■ Okul hayatınızı
düşünün… Hatırlarsınız: Sınıfınızdan biri, sınıfın genel duruşuna ters algılandıkça,
sınıf yavaş yavaş o kişiye sırtını dönüp onu sessizce lanetleyebilir. Sınıf,
topluca fotoğraf çektirirken dahi, o öğrenciyi aralarına davet etmemeye
başlayabilir. Kişinin esprilerine, hattâ itirazlarına dahi kulak tıkanabilir…
Bazen de dolaylı ya da doğrudan jestlerle, -örneğin o kişiyle öğretmeninin arasında geçebilecek bir tartışmada dahi- öğretmenden yana bir çizgide bile
bile durulurken, daha sonraları sınıf, kişiye tamamen duyarsızlaşabilir… Yani
birey, sınıfça, -artık bütünüyle- yok hükmünde bir noktaya
hapsedilebilir: Bu ceza türündense, tarihe yön veren diyalektik doğar.
■ İlgimi çeken Latince bir
deyim var: Roma İmparatorluğu’nda, bir önceki imparatordan
rahatsızlık duyuluyorsa, o imparatora ait her şey, -heykelleri, büstleri, hattâ
yaşadığına kanıt sayılabilecek belgeler ve yazıtlar dahi- yeni imparatorun
kışkırttığı senato kararıyla yok edilebilir: Buna Damnatio Memoriae denilir; “hatıranın
lanetlenmesi”. Bu ‘lanetleme ve imha süreci’nin benzerlerine,
antik Efes’ten Mısır’a; Venedik’ten, Sovyetler Birliği’ne; Osmanlı İmparatorluğu’ndan, Türkiye
Cumhuriyeti’ne; tarihteki her toplulukta rastlanabilir… Hristiyanlık’taki ‘anathema’dan ziyade, Yahudi kültüründeki ‘yimakh shemo’ya
benzer bu: Yahudi Soykırımı uygulamış Hitler ve
yandaşları, Nazi rejimi çökünce, Swastika sembollerinden propaganda kitaplarına,
dünya çapında bir “De-Nazi-fikasyon”a uğratılmışlardır. Irak’ta Baas rejimi devrilirken, Bağdat’taki Saddam Hüseyin heykelinin,
-tüm dünya canlı yayında izlerken- yıkılmasıyla başlayan sürece de, Antik
Roma’daki işleme atıfla “Saddamnatio Memoriae” denilmiştir.
■Orwell, 1984 romanında psiko-linguistik bir
tez ileri sürer: Romandaki iktidar odağı, Newspeak denilen
‘resmî dil’i yaratır; bazı kelimeler cezalandırılarak
sözlükten atılır; insanların, yok sayılan kelimelerin
anlamları üzerine düşünme ihtimalleri de böylece yok edilmeye çalışılır. “Özgürlük” kelimesinin
kitapta başına geldiği gibi… ‘Yasaklı kelimeler’in yanısıra, ‘unperson’lar
ilân edilir: ‘Görmezden gelinen’ sakıncalılar… “Bunlar” önce
lanetlenir, sonra da “Yoktu, hiç varolmadı” noktasında
buharlaştırılır. Sosyal psikolog Geoff Macdonald’ sa, ABD okullarındaki silahlı
saldırılar üzerine çalışmasında, saldırı gerçekleştirenlerin çoğunun, ‘unperson’ çocuklardan
çıktığını ortaya koyar: Yani suyun, buhar olunca yok olmadığını… ‘Sosyal
dışlanma’ya uğratılan ideolojiler, bireyler, ırklar, azınlıklar, ‘marjinal’ veya ‘hain’ tanımı
içine alınıp da haklarında “Damnatio Memoriae” ilân edilenler;
bir gün mutlaka geri dönerler: Stadyumlardan adı silinen bir liderin
fikirleri, potansiyel terörist olduğu şüphesiyle
otomatikman dışlanan bir mülteci, sınıfta yalnız bırakılan
sade bir öğrenci… ‘Eski’ nin cezalandırılanı, kolaylıkla, Yeni
Ortaçağ’ın ceza veren gücüne dönüşebilir: Kimi zaman karşı-devrim yaparak;
bazen devlet başkanı olarak; bazen de canlı bombaya
dönüşerek.
Sayı
706, Sayfa 20 (31 Mart 2016, Perşembe)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder