5 Eylül 2024 Perşembe

Çıt Yok Aşireti

adanın fenerine ağ ören sarmaşık
unutulan bir gazete haberi gibi
sararıp sensiz köşesinde
‘çıt yok aşireti’ni kuruyor.

ötede denizlere iz süren bir bedevi…

uykuya sarılıyor yavaşça us
isli bir vadiden sonsuzluğa
ırmaklar közünü içinde saklayacak
bir önemi var mı sorun börtü böceğe
gerçek nerede başlar, nerede biter
nasılsa bizi kimse anlamayacak!

en baştan al göçebeliğini ve bir denizin enginliğini
varoluşun bir bulutla tanımlarken kendini
göze almak gerek sönen yıldızların da parladığı bir dünya’da

masal biter, nehirler akar, yara bir gün onarır yerini…

Neriman Calap


Mühürlenmiş Zaman

"İlkelerine bir kez olsun ihanet eden insan, hayat ile olan saf ilişkisini yitirir. Bir insanın kendine karşı hile yapması, onun, filminden, hayatından, her şeyinden vazgeçmesi demektir."

"Ruh, uyum peşindedir, hayatsa baştan sona uyumsuzluktur."

"Yaşam mutlu olmak ve hep kazanmak için değildir. Var olmak ve bir ruh geliştirmesi için insana tanınmış bir zaman dilimidir."

"Acının kaynağı memnuniyetsizliktir. O, insanın içinde bulunduğu hayatla ideal hayat isteği arasındaki çatışmadan doğar.

"Zaman, insana verilmiş acı bir armağandır."

"Dinleme ve anlama yeteneği çok değerlidir. Bir kez olsun, aynı şeyleri hissetmeyi başarabilen iki insan birbirini hep anlayacaktır. bunlardan biri buzul, diğeri isterse atom çağında yaşamış olsun fark etmez."

"Ne demişti Thomas Mann: Yalnızca kayıtsızlık özgürdür. Kişilikli biri özgür olamaz, kendi damgasıyla damgalanmıştır, eli kolu bağlıdır..."

"Sanat, insanların birbirleriyle ilişki kurmalarını sağlayan bir üst dildir."

"Her insanda dünyanın, kendi gördüğü ve algıladığı şekilde varolduğunu sanma eğilimi vardır.. Ancak, dünya bambaşkadır!"

"İnsan bazen nasıl da durup dinlenmek, kendini örneğin Veda'lar gibi farklı bir dünya algısına kaptırıp gitmek istiyor."

"Ben, dünyanın kendiliğinden çok güzel bir sese sahip olduğuna inanıyorum, yeter ki biz duymasını bilelim."

"İnsan bir başyapıtla karşılaştığında kendi içinde, sanatçıya da ilham veren sesi duymaya başlar."

"Çirkin, nasıl güzelin içinde varsa, güzel de çirkinin içinde vardır. Hayat, bu saçmalığa varan muazzam çelişkinin içine gömülmüştür."

"İnsan, öyle bir hatırlama yeteneğiyle donatılmıştır ki kendi sınırlarının farkına yine kendisi varır. Anılar bizi saldırılara açık, acı çekmeye hazır kılar."

"Geçmiş, bir anlamda, içinde yaşanan zamandan çok daha gerçektir, en azından çok daha dayanıklı, çok daha süreklidir. Şimdiki zaman akıp gider, kaybolur, parmaklarımızın arasından kum gibi kayar."

"Acı olan, bizim gerçekten özgür olmayı bilemeyişimiz. Başkaları adına isteklerimizden vazgeçmeye yanaşmadığımız gibi, bedelini başkasına ödettiğimiz bir özgürlük istiyoruz."

Andrey Tarkovski, Mühürlenmiş Zaman, Agora Kitaplığı

Rusça'dan Çeviren: Mazlum Beyhan


4 Eylül 2024 Çarşamba

Bulutlar Adam Öldürmesin

Analardır adam eden adamı
aydınlıklardır önümüzde gider.
Sizi de bir ana doğurmadı mı?
Analara kıymayın efendiler.
          Bulutlar adam öldürmesin.

