8 Eylül 2024 Pazar

Üç Şiir / Resul Hamzatoviç Hamzatov

Ne Deliyim

Ne deliyim ne körüm
Ne sağırım ne sayrı
Mutluyum kısacası
Ve hiçbir şey istediğim yok
Senden felek
Ama yine de
Ucuz olsun ekmek
Ve pahalı olsun insan hayatı

Çeviri: Mazlum Beyhan
............................................................................................

Sana İlişkin

Sana ilişkin her düşüncem
Bir dize olabilseydi koca bir şiirden
Hiçbir aşk kitabı
Daha büyük olmazdı benim bu kitabımdan
Ama şimdilik pek ince bu kitap
Çünkü üzerinde pek çalışamıyorum
Seninle geçirebileceğim saatleri
Şiire harcamaya kıyamıyorum.

Çeviri: Mazlum Beyhan
...................................................................................

Dağlar

Bu ışıklı gökkubbenin altında
Birkaç dakikaları bile kalmış olanlar
Yüzlerce yıl yaşayacakmış gibi
Koşuşturup duruyorlar
Ve uzakta, binlerce yıllık suskunlukta
Dağlar, bu telaşçı kalabalığa bakarak
Donup kalmışlar haşin ve kederli
Sanki birkaç dakikaları kalmış gibi yaşayacak

Çeviri: Ataol Behramoğlu

Şiirler: Resul Hamzatoviç Hamzatov (08 Eylül 1923 - 03 Kasım 2003)


7 Eylül 2024 Cumartesi

Peynir Kuşu / 189. Ada

 - Bir kadının yüreğini asla yerle bir etmeyeceksin.

- Yüreklere basmayınız. [Veysel Çolak / Buna Aşk Demeli]

- İçimde yine kedi yavruları boğuyorlar, engel olamıyorum. Her yerimden bağlanmışım bu hayata, çekip çözemiyorum, bir türlü göremediğim o lanet ipleri. İçime işleyip kesiyor. Hem de derin ve ipince. Oyuyor yüz binlerce yılı ve yolu kaburgalarımın arasına. Sıkı tutunamıyorum aşka, ters yüz oluyor her seferinde. [Ezgi Dilan Durmuşoğlu]

- Hepimizin bağcıkları var, hatta boğazımıza sarılan halatlar... Sana sarılan, aşkın hüzün delisi yüreği... Yüz bin kere yaşasan her sefer bulup seveceğim yüzünü ve yüreğini.

- Med-cezir halinde olmaktan nefret ediyordu. En güzel anların katili oluyordu her defasında. Aşk ve ölümün cevapları tabii ki ürkek olacaktı. Kısa zamanda adamla dolup taşmış buna rağmen kendini aşamamıştı.

- Kendini ipsiz çıkrık gibi hissetmeye sanki özel çaba gösteriyordu.

Can Adalı, Peynir Kuşu, S.230, Ada Kültür Sanat Kitaplığı

Fotoğraf: Ara Güler


Müsvedde

sensiz bir akşamın müsveddesiyim
düştüm bir feryadın ortasından
dün kurşun yarası
eşeledim sokağın tenhasından

nemli bir semanın iskeletiyim
geniş bir ağız sular siyahı
önce içimde başlar
saçımla boğduğum kadınların ahı

cümle kapılardan kovuldum nedensiz
tövbeler yıkar ağzı
yumdum gözlerimi kendi yüzüme
söyledim ninnilere eklenmiş arzı

gri bir masalın toplayıcısıyım
araladım mahrem kapısını
gölgelerin yas durağıdır o
sardım ruhumun kabuk bağını

kökünde patlayan bir tomurcuk zaman
suçlusuyum tüm zamanların
müstehcen yerlerini kapattım ağzımın
bunak bir tecrübedir, sebebî ah'larımın

