25 Eylül 2024 Çarşamba

Düzenbozan'a

Güneş biterse elbet ertesi kalır
Ya perşembe kalır ya pazar kalır

İncelir bir zincirin bir halkası
Bir tutam su kalır azar azar kalır

Bir mavi yaz gömleği azar azar incelir
Bir adam mavi yaz gömleksiz gezer kalır

Birden bir ormana çıkılır sanki gökyüzü
Bir terliye, bir ağustos sızar kalır

Ve okuyan ve güldüren ve savaşan
Ey okuyan ey güldüren ey savaşan

Çözülür sağlam sanılan simyası bir duruşun
Sesini yitirmeyen bir güçlü hızar kalır

Bir akşam bir bulgu gibi sunulur bize
Oysa bir yanlışlık birini ezer kalır

Oysa kimi su kemerlerine kimi bir iç denize
On bin dirim taşıyan bir kanal

Ve eski tulumlar ve kötü şaraplar vurunca size
Bir adam otelleri ve yanlışlığı sezer kalır

Ey eşim ey sevişim ey bende yaşayan
Ey bütün kitaplar ki bizi yazar kalır

Eskitir bayramları ve törenleri
Bir adam gelir bir düzeni bozar kalır

Turgut Uyar

Fotoğraf: Nurcan Azaz


24 Eylül 2024 Salı

"Suçlu yalnızca suç üretmez..."

Bir filozof fikir üretir, bir şair şiir, bir rahip vaaz üretir, bir profesör uzmanlık kitabı vb.. Bir suçlu suç üretir. Bu sonuncu üretimle bir bütün olarak toplum arasındaki bağlantıya biraz daha yakından bakarsak, kendimizi birçok önyargıdan kurtarabiliriz. Suçlu yalnızca suç üretmez, aynı zamanda ceza hukuku üretir ve bununla birlikte ceza hukuku dersleri veren profesörü üretir; buna ek olarak aynı profesör, kaçınılmaz olarak derslerini içeren yapıtını genel piyasaya "meta" olarak sürer. Elyazması yapıt — işinin ehli bir tanık olarak bay profesör Roscher'in bize [dediği gibi]— yalnızca yaratıcısına kişisel keyif vermekle kalmaz, ulusal zenginliği de artırır.

Suçlu ayrıca bütün bir polis örgütünü ve hukuk yargılama kurumunu, polis komiserini, yargıçları, cellatları, jürileri, vb. üretir; ve birçok toplumsal iş bölümü kategorileri yaratan tüm bu farklı iş kolları, farklı insan ruhu kapasiteleri geliştirir, onları tatmin edecek yeni yollar, yeni gereksinimler yaratır. Yalnızca işkence, dahiyane mekanik icatlara neden olmuş ve işkence aletlerinin yapımında birçok saygın usta çalıştırılmıştır.

Suçlu duruma göre, bir ölçüde moral, bir ölçüde trajik bir izlenim üretir ve kamunun moral ve estetik duygularını harekete geçirerek bu yolda bir "hizmet" görür. Suçlu yalnızca ceza hukuku yapıtları, yalnızca ceza yasaları ve onlarla birlikte bu alandaki yasa yapıcıları üretmekle kalmaz, ama sanat yapıtları, yazınsal ürünler, öyküler ve yalnızca Müllner'in Schuld'u, Schiller'in Rauber'i değil, ama [Sofokles'in] Oedipus'unun ve [Shakespeare'in] Üçüncü Richard'ının gösterdiği gibi trajediler de üretir. Suçlu, burjuva yaşamın alışılmış güvenliğini ve tekdüzeliğini de bozar. Böylece o yaşamı durağanlıktan uzak tutar ve onsuz, rekabet mahmuzlarının bile köreleceği huzursuz bir gerginliğe ve hep tetikte olma çevikliğine neden olur. Böylece üretken güçleri de teşvik eder. Suç gerçi fazla nüfusun bir bölümünü emek piyasasından çekip alarak emekçiler arasındaki rekabeti azaltırsa —ve belli bir noktaya kadar, ücretlerin taban ücretin altına düşmesini önlerse de— suçla savaşım, bu nüfusun bir başka bölümünü emer. Böylece suçlu, doğal "denge sağlayıcı ağırlıklar"dan biri olarak belirir; doğru bir denge sağlar ve "yararlı" bir sürü mesleğin yolunu açmış olur.

