23 Şubat 2021 Salı

İki Yurt

 















İki yurdum var benim: Küba ve gece.
İkisi de bir sayılır aslında. Yiterken
Güneşin görkemi, Küba
Üzgün bir dul gibidir
Uzun örtüleri içinde, suskun, elinde karanfil.
Bilirim ne olduğunu elinde ürperen
Bu kanlı karanfilin! Bomboş
Göğüs kafesim, bomboş, paramparça
İçinde yüreğimin çırpındığı. Vaktidir
Ölüme gitmenin. Uygundur gece
Elvedalara. Işık engeller bizi.
Sözler de. Evren
İnsandan daha ustadır konuşmada.

Bayrak gibi
Kavgaya çağıran bir bayrak gibi
Işıldıyor kızıl alevi mumun, açıyorum
Pencereleri. Daralıyor yüreğim.
Küba, dul Küba, göğü karartan
Bir bulut gibi sessizce geçiyor
Kopararak yapraklarını karanfilin.

José Martí     

Çeviri: Ataol Behramoğlu 



21 Şubat 2021 Pazar

 


"Her şeyin iyi gittiği bazı anlar vardır; hiç korkmayın gelip geçerler."

Jules Renard / Resim: İrfan Ertel

"... / Her ne kadar eğitmenleri kalemi düz tutmaya zorlasalar da çocukların düz çizgileri yoktur. Okul sıralarının büklümünde, yazı tahtalarının geometrisinde, giriş çıkış törenlerinde, defter kitap düzenlerinde; bir disiplin silsilesiyle kırılma ve eğilme noktalarını yapılandırırız çocukların. İyi bir öğrenci, iyi bir asker, iyi bir yurttaş olmanın, bu terbiye karşılığı olduğunu bilmeleri için... Yaşama ilişkin tüm hayal kırıklıkları çocuklar üzerinden yeşertilir. / ..."

Hüseyin Murat Çinkılıç / Kağıttan Kuş
 

























La Soleâ


Kızlar karalar giyinmiş,

düşünüyor, dünya ne kadar küçük
ve yürek ne kadar geniş.

Karalar giyinmiş.

Düşünüyor iç-çekişler, çığlıklar
nasıl da yitiyor rüzgârda.

Karalar giyinmiş.

Açık kalmış balkonundan
şafak vakti,
gökle dolmuş içeri.

Ay! Ah!
Giyinmiş, ya, karalar giyinmiş !

Federico Garcia Lorca
Çeviri: Sabri Altınel

Aynı Yürek Lekesi


Babam gelirdi ve akşam olurdu. 
Bahçedeki akasya ağacı günboyu biriktirdiği kuşları 
birer hayal topu olarak uzatırdı yatağımıza. 

Siyah-beyaz bir fotoğraf gibi gelirdi babam. 
Kamyonlar hep geceleri, hep uzaklara giderdi. 
Ben o zamanlar bütün babaları susar sanırdım. 
Yalnızca gaz lambasıyla konuşan bir diş gıcırtısıydı babam. 
Kapılar titreyerek açılır, titreyerek kapanırdı. 
Tanrıyı ve uzun konuşanları sevmezdi hiç. 

Babamdan yapılmış bir korkuydu dünya. 
Ben o zamanlar yalnızlığı gece sanırdım. 
Ne kadar susarsa o kadar terlerdi. 
Boncuk bocuk döktüğü ter, hep uzağından geçen kadınların 
içinde göveren gözleri miydi? 

Babam en çok kışa yakışırdı. 
Bütün oyunlarımız başkalarının evlerine bir güzellemeydi. 
Annem babamın günahları için bir namaz yumağı hâlâ. 

Ey penceresi dışarıya açık, içeriye kapalı evler… 
Babam neden yalnızca içince güzeldi. 
Şimdi beş ayrı evde aynı yürek lekesi 
süt kokularına yayılıp duruyor. 

Babam on altı yıldır ölüme saçmalığını anlatıyor… 

Şükrü Erbaş

Ceviz Ağacı


Başım köpük köpük bulut, içim dışım deniz,
Ben bir ceviz ağacıyım Gülhane Parkı'nda,
Budak budak, şerham şerham ihtiyar bir ceviz.
Ne sen bunun farkındasın, ne polis farkında.

Ben bir ceviz ağacıyım Gülhane Parkı'nda.
Yapraklarım suda balık gibi kıvıl kıvıl.
Yapraklarım ipek mendil gibi tiril tiril,
Koparıver, gözlerinin, gülüm, yaşını sil.
Yapraklarım ellerimdir, tam yüz bin elim var.
Yüz bin elle dokunurum sana, İstanbul' a.
Yapraklarım gözlerimdir, şaşarak bakarım.
Yüz bin gözle seyrederim seni, İstanbul' u.
Yüz bin yürek gibi çarpar, çarpar yapraklarım.