Koşuyor altı yaşında bir oğlan,
uçurtması geçiyor ağaçlardan,
siz de böyle koşmuştunuz bir zaman.
Çocuklara kıymayın efendiler.
          Bulutlar adam öldürmesin.

Gelinler aynada saçını tarar,
aynanın içinde birini arar.
Elbet böyle sizi de aradılar.
Gelinlere kıymayın efendiler.
          Bulutlar adam öldürmesin.

İhtiyarlıkta aklına insanın,
tatlı anıları gelmeli yalnız.
Yazıktır, ihtiyarlara kıymayın,
efendiler, siz de ihtiyarsınız.
          Bulutlar adam öldürmesin

Nâzım Hikmet Ran


Mutluluk Benim Şirinim'dir

Ben hiç turna görmedim 
Ama tanıyorum turnayı türkülerden
Biri bir turnalı türkü tuttursa 
Hele de tirendeysem 
Hele de hapisteysem 
Yitirmişsem sevdiklerimi 
Oy dağlar dağlar
 
Mutluluğu hiç görmedim
Ama tanıyorum yokluğundan 
Geceler böyle olmazdı herhal 
Ayrılık getirmezdi kucaklaşmalar 
Durup durup iççekmeler 
Kıyı köşe ağlaşmalar 
Ölüme kurtuluş denmezdi herhal 
Sevişmek suç sayılmazdı 
Mutluluk dilesem birine 
Ağlıyasım geliyor ardından 
Mutluluk benim şirin'imdir 
Oy dağlar dağlar
 
Nazım'ı hiç görmedim ben 
O çıktı ben girdim içeri 
Gördüm toprağını o acı gülün 
O kuş ancak o bahçelerde 
Nesini anlatayım ben özgürlüğün 
Gün olur zincire vurulmaktır özgürlük 
Gün olur
göğsünü gere gere
Islık çalmak caddede
 
O çekip gitti buralardan 
O çekip gitmezden önce 
Bilmezdim gitmenin ne olduğunu
Şimdi kim gitmelerden söz etse 
Karanlıkta bir baba
sessizce öpüyor çocuğunu
 
Yapın bunun resmini 
Yapın bunun heykelini 
Müziğini, şarkısını 
Yapın bunun romanını
 
Oy dağlar dağlar

Hasan Hüseyin Korkmazgil, Acıyı Bal Eyledik, S.119-122


Stalker

"Bir insan yeni doğduğunda zayıf ve esnektir. Öldüğü zaman ise kaskatı ve duygusuzdur. Sertlik ve güç ölümün arkadaşlarıdır. Esneklik ve zayıflık varoluşun tazeliğinin ifadeleridir. Kendini sertleştiren hiç bir şey kazanmayı başaramaz."

"Mutluluk kadar keder de olacaktı, biliyordum. Ama duygusuz, gri bir hayat yaşamaktansa acılı bir mutluluk daha iyidir..."

1979 Yapımı Stalker Filminden, Yönetmen: Andrey Tarkovski

Stalker Filmi, Boris ve Arkady Strugatsky kardeşlerin Yol Kenarında Piknik başlıklı öykülerinin bir uyarlamasıdır.


3 Eylül 2024 Salı

Masalların Masalı

Su başında durmuşuz,
çınarla ben.
Suda suretimiz çıkıyor,
çınarla benim.
Suyun şavkı vuruyor bize,
çınarla bana.

Su başında durmuşuz,
çınarla ben, bir de kedi.
Suda suretimiz çıkıyor,
çınarla benim, bir de kedinin.
Suyun şavkı vuruyor bize,
çınarla bana, bir de kediye.

Su başında durmuşuz,
çınar, ben, kedi, bir de güneş.
Suda suretimiz çıkıyor,
çınarın, benim, kedinin, bir de güneşin.
Suyun şavkı vuruyor bize,
çınara, bana, kediye, bir de güneşe.

Su başında durmuşuz,
çınar, ben, kedi, güneş, bir de ömrümüz.
Suda suretimiz çıkıyor,
çınarın, benim, kedinin, güneşin, bir de ömrümüzün.
Suyun şavkı vuruyor bize,
çınara, bana, kediye, güneşe, bir de ömrümüze .