Suçlunun üretken gücün gelişimi üzerindeki etkileri ayrıntılı olarak gösterilebilir. Hırsızlar olmasaydı, kilitler bugünkü yetkin düzeyine ulaşır mıydı? Kalpazanlar olmasaydı banknotlar şimdiki yetkinliğine varır mıydı? Ticaret sahtekârlıkları olmasaydı, mikroskop alelade ticaret dünyasına gelir miydi (Bkz: Babbage)? Pratik kimya, dürüst üretim çabalarına olduğu kadar, metalara hile karıştırılmasına da borçlu değil mi? Suç, mülke sürekli yeni saldırı yöntemleri nedeniyle, sürekli yeni savunma yöntemlerine vücut veriyor; bu yüzden yeni makineler icadedilmesinde, grevler kadar üretken oluyor. Ve özel suç alanını bir yana bırakırsanız, ulusal suç olmasaydı, dünya pazarı acaba varlık kazanır mıydı? İşin aslında acaba uluslar doğar mıydı? Ve Adem'den bu yana Günah Ağacı aynı zamanda Bilgi Ağacı değil mi?

Fable of the Bees [Arıların Öyküsü] (1705) adlı yapıtında Mandeville olası her tür mesleğin üretken oluğunu göstermiş ve bu savın ifade çizgisini ortaya koymuştu:

"Moral ve doğal açıdan, şu dünyada şer dediğimiz şey, bizi toplumsal yaratıklar yapan büyük bir ilkedir, sağlam bir temeldir, istisnasız her türlü iş alanının ve istihdam edilmenin yaşamı ve desteğidir (...) tüm sanatların ve bilimlerin gerçek kaynağını orada aramalıyız; ve (...) şer'in sona erdiği anda, toplum eğer tümden dağılmazsa* bile bozulmak zorunda kalır" [2. Baskı, Londra 1723, s. 428).

Kuşkusuz Mandeville, burjuva toplumun darkafalı savunucularının yanında sınırsızca cesur ve daha dürüsttü.

Karl Marx, Artı Değer Teorileri, Birinci Kitap, Sol Yayınları, 1998, S.363-364


9 Eylül 2024 Pazartesi

Fesleğen

şimdi orda buzlar eriyordur
yürümek istiyordur donmuş sular
sen bir odun atıyorsundur ateşe
bir odun daha
derken kış uyanıyor
bir akarsuda.

burada neler olduğunu kestirmek zor
elinde kitap olan bir adam
terkedilmiş bir bahçeye bakıyor
savaş haberleriyle uyanıyoruz
ihanete mi uğradık dağlarda
bir halk kendini mi tanımaya çalışıyor?

seni orda sanıyordum
güneşli pencerelerden mi çıkıp geldin
ellerin hâlâ fesleğen kokuyor?

Salih Bolat

Fotoğraf: Salih Bolat Annesiyle birlikte,1972


Kül Ayeti

bir ortaçağ yangınıyım
suskun bir keşiş
vakitsiz çan
haçlarına gerilmiş İsa

meselsiz

bu yangından sonrası cehennem
maskelerimizi güzelleyen aynalar da bilsin
ve makyajlarımızı zinde tutan sebepler
biz öldük

kutlu bir cinayetten geliyor melekler
kanatlarını tokuşturarak siyah bir ayinden

de ki:
ateş dilime dökülsün
su kutsallara
ki yanmasın cehennemlerimiz
artık değiliz Musa'ya asa
taşa Eyüp
ve İbrahim'e su

-serin ve selamet-

bu emir
kül ayetidir rahimde büyüttüğüm
çocuklar öldürüp isimlerini büyüttüğümüzden beri
kanlı bedenler
ve tanrısız eller eğitiyorum içimde
sürecekse kan
büyüyecekse cehennemlerimiz
doğmayacağım rahmimden

Narin Yükler,  Evrensel Kültür Dergisi, Sayı:293



8 Eylül 2024 Pazar

Aşk Kalacak

Kanla yıkanmış bir gündü 
kızgın bir demirle kâğıda kazınmış fotoğrafınız.

Bazılarınız renkli
dudakları mosmor soldaki kızın
kardı, çabuk eridi.

