16 Ocak 2023 Pazartesi

"Her insan çocukluğuna yazgılıdır bunu öğrendim."











(...) Her insan çocukluğuna yazgılıdır bunu öğrendim. Kim belirlemişse sınırları; boynumuza takılı ilmeği koparsak, kazığımız çakılı yerde kalırdı, aidiyetimizin mezar taşı gibi. 

Çocukların içinde bir vadi vardır! Vadinin yamaçlarında gizli bir mağara... Hikâyelerimiz o mağaranın duvarlarında asılı yarasalardan müteşekkil salınırlar, gece olunca hatırlanırlardı sadece.

Bir gün sınırı aşmıştım! Bunu mu istiyordum bilemeden kendimi orada bulmuştum. Öncesiz ve yalnızdım... Tanrı gibi!

Biri var. Bir yer var. Bir şeyler var. Bildim bileli içimi kanlı bir mızrak ile dürter durur...

"Git!" diyordu içimdeki; "git, kurtul buralardan..."

Yaşadığından kalanlara verdiğin anlam hikâyense eğer; ben hikâyesine nereden başlayacağımı bilemiyor; neresinde durduğumu da hikâyem bana söylemiyordu.

Ruh mağaramda saklı düzinelerce boşluk arasında; el yordamıyla baygın, boğuk, kuru komutlar duyuyor... Sarkıtlarımdan korunup, dikitlerime dolaşmadan ilerleme çabasındayken deniz kabarıyor... Denizyıldızları gibi sahilin kıyısına yol alıyor, sular çekildikçe kuruyarak sığlığımda boğuluyordum.

Dalga boyu salınan yosun gibiydim bazı zamanlar. Köksüz ve toprağına uzak, derinliğinden kopuk deviniyordum ortalık yerde. O kadar çoktuk ki kumlara serilerek ya da kümelenerek toplaşır ve kokuşurduk aynılıklarımızda... Bazen de kıyıya vuran balıklar gibi çaresizliğimize kaçıyor; intihar mı, zehir mi, korkunun eceli mi; belirsiz bir not düşülüyordu defin kağıtlarımıza...

Öylesine unutulmuş, eski, kavruk bir sandalın hikâyesinden hazin seyre dalardım uzakları. Kendimize gidemiyorsak, neye benzediğimiz kimin umurunda! Pas kokulu hurdacı dükkânında arandığında bulunamayan, tarifi imkânsız kilit gibi anahtarım kayıptı. Bazen kendi toprağını arayan tohum misali sürüklenmekten yorgun; nerede yeni bir yaşam bulacağına karganın becerisinin karar verdiği cevize benzemek kader sayılırdı bu topraklarda!

"Böyle miydi eskiden!" Kolay laf... Bazen bitpazarına nur yağar, gözler kamaşır, tuttuğun sana yakışırdı. Kimi zaman işporta tezgâhında kilo işi umutlar karıştırılır, alanın elinde kalır, satan geri almazdı. Ne hoş ama! "Çıkmayan candan umut kesilmezken can çıksa da huy kalırdı!"

Bir gün sınırı geçememiş olsaydım; sınırlı yaşam formu ile sınırsız umut vaadini beklemek ve aynı plağı dinlemekle geçecektim köprüleri...

"Yol bir; sürek binbir!" diye itirazları duyar gibiydim. Kendi yolunu bulamamışların bedeni ile aklı çatışır olduğunda, eline bir maymuncuk tutuşturmak yeğdir. Maymuncuğu kuyuya düşmüşlerin çaresizliğinde bakınıp kalmıştım yıllarca...

Mehmet Ali Canikli, Siyah Beyaz Düştü Sevdalar, S.14-15

Roman, 2022, İzan Yayıncılık

Resim Karesi: Kış Uykusu (Winter Sleep), Nuri Bilge Ceylan


Hiç yorum yok:

İzleyiciler