Narin Yükler

6 Eylül 2024 Cuma

İdiller Gazeli

gözlerin yağmurdan yeni ayrılmış
gibi çocuk, gibi büyük, gibi sımsıcak

sen bir şehir olmalısın ya da nar
belki Granada, belki eylül, belki kırmızı

gövden ruhunun yaz gecesi mi ne
çok idil, çok deniz, çok rüzgâr

çocukluğun tutmuş da yine âşık olmuşsun
sanki bana, sanki ah, sanki olur a

aşk bile dolduramaz bazı âşıkların yerini
diye övgü, diye sana, diye haziran

heves uykudaysa ruh çıplak gezer
gazel bundan, keder bundan, sır bundan

gözlerin şehirden yeni ayrılmış
gibi dolu, gibi ürkek, gibi konuşkan

hadi git yeni şehirler yık kalbimize bir aşktan

Haydar Ergülen

Resim: Frederick George Cotman


5 Eylül 2024 Perşembe

Ucuz Şiirlerle Paslanmış Yüreğimi Avutacağım

ayakkabıları eski bir geceyi yaşıyordum
kibritle yaktım sigarasını köşedeki ihtiyarın
caddeler oturdular gözbebeklerime upuzun
su girdi ayakkabılarıma üstelik
yırtık çoraplarım ıslandı
üç gün sonra hastalandım
onüç gün sonra gazeteler yazdı
tutup alınterimden öpücük yaptım
şeker diye dağıttım bütün insanlara
insanlar ki hepsinin ayrı ayrı gülüşü vardı
boynu bükük gelip geçen baharla

önce öptüm insanları sonra büyüttüm
birer kırmızı karanfil yaptım mısralarımda
günlerden salıydı karnım çok açtı
sakalımı üç kurşun sıyırdı geçti
baktım kötüler boş kutular kadar çok
uykum kaçtı karanfil açtı yüreğim
sana aşık oldum yaşamak
istediğin kadar büyütebilirsin yüreğimi
yüreğimi avuçlarında tutacağım
öperek çamurlu ayakkabılarımın yanağından
ucuz şiirlerle paslanmış yüreğimi avutacağım

Hüseyin Avni Dede


Çıt Yok Aşireti

adanın fenerine ağ ören sarmaşık
unutulan bir gazete haberi gibi
sararıp sensiz köşesinde
‘çıt yok aşireti’ni kuruyor.

ötede denizlere iz süren bir bedevi…

uykuya sarılıyor yavaşça us
isli bir vadiden sonsuzluğa
ırmaklar közünü içinde saklayacak
bir önemi var mı sorun börtü böceğe
gerçek nerede başlar, nerede biter
nasılsa bizi kimse anlamayacak!

en baştan al göçebeliğini ve bir denizin enginliğini
varoluşun bir bulutla tanımlarken kendini
göze almak gerek sönen yıldızların da parladığı bir dünya’da

masal biter, nehirler akar, yara bir gün onarır yerini…

Neriman Calap


Mühürlenmiş Zaman

"İlkelerine bir kez olsun ihanet eden insan, hayat ile olan saf ilişkisini yitirir. Bir insanın kendine karşı hile yapması, onun, filminden, hayatından, her şeyinden vazgeçmesi demektir."

"Ruh, uyum peşindedir, hayatsa baştan sona uyumsuzluktur."

"Yaşam mutlu olmak ve hep kazanmak için değildir. Var olmak ve bir ruh geliştirmesi için insana tanınmış bir zaman dilimidir."

"Acının kaynağı memnuniyetsizliktir. O, insanın içinde bulunduğu hayatla ideal hayat isteği arasındaki çatışmadan doğar.

"Zaman, insana verilmiş acı bir armağandır."

"Dinleme ve anlama yeteneği çok değerlidir. Bir kez olsun, aynı şeyleri hissetmeyi başarabilen iki insan birbirini hep anlayacaktır. bunlardan biri buzul, diğeri isterse atom çağında yaşamış olsun fark etmez."

