Sarhoşları ve taşları arasında biten çiçeğini kayıran şu sokaktan başka demokrasi yok. Gece ışıklarını söndürüp sopalamaları bu yüzden...
Hüseyin Murat Çinkılıç
14 Temmuz 2013 Pazar
8 Temmuz 2013 Pazartesi
Meçhul Öğrenci Anıtı
Buraya bakın, burada, bu kara mermerin altında
Bir teneffüs daha yaşasaydıTabiattan tahtaya kalkacak bir çocuk gömülüdür
Devlet dersinde öldürülmüştür
Devletin ve tabiatın ortak ve yanlış sorusu şuydu:
-Maveraünnehir nereye dökülür ?
En arka sırada bir parmağın tek ve doğru karşılığı:
-Solgun bir halk çocukları ayaklanmasının kalbine!dir.
Bu ölümü de bastırmak için boynuna mekik oyalı mor
Bir yazma bağlayan eski eskici babası yazmıştır:
Yani ki onu oyuncakları olduğuna inandırmıştım
O günden böyle asker kaputu giyip gizli bir geyik
Yavrusunu emziren gece çamaşırcısı anası yazdırmıştır:
Ah ki oğlumun emeğini eline verdiler
Arkadaşları zakkumlarla örmüşlerdir şu şiiri:
Aldırma 128 ! İntiharın parasız yatılı küçük zabit okullarında
Her çocuğun kalbinde kendinden daha büyük bir çocuk vardır
Bütün sınıf sana çocuk bayramlarında zarfsız kuşlar gönderecek.
Ece Ayhan
4 Temmuz 2013 Perşembe
1 Temmuz 2013 Pazartesi
Sis
tütüyor, birinin dumanı üstünde yağmur
gibi çöken siste, bana bu uykusuz
şehri niye bıraktın, göze alamadığım
bir şehrin yerine bütün şehirlerdesin,
gece değil istediğin hayli karanlık
bakışlı bir şehrin gözleriyle çarpışmak
hevesindesin! Gözlerini anlıyorum henüz
bağışlayabileceği gözleriyle çarpışmadı kimsenin;
gözlerimizi uzaklıklar değil ki yalnız
göze alamadığımız yakınlıklar da acıtır,
ve gözleri ancak gözler bağışlayabilir,
öyle acıyor ki gözlerim kim bağışlayacak,
sis değil, uykusuzluk değil, iki uzak
şehir gibi ayrılıktan kavuşmuyor gözlerim:
Biri hepimizle gözgöze gibi hala uykusuz,
biri sis içinde kirpiklerine kadar açık,
bu sessizliği kim bıraktıysa, göremiyorum
konuşkan gözlerinde tek sözcük bile,
gözlerimiz birbirine değmiyor gecenin iki şehrinde
Kimsenin kimseye gözü değmiyorsa, şiir niye ?
Haydar Ergülen
28 Haziran 2013 Cuma
Bizim Yetiştirdiğimiz Çocuklar
Bizim yetiştirdiğimiz çocuklar, her gün yıkandıkları için kokmazlar. Yere tükürmez ve sümkürmez. Yol kenarlarında kurban kesmez, mangal yaptıkları sahilleri çöplüğe çevirmezler. Yaşadıkları yeri temiz ister ve temiz bırakırlar. Ateşli silah bilmez, sopa, zincir ve döner bıçağı taşımazlar. Kendilerine saldırılmadığı sürece ona buna saldırmaz, kimsenin malına ve canına kast etmezler. İnançlara da saygılıdırlar, tapınaklara da... Ne vandaldırlar ne de talancı... Zaten yalancı da değildirler.
Onları hiç olmadıkları, asla yapmadıkları iğrençliklerle suçlayan yalancı ve düzeysiz zihniyetin bizim çocuklarımızı, bizzat içinde büyüdüğü ve çevresinde görmeye alıştığı güruh gibi sandığını, daha da kötüsü, bizzat kendisini aldatmaya çalıştığını düşünüyorum.
Dövülmeden, ezilmeden, sevilerek, sayılarak büyütüldükleri için öz güvenle dolu bu çocuklar; şakanın ve eleştirinin yasak olmadığı ortamlarda yetiştikleri için özgür, hayvanları insanlar kadar seve bildikleri için cömert, doğa tüm canlılara gerektiği için çevreci oldular.
Özgür düşünebildiği için keskin zekâları, çağın teknolojik ve bilimsel eğitim olanaklarıyla birleşince evrensel düzeyde tartışabilen, dolayısıyla fikirsel anlamda en gelişmiş gençlik kuşağını oluşturdular.
