadar
Kalabalık değillerdi
Günden güne çoğaldılar

Hiç değilse dalgakıranlarla
Arası iyi kağıdın
Hiç değilse kiracıyız bu şiirde
Uzun kalacak kadar
Komşu değiliz yalanla
Hiç değilse trenli hala çocukluklar

Bir şiirin beş parmağı aynı olur mu
Bir narın her bir tanesi
Aldım gözlerini içimde gezdirdim
İpek bir şal gibi dolandı omzuma gece
Aldım geceyi yıkadım taş bir avluda
Sözünde mavi olmayana okyanus sorulur mu

Didem Gülçin Erdem

İzleyiciler