"Ne demişti Thomas Mann: Yalnızca kayıtsızlık özgürdür. Kişilikli biri özgür olamaz, kendi damgasıyla damgalanmıştır, eli kolu bağlıdır..."

"Sanat, insanların birbirleriyle ilişki kurmalarını sağlayan bir üst dildir."

"Her insanda dünyanın, kendi gördüğü ve algıladığı şekilde varolduğunu sanma eğilimi vardır.. Ancak, dünya bambaşkadır!"

"İnsan bazen nasıl da durup dinlenmek, kendini örneğin Veda'lar gibi farklı bir dünya algısına kaptırıp gitmek istiyor."

"Ben, dünyanın kendiliğinden çok güzel bir sese sahip olduğuna inanıyorum, yeter ki biz duymasını bilelim."

"İnsan bir başyapıtla karşılaştığında kendi içinde, sanatçıya da ilham veren sesi duymaya başlar."

"Çirkin, nasıl güzelin içinde varsa, güzel de çirkinin içinde vardır. Hayat, bu saçmalığa varan muazzam çelişkinin içine gömülmüştür."

"İnsan, öyle bir hatırlama yeteneğiyle donatılmıştır ki kendi sınırlarının farkına yine kendisi varır. Anılar bizi saldırılara açık, acı çekmeye hazır kılar."

"Geçmiş, bir anlamda, içinde yaşanan zamandan çok daha gerçektir, en azından çok daha dayanıklı, çok daha süreklidir. Şimdiki zaman akıp gider, kaybolur, parmaklarımızın arasından kum gibi kayar."

"Acı olan, bizim gerçekten özgür olmayı bilemeyişimiz. Başkaları adına isteklerimizden vazgeçmeye yanaşmadığımız gibi, bedelini başkasına ödettiğimiz bir özgürlük istiyoruz."

Andrey Tarkovski, Mühürlenmiş Zaman, Agora Kitaplığı

Rusça'dan Çeviren: Mazlum Beyhan


4 Eylül 2024 Çarşamba

Bulutlar Adam Öldürmesin

Analardır adam eden adamı
aydınlıklardır önümüzde gider.
Sizi de bir ana doğurmadı mı?
Analara kıymayın efendiler.
          Bulutlar adam öldürmesin.

Koşuyor altı yaşında bir oğlan,
uçurtması geçiyor ağaçlardan,
siz de böyle koşmuştunuz bir zaman.
Çocuklara kıymayın efendiler.
          Bulutlar adam öldürmesin.

Gelinler aynada saçını tarar,
aynanın içinde birini arar.
Elbet böyle sizi de aradılar.
Gelinlere kıymayın efendiler.
          Bulutlar adam öldürmesin.

İhtiyarlıkta aklına insanın,
tatlı anıları gelmeli yalnız.
Yazıktır, ihtiyarlara kıymayın,
efendiler, siz de ihtiyarsınız.
          Bulutlar adam öldürmesin

Nâzım Hikmet Ran


Mutluluk Benim Şirinim'dir

Ben hiç turna görmedim 
Ama tanıyorum turnayı türkülerden
Biri bir turnalı türkü tuttursa 
Hele de tirendeysem 
Hele de hapisteysem 
Yitirmişsem sevdiklerimi 
Oy dağlar dağlar
 
Mutluluğu hiç görmedim
Ama tanıyorum yokluğundan 
Geceler böyle olmazdı herhal 
Ayrılık getirmezdi kucaklaşmalar 
Durup durup iççekmeler 
Kıyı köşe ağlaşmalar 
Ölüme kurtuluş denmezdi herhal 
Sevişmek suç sayılmazdı 
Mutluluk dilesem birine 
Ağlıyasım geliyor ardından 
Mutluluk benim şirin'imdir 
Oy dağlar dağlar
 