Ben bir ceviz ağacıyım Gülhane Parkı'nda.
Ne sen bunun farkındasın, ne polis farkında.
Nâzım Hikmet Ran
Fotoğraf: FikirileGelecek.com isimli Kültür Yaşam Sitesinden (07 Mayıs 2020 Tarihli, Hatice Merve ALKAN' a ait yazı içeriğinden)

20 Şubat 2021 Cumartesi

eski defterler

 

kaç şehir temel attı aramıza, kaç harf
kaç uzaklık soluyorum, kaç sokak
hangi balkon düşleri geçiyor yanımızdan
hangi kelimeleri sakladın yanan şehirden kalan...

ben tarihleri ezberliyorum, yanıldığım çok
çocuk taşıyan yüreğimi benimki sanıyordum
serçe telaşını senden almışım şehirler önce
sarıldıklarımı hâlâ hece hece saklıyorum böyle

coğrafya mesafedir, zamandır, telli turnadır
sırdır... şüphedir... karanlık balkonda dolu kül tablasıdır
yalnızlığın tarifidir, acıdan aldığım pay... say babam say...
ayrılık, yarısı incinmiş koca bir şehir... 

aklım kaçsaydı daha iyiydi, belki bilmezdim incindiğini
içer geçerdim kendi adımlarımı, açmazdım eski defterleri
uyur kalırdım harflerin arkasından bakarken
söylesene hayal kaç harfli bir şehir

çok şair ezberledim, çok düş, çok uluslu hüzünler 
kısa hayatta kuş uçurdular, aşktan geriye bir şeyler bıraktılar
çünkü aşk çoktu, şairler deliydi, sanki ben
sen delirmediğin için delirdim. şimdi...
başka kendimi bağışlamak ağır geliyor...

Can Adalı

Fotoğraf: Mehmet Teoman

  


18 Şubat 2021 Perşembe

Şifa İstemem Balından

Şifa istemem balından
Bırak beni bu halımdan
Razıyım açan gülünden
Yeter dikenin batmasın

Gece gündüz o hizmetin
Şefaatin kerametin
Senin olsun hoş sohbetin
Yeter huzurum gitmesin

Taşa değmesin ayağın
Lale sümbül açsın bağın
İstemem metheylediğin
Yeter arkamdan atmasın

Kolay mı gerçeğe ermek
Dost bağında güller dermek
Orda kalsın değer vermek
Yeter ucuza satmasın

Sonu yoktur bu virdimin
Dermanı yoktur derdimin
Gerekmez ilaç yardımın
Yeter yakamdan tutmasın

Nesimi'yim vay başıma
Kanlar karıştı yaşıma
Yağın gerekmez aşıma
Yeter zehirin katmasın

Nesimi Çimen



Çocukluk Mevsimi

 

Çocukluk mevsimi ne çabuk geçti, 
Hayaller güzeldi, düşler güzeldi... 
Annelerin yüzü daha güleçti, 
Baharlar güzeldi, kışlar güzeldi... 

Bulutlar üstüne ne düşler kurdum, 
Sapanla devleri gözünden vurdum, 
Gece Kaf Dağı'na çıkıp oturdum, 
Zümrüt Anka denen kuşlar güzeldi... 

Bir çağı yürürdüm iki adımla, 
Kişnerdi dal atım bağladığımda, 
Kaybolan bilyeme ağladığımda, 
Gözümden süzülen yaşlar güzeldi... 
Bülent Özcan




















Acının Bir Ucundan

 


Süzgün bir ceylan bakışın
Tedirgin ormanında hüznün
Avcılar acımasız
Avcılar kıyıcısı ömrümüzün.

Kaç kez tuz bastım yaraya
Kaç kez dağladım acıyı
İhanetin çatal dillisini gördüm
İnancın su katılmamışını.

İnce bir sızı büyür
Sesim boğulur ormanda
Rüzgâr yabanıl eser
Kalakalırım yollarda.

Kafeste kuş gibiyim
Yaralı, bungun ve tutsak
Sakıncalı bir iştir şimdi
Sevgi sözcükleriyle konuşmak.

Yaşamı paylaşıyorum seninle
İster zindanda ister sürgünde
Sevdadır emziren direncimi
Adın güneşli bir türkü dilimde.

Sorabilsem aklımdan geçenleri
Irmaklar nereye kuşlar nereye
Tut bir ucundan acının
Ekle yüreğini yüreğime.

Attila Aşut
Mamak, Aralık 1983

17 Şubat 2021 Çarşamba

Eloğlu


Eloğlu binlik bozdurur
Ben bozduramam

Eloğlu başını yastığa kor komaz uyur
Ben uyuyamam

Eloğlu sofrasında dokuz türlü
Benim aç yattığım olur bazen

Benim evim gecekondu
Eloğlunda apartıman

Eloğlunda ince müzik
Benimkisi aman aman

Benim kuru başım bana yeter
Eloğlunda karı kızan

Ben keçileri kaybettim
Eloğlunda usta çoban

Bu soyadı bana haram
Metin Eloğlu

16 Şubat 2021 Salı

eski bir çocuk

dünya için savaşırım çünkü sen
geldin ve henüz küçük sesin

gözlerin deniz akıyor çünkü ben
bu kadar susuzum

öpüşmek sesli bir eylem çünkü biz
rayların üzerinde eğlenen sağanak gibiyiz

eski bir çocuksun işte
ağzın yaralı olabilir güllerden

dünyaya çık balkona bak
sokaklar çekiliyor evlerden

çiçekler ikimizi de şımartır
olmayacak şey değil çocuk olduğun

her yaprağından bir ötekine
iki kişilik gökyüzünden

alıp vereceğin bir soluk bir yürek
hangi karanfil kaçabilir yer çekiminden*

Can Adalı

Fotoğraf: Nurcan Azaz

İzleyiciler