Su başında durmuşuz.
Önce kedi gidecek,
kaybolacak suda sureti.
Sonra ben gideceğim,
kaybolacak suda suretim.
Sonra çınar gidecek,
kaybolacak suda sureti.
Sonra su gidecek
güneş kalacak;
sonra o da gidecek...

Su başında durmuşuz,
çınar, ben, kedi, güneş, bir de ömrümüz.
Su serin,
Çınar ulu,
Ben şiir yazıyorum.
Kedi uyukluyor
Güneş sıcak.
Çok şükür yaşıyoruz.
Suyun şavkı vuruyor bize
Çınara bana, kediye, güneşe, bir de ömrümüze...

Nâzım Hikmet Ran, 7 Mart 1958, Varşova

2 Eylül 2024 Pazartesi

İnce Elek

İçtikçe içesim geliyor gayrı ne bilgi ara ne hüner
Beni bu rakıyla baş başa bırakma
Adam olayım çalışıp para kazanayım
Beni böyle işsiz güçsüz bırakma
Beni uslandır beni yüreklendir
Beni deli edip bırakma
Bilsen nereleri var kalk gidelim
Beni hep buralarda bırakma
Beni aç bırak evsiz urbasız bırak
Beni sensiz bırakma.

Beni ne yap biliyor musun
Beni yont beni arıt beni ayıkla.

Metin Eloğlu


1 Eylül 2024 Pazar

Dost

Ben berceste mısraı buldum
Hey ömrümce söylerim
Gözden, gezden, arpacıktan olsun
Hey ömrümce söylerim!

Bizsiz Ilgaz'ın çam ormanları güzel değildir.
Hayda günlerim hayda
Sırtını düşmana verdikçe
Murat dağları güzel değildir,
Dost dost ille kavga!

Biz olmasak gökyüzü, biz olmasak üzüm,
Biz olmasak üzüm göz, kömür göz, ela göz;
Biz olmasak göz ile kaş, öpücük, nar içi dudak;
Biz olmasak ray, dönen tekerlek, yıkanan buğday,
Ayın onbeşi;
Biz olmasak Taşova’nın tütünü, Kütahya’nın çinisi,
Yani bizsiz
Anne dizi, kardeş dizi, yar dizi
Güzel değildir.

Gel günlerim gel de dol
Gel Aydınlım İzmirlim,
Gel aslanım Mamak’tan
Erzincan’dan Kemah’tan
Düşmanlar selâm ister
Gözden, gezden, arpacıktan!

Adana'nın pamuğu dokumada;
Diyarbakır, Afyon, Kütahya fabrikada
Ümit işkencede mahzun
Tenim, ayaklarım uryan
Ekmek işkencede mahzun
Ve Divrik’in demiri arabada
İşçi-köylü ve işçi birarada
Söyle türküler yadigârı kardeş
Söyle ağrılar yadigârı kardeş!
Neden alınterleri
Nimetler, haklar haram oldu sana
Gel günlerim gel de dol
Gel Aydınlım İzmirlim
Gel aslanım Mamak’tan
Erzincan’dan, Kemah’tan
Düşmanlar selâm ister
Gözden, gezden, arpacıktan
Sana selâm olsun
Hürriyetlerin meçhul olduğu dünya
Canım Türkiye,
Memleketimiz!
Calışan halklarıyla ümmi
Calışan halklarıyla garip,
Irgadı, esnafı, madencisi, iptidai aletleri
Kadınları, erkekleri, hapishaneleri;
Başı boş suları, dumanlı vadileri, yoz topraklarıyla,
İşşizleri, realist şairleri, mücahitleri,
Sokak şarkısı, keten helvası,
Akşam haberleri satanlarıyla memleketim

Sana selam olsun
Sürgünler, mahkûmlar, hastalar
Alacağın olsun
Seni İstanbul seni
Seni Bursa, Çankırı, Malatya,
Sizlere selam olsun üniversiteler!
Öğretmenleri alınmış kürsüler,
Öğretmenler
Sizlere selâm olsun
Hürriyeti yazan eller, dizen eller
Sizlere selâm olsun makineler
Entertipler, rotatifler, bobinler
Bu gülünç, aşağılık,
Namussuz şeyler dışında,
Sana selâm olsun
Zincirin zulmün kâr etmediği,
Kırbacın kâr etmediği
Büyük tahammül!