Anneniz ortanıza oturmuş 
yorgun olduğu belli 
bıkmış siyah beyaz bir ömrü yaşamaktan.
Boşluğa dönüşüyor biraz bakınca.

Babanız karanlıkta, gözleri derin
hâlâ terleyip duruyor sıkıntıdan
işe yaramamış yarıda bıraktığı dövüş.

İki kardeşin yeri boş
çoktan çıkıp gitmişler bu fotoğraftan
gecenin tam ortasında öldürülmüş biri
öbürü bir nehir yatağında.

İlk sevgilim Cezayirliydi, öbürü Vietnamlı
Filistin'de ölmüştü en hüzünlü olanı
ben de gidecektim
bir türlü gelmedi o akşamüstü 
avucumda sıkarım o tren biletini.

Ben de gideceğim, silinecek fotoğraf
aşk kalacak
yeniden başlatacak o 'bitmeyen kavga'yı.*
                     
Veysel Çolak, Turgutlu, Çepnidere 2021

*John Steinbeck, Bitmeyen Kavga




Boşluğun Kendisi

içimden geçen bütün boşluklara baktım
sarı gözlüğümle baktım
siyah gözlüğümle baktım
parmaklarımı gözüme dürbün yaparak baktım
baktığım boşlukta sallanan kırgınlıklar

ben dolmayan boşluklarıma hiç kırılmadan
yollar yaptım
karavanlar yaptım

/sen zaten gezmeyi seversin
içimde gez bari dedim/

bir boşluk var içimde
otların üstünde rüzgâr eserken
rüzgârın otları yere yatırarak yarattığı bir düzlük bu
yüzüm bu düzlükte kendiliğinden tebessüm
bazen düşmeyen ateş
ateş en çok yanmayı bilenlerin dibinde
benim dibim
boşluksuz yanıyor

boşluğumun canı
canımdan ediyor beni

muhakkak içimde bir nedenden bu boşluk
muhakkak içimde duran bir nedenden
muhakkak içimde bu neden

Mehmet Sait İmret


İkinin Şiiri

bugün iki kez yağdı yağmur
iki kez eskidim sanki

iki ömrü kolkola yaşadım
biri nergis bahçesi, diğeri mahşer yeri

hep iki şömine yandı yüreğimde
birinde ateşti diğerinde kül

ve iki kez aşık oldum
bundandır iki kez ölmüşlüğüm

sonra bir serüvende ikiye böldüm ömrümü
şimdi sömestrdeyim

ilk iki kitabımdan sonra sıtmaya tutuldu coşkum
daha depremlerdeyim

ve iki kere iki
kitabımda benim

ya çok eder 
ya sıfır...

Yılmaz Odabaşı


Üç Şiir / Resul Hamzatoviç Hamzatov

Ne Deliyim

Ne deliyim ne körüm
Ne sağırım ne sayrı
Mutluyum kısacası
Ve hiçbir şey istediğim yok
Senden felek
Ama yine de
Ucuz olsun ekmek
Ve pahalı olsun insan hayatı

Çeviri: Mazlum Beyhan
............................................................................................

Sana İlişkin

Sana ilişkin her düşüncem
Bir dize olabilseydi koca bir şiirden
Hiçbir aşk kitabı
Daha büyük olmazdı benim bu kitabımdan
Ama şimdilik pek ince bu kitap
Çünkü üzerinde pek çalışamıyorum
Seninle geçirebileceğim saatleri
Şiire harcamaya kıyamıyorum.

Çeviri: Mazlum Beyhan
...................................................................................

Dağlar

Bu ışıklı gökkubbenin altında
Birkaç dakikaları bile kalmış olanlar
Yüzlerce yıl yaşayacakmış gibi
Koşuşturup duruyorlar
Ve uzakta, binlerce yıllık suskunlukta
Dağlar, bu telaşçı kalabalığa bakarak
Donup kalmışlar haşin ve kederli
Sanki birkaç dakikaları kalmış gibi yaşayacak

Çeviri: Ataol Behramoğlu

Şiirler: Resul Hamzatoviç Hamzatov (08 Eylül 1923 - 03 Kasım 2003)


7 Eylül 2024 Cumartesi

Peynir Kuşu / 189. Ada

 - Bir kadının yüreğini asla yerle bir etmeyeceksin.