Nazım'ı hiç görmedim ben 
O çıktı ben girdim içeri 
Gördüm toprağını o acı gülün 
O kuş ancak o bahçelerde 
Nesini anlatayım ben özgürlüğün 
Gün olur zincire vurulmaktır özgürlük 
Gün olur
göğsünü gere gere
Islık çalmak caddede
 
O çekip gitti buralardan 
O çekip gitmezden önce 
Bilmezdim gitmenin ne olduğunu
Şimdi kim gitmelerden söz etse 
Karanlıkta bir baba
sessizce öpüyor çocuğunu
 
Yapın bunun resmini 
Yapın bunun heykelini 
Müziğini, şarkısını 
Yapın bunun romanını
 
Oy dağlar dağlar

Hasan Hüseyin Korkmazgil, Acıyı Bal Eyledik, S.119-122


Stalker

"Bir insan yeni doğduğunda zayıf ve esnektir. Öldüğü zaman ise kaskatı ve duygusuzdur. Sertlik ve güç ölümün arkadaşlarıdır. Esneklik ve zayıflık varoluşun tazeliğinin ifadeleridir. Kendini sertleştiren hiç bir şey kazanmayı başaramaz."

"Mutluluk kadar keder de olacaktı, biliyordum. Ama duygusuz, gri bir hayat yaşamaktansa acılı bir mutluluk daha iyidir..."

1979 Yapımı Stalker Filminden, Yönetmen: Andrey Tarkovski

Stalker Filmi, Boris ve Arkady Strugatsky kardeşlerin Yol Kenarında Piknik başlıklı öykülerinin bir uyarlamasıdır.


3 Eylül 2024 Salı

Masalların Masalı

Su başında durmuşuz,
çınarla ben.
Suda suretimiz çıkıyor,
çınarla benim.
Suyun şavkı vuruyor bize,
çınarla bana.

Su başında durmuşuz,
çınarla ben, bir de kedi.
Suda suretimiz çıkıyor,
çınarla benim, bir de kedinin.
Suyun şavkı vuruyor bize,
çınarla bana, bir de kediye.

Su başında durmuşuz,
çınar, ben, kedi, bir de güneş.
Suda suretimiz çıkıyor,
çınarın, benim, kedinin, bir de güneşin.
Suyun şavkı vuruyor bize,
çınara, bana, kediye, bir de güneşe.

Su başında durmuşuz,
çınar, ben, kedi, güneş, bir de ömrümüz.
Suda suretimiz çıkıyor,
çınarın, benim, kedinin, güneşin, bir de ömrümüzün.
Suyun şavkı vuruyor bize,
çınara, bana, kediye, güneşe, bir de ömrümüze .

Su başında durmuşuz.
Önce kedi gidecek,
kaybolacak suda sureti.
Sonra ben gideceğim,
kaybolacak suda suretim.
Sonra çınar gidecek,
kaybolacak suda sureti.
Sonra su gidecek
güneş kalacak;
sonra o da gidecek...

Su başında durmuşuz,
çınar, ben, kedi, güneş, bir de ömrümüz.
Su serin,
Çınar ulu,
Ben şiir yazıyorum.
Kedi uyukluyor
Güneş sıcak.
Çok şükür yaşıyoruz.
Suyun şavkı vuruyor bize
Çınara bana, kediye, güneşe, bir de ömrümüze...

Nâzım Hikmet Ran, 7 Mart 1958, Varşova

2 Eylül 2024 Pazartesi

İnce Elek

İçtikçe içesim geliyor gayrı ne bilgi ara ne hüner
Beni bu rakıyla baş başa bırakma
Adam olayım çalışıp para kazanayım
Beni böyle işsiz güçsüz bırakma
Beni uslandır beni yüreklendir
Beni deli edip bırakma
Bilsen nereleri var kalk gidelim
Beni hep buralarda bırakma
Beni aç bırak evsiz urbasız bırak
Beni sensiz bırakma.

Beni ne yap biliyor musun
Beni yont beni arıt beni ayıkla.

Metin Eloğlu


İzleyiciler