Taksim Gezi’den önce tüm yurda, ardından Brezilya’ya yayılan ve kalıbımı basarım başka ülkelere de taşacak olan gösteriler, işte bu evrensel kuşağın eskimiş düzene, talana dayalı politikalara ve bencil, yolsuz, çıkarcı politikacılara, kısaca çürümüşlüğe, kokuşmuşluğa isyanıdır.
Türkiye özelinde, yaşadığı ortamdan başlayıp bireysel tercihlerine, özgürlüklerine, laik rejime sahip çıkmayı amaçlayan gençlerimizi, önce dehşet verici bir şiddetle şiddete karşılık vermeye itip ardından Ot’tu Por’du diye düzmece komplolar, yetmedi darbecilikle suçlamak, “asıl” komplonun ta kendisidir.
Asıl komplo, Başbakan’ın Tunus dönüşünden itibaren, sanki seçim kampanyasındaymış gibi AKP otobüsünün üstünden, tüm ulusu değil, sadece AKP’lileri muhatap alarak özellikle yaptığı “biz” ve “onlar” ayrımıyla başlatılmıştır. Asıl komplonun amacı, kaçınılmaz bir ekonomik çöküntüyü, Taksim Gezi çıkışlı gösterilerin ve göstericilerin üstüne yıkmaktır!
Mine G. Kırıkkanat - Cumhuriyet, 23.06.2013
Onları hiç olmadıkları, asla yapmadıkları iğrençliklerle suçlayan yalancı ve düzeysiz zihniyetin bizim çocuklarımızı, bizzat içinde büyüdüğü ve çevresinde görmeye alıştığı güruh gibi sandığını, daha da kötüsü, bizzat kendisini aldatmaya çalıştığını düşünüyorum.
Dövülmeden, ezilmeden, sevilerek, sayılarak büyütüldükleri için öz güvenle dolu bu çocuklar; şakanın ve eleştirinin yasak olmadığı ortamlarda yetiştikleri için özgür, hayvanları insanlar kadar seve bildikleri için cömert, doğa tüm canlılara gerektiği için çevreci oldular.
Özgür düşünebildiği için keskin zekâları, çağın teknolojik ve bilimsel eğitim olanaklarıyla birleşince evrensel düzeyde tartışabilen, dolayısıyla fikirsel anlamda en gelişmiş gençlik kuşağını oluşturdular.
Taksim Gezi’den önce tüm yurda, ardından Brezilya’ya yayılan ve kalıbımı basarım başka ülkelere de taşacak olan gösteriler, işte bu evrensel kuşağın eskimiş düzene, talana dayalı politikalara ve bencil, yolsuz, çıkarcı politikacılara, kısaca çürümüşlüğe, kokuşmuşluğa isyanıdır.
Türkiye özelinde, yaşadığı ortamdan başlayıp bireysel tercihlerine, özgürlüklerine, laik rejime sahip çıkmayı amaçlayan gençlerimizi, önce dehşet verici bir şiddetle şiddete karşılık vermeye itip ardından Ot’tu Por’du diye düzmece komplolar, yetmedi darbecilikle suçlamak, “asıl” komplonun ta kendisidir.
Asıl komplo, Başbakan’ın Tunus dönüşünden itibaren, sanki seçim kampanyasındaymış gibi AKP otobüsünün üstünden, tüm ulusu değil, sadece AKP’lileri muhatap alarak özellikle yaptığı “biz” ve “onlar” ayrımıyla başlatılmıştır. Asıl komplonun amacı, kaçınılmaz bir ekonomik çöküntüyü, Taksim Gezi çıkışlı gösterilerin ve göstericilerin üstüne yıkmaktır!
Mine G. Kırıkkanat - Cumhuriyet, 23.06.2013
27 Haziran 2013 Perşembe
Demokrasinin esas prensibi, halkın egemenliğidir. Ama milletin kendini yönetecekleri iyi seçebilmesi için, yetişkin ve iyi eğitim görmüş olması şarttır. Eğer bu sağlanamazsa demokrasi, otokrasiye geçebilir. Halk övülmeyi sever. Onun için, güzel sözlü demagoglar, kötü de olsalar, başa geçebilirler. Oy toplamasını bilen herkesin, devleti idare edebileceği zannedilir.
Demokrasi, bir eğitim işidir. Eğitimsiz kitlelerle demokrasiye geçilirse oligarşi olur. Devam edilirse demagoglar türer. Demagoglardan da diktatörler çıkar.
Platon / MÖ 427 - MÖ 347
Devlet isimli eserinden alıntılanmıştır.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)