- Yüreklere basmayınız. [Veysel Çolak / Buna Aşk Demeli]

- İçimde yine kedi yavruları boğuyorlar, engel olamıyorum. Her yerimden bağlanmışım bu hayata, çekip çözemiyorum, bir türlü göremediğim o lanet ipleri. İçime işleyip kesiyor. Hem de derin ve ipince. Oyuyor yüz binlerce yılı ve yolu kaburgalarımın arasına. Sıkı tutunamıyorum aşka, ters yüz oluyor her seferinde. [Ezgi Dilan Durmuşoğlu]

- Hepimizin bağcıkları var, hatta boğazımıza sarılan halatlar... Sana sarılan, aşkın hüzün delisi yüreği... Yüz bin kere yaşasan her sefer bulup seveceğim yüzünü ve yüreğini.

- Med-cezir halinde olmaktan nefret ediyordu. En güzel anların katili oluyordu her defasında. Aşk ve ölümün cevapları tabii ki ürkek olacaktı. Kısa zamanda adamla dolup taşmış buna rağmen kendini aşamamıştı.

- Kendini ipsiz çıkrık gibi hissetmeye sanki özel çaba gösteriyordu.

Can Adalı, Peynir Kuşu, S.230, Ada Kültür Sanat Kitaplığı

Fotoğraf: Ara Güler


Müsvedde

sensiz bir akşamın müsveddesiyim
düştüm bir feryadın ortasından
dün kurşun yarası
eşeledim sokağın tenhasından

nemli bir semanın iskeletiyim
geniş bir ağız sular siyahı
önce içimde başlar
saçımla boğduğum kadınların ahı

cümle kapılardan kovuldum nedensiz
tövbeler yıkar ağzı
yumdum gözlerimi kendi yüzüme
söyledim ninnilere eklenmiş arzı

gri bir masalın toplayıcısıyım
araladım mahrem kapısını
gölgelerin yas durağıdır o
sardım ruhumun kabuk bağını

kökünde patlayan bir tomurcuk zaman
suçlusuyum tüm zamanların
müstehcen yerlerini kapattım ağzımın
bunak bir tecrübedir, sebebî ah'larımın

Narin Yükler

6 Eylül 2024 Cuma

İdiller Gazeli

gözlerin yağmurdan yeni ayrılmış
gibi çocuk, gibi büyük, gibi sımsıcak

sen bir şehir olmalısın ya da nar
belki Granada, belki eylül, belki kırmızı

gövden ruhunun yaz gecesi mi ne
çok idil, çok deniz, çok rüzgâr

çocukluğun tutmuş da yine âşık olmuşsun
sanki bana, sanki ah, sanki olur a

aşk bile dolduramaz bazı âşıkların yerini
diye övgü, diye sana, diye haziran

heves uykudaysa ruh çıplak gezer
gazel bundan, keder bundan, sır bundan

gözlerin şehirden yeni ayrılmış
gibi dolu, gibi ürkek, gibi konuşkan

hadi git yeni şehirler yık kalbimize bir aşktan

Haydar Ergülen

Resim: Frederick George Cotman


5 Eylül 2024 Perşembe

Ucuz Şiirlerle Paslanmış Yüreğimi Avutacağım

ayakkabıları eski bir geceyi yaşıyordum
kibritle yaktım sigarasını köşedeki ihtiyarın
caddeler oturdular gözbebeklerime upuzun
su girdi ayakkabılarıma üstelik
yırtık çoraplarım ıslandı
üç gün sonra hastalandım
onüç gün sonra gazeteler yazdı
tutup alınterimden öpücük yaptım
şeker diye dağıttım bütün insanlara
insanlar ki hepsinin ayrı ayrı gülüşü vardı
boynu bükük gelip geçen baharla

önce öptüm insanları sonra büyüttüm
birer kırmızı karanfil yaptım mısralarımda
günlerden salıydı karnım çok açtı
sakalımı üç kurşun sıyırdı geçti
baktım kötüler boş kutular kadar çok
uykum kaçtı karanfil açtı yüreğim
sana aşık oldum yaşamak
istediğin kadar büyütebilirsin yüreğimi
yüreğimi avuçlarında tutacağım
öperek çamurlu ayakkabılarımın yanağından
ucuz şiirlerle paslanmış yüreğimi avutacağım

Hüseyin Avni Dede


İzleyiciler