"Kalktık Horasandan sökün eyledik. Parlar omuzumuzda
uzun şelfeler. Kurt sürüleri gibi dağıldık dünyaya, yayıldık
mağrıptan maşrıka dek. Kırmızı yakut gözlü, uzun boyunlu
atlarımızı Sind suyuna, Nil suyuna sürdük. Memleketler, kaleler, şehirler aldık, devletler kurduk. Harran ovasına, Mezopotamyaya, Arabistan çölüne, Anadoluya, Kafkas dağlarına,
geniş Rus bozkırlarına, on bin, yüz bin kara çadırla kartallar
gibi indik. Uzun, yedi direkli, keçi kılından kara çadırlarımız... Her birinin içi insan hünerinin en büyük, en güzel,
en ince renkleri, nakışlarıyla işlenmişti. Ya şelfelerimiz, ya
kılıçlarımız, hançerlerimiz, fildişi sapları altın işleme tüfeklerimiz, dibeklerimiz, hırızma, gerdanlık, tepeliklerimiz, kilim,
keçe, çullarımız... Harran ovasında binlerce kişi ceylanlara
karışıp semah döndük. Ulu şahinler gibi. Şölenler tuttuk,
kutsal cemler büyüttük... Ulu denizlerden ulu denizlere dalgalarca çalkalandık. O kıyıdan bu kıyıya vurduk. Kaleler,
şehirler, memleketler, ırklar, soylar karşımızda boyun eğdi.
Tutsak kıldık bir çağı. Çok şey yaptık insanoğluna. Ama onları hiçbir zaman aşağılamadık, insanları aşağılamak geleneğimizde yoktu. Yoksula, yetime, düşmüşe, kadına, hangi
soydan, hangi dinden, hangi ülkeden olursa olsun dokunmadık, saygıda kusur etmedik. Dost olsun, düşman olsun onları
bizim düşkünümüzden, yaşlımızdan, çocuğumuzdan, kadınımızdan ayırt etmedik. Elaman demişin kılına dokunmadık.
Kalın, işlemeli, türlü damgalı yurtlar yaptık keçelerden, sıcak sağlam. Hiçbir saray böylesine, bu yurtlar gibi görkemli
olamazdı. Dünyanın üstünde konduk kalktık, özgür, tutsak,
yenilmiş, yenmiş... Yüzyıllar geçti, parça parça bölündük, küçüldük, kara çadırlar soldu. Ulu dağlara, sulara, topraklara,
ovalara, ülkelere ad verip, damgamızı bastık. Anadoluda karşımıza çıktı Kayseri dağı, Ağrı, Süphan, Nemrut, Binboğa,
Cilo dağı... Vardık Anadoluda da karşımıza çıktı Kızılırmak,
Yeşilırmak, Sakarya, Seyhan, Ceyhan suyu... Anadolu ovası,
Tuz gölü, kehribar sarısı üzümleriyle Ege ovaları... Ve adlarımızı verdik sulara, ovalara, dağlara. Anadolunun her karış
toprağına damgamızı bastık. Her karış toprağına bir ad bulduk, obamızın adını koyduk. Unutulmasın, bir ulu toprakta, soyumuz boy versin diye... Düşürdüler bizi tozlu yollara,
aşırdılar bizi karlı dağlardan. Düşürdüler bizi halden hallere...
Anadolunun taşıyla toprağıyla akan suyu, esen yeliyle, binlerce yıldan bu yana işlenmiş, gelişmiş, yeşermiş, boy atmış
kervansarayları, sarayları, tapınakları, ulu şehirleri, türküleri,
gelenekleri, görgüsü, bilgisiyle bir olduk kaynaştık. Etle kemik
gibi... Yağmurla toprak gibi... Her bölüğümüz bir ilde, bir ülkede, bir toprak parçasında kaldı... Çadırımızın her bir parçası bir yerde unutuldu, bir toprakta çürüdü. Gür, sonsuz, ulu,
kaynayan bir su gibi bir kökten çıktık. Göz göz olduk... Dağıldık, ufaldık, azala azala tükendik, bittik. Artık türkülerimiz
belki de hiç söylenmeyecek, semahlarımız dönülmeyecek, dostlar, canlar, erenler bir yürek olamayacak. Ay gün bizim baktığımız gibi doğmayacak batmayacak. Usumuz, geleneğimiz,
göreneğimiz, ağacın tomurcuklanması, yelin esmesi, insanın
doğması, büyümesi, ölmesi üstüne düşüncelerimiz, duygularımız bilinmeyecek, anılmayacak. Çiçeğin açması, kaplanın heykirmesi, yağmurun yağması üstüne, toprağın yeşermesi, bir
kartalın yumurtlaması, bir tor şahinin, uzun boyunlu tor atların alıştırılması, dünyaya, her yaratığa sevgimiz, dostluğumuz, onlardan bir parça olma gücünün harikulade sağlamlığı
hiç bilinmeyecek, namımız insan soylanınca söylenmeyecek.
Birdenbire değil, binlerce yıldan bu yana azala azala, ufalana,
küçüle, her toprakta bir parçamızı bırakarak tükendik... Bir aydınlık su gibi bu toprağın üstünden aktık. Geldik Anadoluda
da karşımıza çıktı Kayseri dağı. Ulu, temiz, alımlı, yakışıklı,
ışığa batmış. Kırmızı yakut gözlü, uzun boyunlu atlarımız...
Harran ovasında, Mezopotamyada yüz bin ulu kartal konmuş
gibi kıl kara çadırlarımız. Binlerce kişi, binlerce ceylanla birlikte semah tuttuk üç gün üç gece, kırk gün, kırk gece..."
Yaşar Kemal, Binboğalar Efsanesi, Yapı Kredi Yayınları, S.263-264
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder