İstanbul etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
İstanbul etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

25 Mart 2025 Salı

İstanbul

Bir cümle kuruyorum sade acı
Bir cümle kuruyor zenginleri hep şeker
Göğü yüktür bizim sırtımızda
Göğü ki sadece onları taşır üstünde

Yokmuş içinden deniz geçen başka bir kent
Böyle diyor kimyanı bozanlar
Peki var mıdır ki dünyada
Sırtını bir dağa yaslamayan
Veya içinden bir nehir geçmeyen
Ya çiçek polenlerinin baharda şehvetle dağıldığı
Ama çimlenecek toprak bulamadıkları
Her yolu motor homurtuları ile dolu
İnsanın ise bu kadar sessize alındığı bir kent!

Arzularımıza çevrilmiş surlar
Kesilmiş aşkların tüm nakil hatları
Her ortamı neon ışıkları
Tüm taşları mezar taşı
Kaplamış metal martılar her tarafını
Ve kültür musluklarından içilebilen
Tarihin zehirli pası

Pazarlarında, avm’lerinde alışverişi yapılan biziz
Bir yel gibi bir tık ile borsalarda
İşlem görüyor alın terimiz
Buharlaşıveriyor bir anda tüm biriktirdiklerimiz
Bir tık ile işsiz işlevsiz
Tokluğu getiremez olur hiçbir sipariş

Fiber optik kablolarından sayısız veri akar
Bakışlarımız, fikirlerimiz, beğenilerimiz
Her gün dolaşır sayısız emlak ilanı gibi
Ama nasıl olur da kimsenin fazlası
Bir başkasının eksiğine denk gelmez
Nasıl uzanamaz hiçbir tasarı geleceğe
Paranın o merceğinden geçmeden.

Fatih’in ve Siluetinle değil
Mimarın Sinan’la anılacaksın İstanbul
Çelik ve betondan kulelerinle değil
Harcına karışan işçi cesetleriyle
Devasa bir dert fabrikasısın
Çözemiyor dünyaca büyük adalet sarayların
İşte her gün adaletiniz batsın diyen
O sayısız insanla anılacaksın
Ne zaman toplu olsak kovulduğumuz meydanlarınla
Kadınların kahkahasına bıçak saplanan parklarınla
Kıtalar yerine yoksulluk ve yalnızlığı birleştiren
Köprülerinden intihar edenlerinle
Sokaklarda Polislerce vurulan Berkin’lerinle anılacaksın

Her türlü yabancıdır parasız olan bu kentte
El üstündedir paralı her kimse
Bizim için fethedilmedin İstanbul
Devam ediyor o talan ve sömürü düzeni
Ve hapishanesisin on beş milyonun şimdi
Seni ancak biz işçiler fethettiğinde
Çağ, asıl o zaman değişecek
O zaman güzelleşecek 
Ayasofya’n Süleymaniye’n Sultanahmet’in
Sokakların Boğazın göğün denizlerin
ve Cümle tarihin

Ali Eşki, Çağın Duygusu, Kafe Kültür Yayınları


23 Şubat 2025 Pazar

İstanbul

Canım İstanbul;
Sokaklarında, caddelerinde kucak, kucak,
Çiçek satılan şehir.
Haliç, tersane ameleleri..
Bir tütün yaprağı gibi: rejili işçi kızlar!..
İnsanlarla dolu, canım insanlarla,
Vapurlar, tramvaylar..
Yerimde duramıyorum,
Ayaklarım koşuyor, kahrolası ayaklarım!
Ekmek peşinden;
Kapayın ellerinizle yüzünüzü büyük patronlar
Mahmut Yesari Bey geçiyor Babı-âli caddesinden

"Vazgeç ulan taksimden
Dertliyim yine bu akşam.
Söyle kızım Aksaraylı Leman,
Hüzzam faslından söyle,
Güzeldir, hazindir faslı hüzzam".

Biz ehli kalemdeniz,
Dertliyiz...
Balık pazarında birkaç kadeh
Bulanık rakı içelim dedik bu akşam,
Balık pazarında iyot kokuyor bu akşam,
Yanımızdaki masada "Cevriyem" türküsünü söylüyor,
Büyük elli, büyük ayaklı üç adam
Yarın yine havada lodos var,
Yarın yine
"Gözlerinden anladım Cevriyem sende kara sevda var"

İstanbul, güzel şehir,
Affeyle bizi.
Gerçi övemedik ufkunu, mehtabını, denizini...
Sen doldur oğlum kadehlerimizi
Dertliyiz yine bu akşam.
"Söyle kızım Aksaraylı Leman;
Hüzzam faslından söyle,
Güzeldir, hazindir faslı hüzzam!.."

Fethi Giray, 1951


12 Aralık 2013 Perşembe

İstanbul

Kamyonlar kavun taşır ve ben
Boyuna onu düşünürdüm,
Kamyonlar kavun taşır ve ben
Boyuna onu düşünürdüm,
Niksar'da evimizdeyken
Küçük bir serçe kadar hürdüm.

Sonra âlem değişiverdi
Ayrı su, ayrı hava, ayrı toprak.
Sonra âlem değişiverdi
Ayrı su, ayrı hava, ayrı toprak.
Mevsimler ne çabuk geçiverdi
Unutmak, unutmak, unutmak.

Anladım bu şehir başkadır
Herkes beni aldattı gitti,
Anladım bu şehir başkadır
Herkes beni aldattı gitti,
Yine kamyonlar kavun taşır
Fakat içimde şarkı bitti.

Cahit Külebi

Fotoğraf: Nurcan Azaz

İzleyiciler