Gel günlerim gel de dol!
Gel Aydınlım, İzmirlim,
Gel aslanım Mamak’tan
Erzincan’dan, Kemah’tan
Düşmanlar selâm ister
Gözden, gezden, arpacıktan.

Enver Gökçe


Aşk Bitti

Aşk nasıl biterse öyle bitti bu aşk da
Uzun bir hastalık gibi
Aralıksız dinlediğim alaturka bir fasıl gibi
Gökyüzüne bakmayı, dostlara mektup yazmayı
Çiçekleri sulamayı unutmuşluğum gibi
Bitti.

Bir aşk nasıl biterse öyle bitti bu aşk da
Yürümeyi yeniden öğrenen felçli bir çocuk gibi
Sokağa çıkmalıyım şimdi ve çoktandır
İhmal ettiğim dostlara yeni bir adres bırakmalıyım
Pencereleri açmalı, kitapları düzenlemeliyim
Belki bir yağmur yağar akşama doğru
Yarıda bıraktığım şiirleri tamamlarım

Aşk da bitti diyordu ya bir şair
Aşk bitti işte tam da öyle

Ahmet Telli

Resim: Juan Brufal, Gorgeous Facade Painting


Ayna

Kırılınca bir büyük ayna
Şarkılar da yarım kaldı
Büyü bozuldu, durdu saatler
Suda suretimiz asılı kaldı.

Yoktu, şehirler gezdim ülkeler
Düşlerim sahipsiz kaldı
Ve şimdi kim bilir nerdeler
Gül güle değdi solmuş kaldı.

Anıları öğütür değirmenler
Bir aşk söyleyin ki bana
Daha başlarken öl demeler.

Kırılınca bir büyük ayna
Aşk bitti şarkılar yarım.

Behçet Aysan

Fotoğraf: Nurcan Azaz, Street, İstanbul, 2016


Bir Işık Yakmalı

Söndü ışıkları yıldızların
Şehrin ışıkları
Ve söndü göz nurunun ışıkları

Çıkardı baklayı dilinin altından
Çizmeyi aştı çoktan
Gemi azıya almıştı zaman

Tek başıma yürüyorum yolları
Çünkü başka türlü bulamam yolumu

Kimse kimseye yardım edemez bir zaman
Kendini bulanlar
yolunu bilenler birleşir ancak

Son ışıkları sönmüştü yıldızların
Ateşe düşmeden
Rüzgârda savrulmadan

Toprağa karışmadan
Nehirler boyu akmadan
Kavuşamadan ummana

Bu can yaşama doymadan
Bir ışık yakmalı çok geç olmadan

Adil Başoğul, Salkım Söğüt Dergisi, Yıl: 2, Sayı:12

Fotoğraf: Sarah Moon, Past and Present


Gölgesini Görmeyen

Burada kalın demişti oysa
burada dağlara tapan bir vahşi
burada neler kaybettiklerini  göstererek 
gölgelerden, efektlerden, maskelerden sıyrılarak
bir damla olsa da, bir damlada bin balık gibi yaşayarak.

Burada kalın, gölgesini görmeyen adam nereye gider
gerçek kırılıyor hemen kimse duymayınca
gerçek kırılıyor hemen birlik olmayınca
ve kansız sözcükler parçalıyor çerçeveleri.

Bu çöplükte nasıl kalacaklardı şimdi
nasıl bulacaklardı İthaki'yi?
korkunç gaga izleri gözlerinizi oymuştu.
her şeyin içi boş, naylon kadar buruş buruş 
nesnenin sesi, toprağın çiçeği, öfkeniz
paslı çivilere dönmüştü.

Nasıl kurtulacaklardı şimdi nasıl?
para anafor olur çeker o dipsiz kuyuya
kimse kimsenin yüzüne bakamaz o kara delikte 
renkli çamlara asılır boyunlar
kimse süpürmez evrene yayılmış tozları.

Katı olan her şey buharlaşıyordu 
bir hazdan bir haza geçerken unutuyordu kardeşlerimiz
hırçın denize umutla bağlanmış adalarda siren seslerini.

İsmet Alıcı

İzleyiciler