Geldiler dört bir yandan kuşattılar hayatı
düşmandılar ne varsa iyiden güzelden yana;
ant içmişlerdi sanki yok etmeye güzellikleri
-görünmesin diye kendi çirkinlikleri-
yaşama ve yeşile düşman çekirge sürüleri...
Hırs bürümüştü gözlerini, saldırdılar
aç kurtlar gibi dalında filizlenen çiçeğe,
kırdılar ormanı çoğaltan genç fidanları,
kestiler zeytin ağaçlarını, yaktılar ormanları...
Saldılar suları evlerin, insanların, ağaçların üstüne;
kaç bin yıllık türküydü Hasankeyf ’in evleri,
Allianoi’deki su perisi, Zeugma’nın mozaikleri?
Geldiler dört bir yandan kuşattılar hayatı;
Haydarpaşa Garı’nın tavan süslemeleri,
güzellik ve inceliğin simgesi yapılar,
küçük istasyonlar, çeşmeler ve camiler
bu kıyımdan kurtulamadılar.
Acımadılar hiçbirine, hiçbirine acımadılar...
Yardım isterken bizden bir Artuklu çeşmesi,
Hasankeyf ’in sadık leyleği, Allianoi’nin su perisi
Zeugma’nın mozaikleri, Darıbükü’nün evleri,
Toroslardaki katran ormanları, Marmaris’in çamları;
yükselirken mavi göğe çığlıkları yakılan ormanların
koruyamadık hiçbirini, hiçbirini koruyamadık...
Yaşam nöbetinde şimdi Karadeniz’in dereleri,
Kazdağlarının eteklerindeki ölmez ağaçları,
bin yıllardan kalan mermer yontu ve kadim Anadolu.
Geldiler dört bir yandan savunmak için hayatı;
Kibele’nin torunu yaşsız kadınlar,
toprak adamları ve çocuklar...
Birleştirip ellerini bir türküye başladılar:
Karşı çıkmazsak eğer, durdurmazsak bu yangını ve yıkımı
bütün güzellikleri alacaklar elimizden,
bütün güzellikleri ve sonunda yaşama sevincimizi...
Rüzgârın kanadında bir türkü şimdi
dilden dile yayılan, yaşamı savunma imecesinin sesi...
Gülsüm Cengiz, Başka Bir Gökyüzünün Altında, Tekin Yayınevi
Resim: Aslı Akyüz, Serenity, Yağlı Boya 100x140 cm
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder