“Sabahattin Ali daha ilk yapıtı Değirmen’de Kanal öyküsüyle
tutumunu belirler: Ülkeyi, ekonomik yapısı içinde kavrama ve yansıtma
tutkusu. Giderek hırçınlaşan, coşan bir anlatımla tutumunu sürdürür
Sabahattin Ali. Yapıtlarına dönüp baktığımızda, yazarın ülke gerçeklerini, ne
pahasına olursa olsun, korkusuzca haykırdığını görürüz. Bir yanda savaş
vurguncusu zenginler ve kişisel çıkarlarını her şeyden üstün gören ahlaksız
aydınlar, beri yanda "namus", "kara sevda" gibi töresel değerlere bağlı köy,
kasaba insanı... Sabahattin Ali kimden yana çıkacağını, neyi değerli
kılacağını bilinç yordamıyla duyumsar. Anadolu insanını tözüyle saptar.
Acımasız, yüreksiz, insanlık dışı yöneticilerin karşısına toplumun dört bir
yanından kopup gelmiş kumpanya tiyatrolarını, şarkıcı kadınları, değerleri
horlanmış erkek oyuncuları, hatta ezilmiş fahişeleri çıkartır. Bütün bu
insanlar, toplumun genel yargılarını altüst edercesine namuslu, erdemli
kişilerdir. Toplumun maddî yaşamına koşut gelişen ahlâk değerleri,
Sabahattin Ali'nin toplumcu dünya görüşünde, başka bir yaşama biçiminin
çağrılarını taşır. Sabahattin Ali öykücülüğünde slogana, kuru gürültüye yer
yoktur. Her şey acıdan, toplumsal çıkmazlardan, yürek sesinden
kaynaklanmıştır. Öyküler toplamını göz önünde tutarsak, yazarın horlanmış,
ezilmiş, sömürülen kadınlara nasıl saygıyla, nasıl sevecenlikle yaklaştığını
kavrarız. Bu açıdan da büyük bir ahlâkçıdır Sabahattin Ali. Aydınların
çoğuna karşı güvensizdir yazar. Hastanelerdeki doktorları, kasabalara iş için
giden mühendisleri, avukatları, küçük kentlerin dedikoducu yaşamasına
kapılmış öğretmenleri kuşkucu bir gözle imler. Bilgisiz köylüler, yoksul
işçiler, sömürülen emekçiler, Sabahattin Ali'nin öykülerinde erdemsel
doruğu oluştururlar. Ülkesini Sabahattin Ali ölçüsünde sevmiş çok az
öykücümüz var."
Selim İleri, Türk Dili Dergisi Türk Öykücülüğü Özel Sayısı, Temmuz 1975
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder