26 Ocak 2025 Pazar

Çıngırak

Çıngıraklı saati kurdum geceden
Göreyim seni beni şafakla uyandır dedim
Rüya dolu bir uykunun ardından
Çıngırak çalınca dapduru geldim
Kendimi dar attım karşı dağın yamacına
O alacakaranlıkta olup biteni
Elbet bir kenara yazdım

Saat altı sularında yaz sabahında
Toprağın bir toprak oluşu var
Börtü böceğin hepten uyanışı
Denizin bir deniz oluşu var ki deme gitsin
Ekin tarlasının kıyıcığında
Ağacın uzayışı var

Sonra ortalık ışıdı bu ne güzel iş
Kuş ötmiye başladı sevincinden
Anladım ki işi oydu
Gökyüzüne baktım, rengince
Çiçeği kokladım
Cinsince kokuyordu

Baktım ki tabiatta yalan yok
Çiçek açarsa meyve veriyor
Irmak gibiyse denizlere akacak
Dağsa ovaların çok yükseğinde
Kuzuysa kurttan iyi
Taşsa havadan ağır
Balıksa suda soluyacak
Domuz bile yavrusunu emzirecek
Saçılan her tohum filizleniyor
Yonca oluyor, keten oluyor, buğday oluyor zamanla
Baktım ki tabiatta yalan yok

Ellerimiz el olmadıktan sonra
Vazgeçelim be kardeşler
Aklımız akıl değilse
Gönlümüz gönül değilse
Gücümüz boşunaysa
Vazgeçelim olsun bitsin
Böyle yarı yalan yarı yanlış
Yaşamaktan fayda yok

Metin Eloğlu





25 Ocak 2025 Cumartesi

Kozmik

Bir yaşantımız var şu yuvarlakta
Adına yeryüzü dediğimiz
Biz kaplamışız duvarlarını bin yönde
Çizmiş karanlığı üzerine ellerimiz
Düşmanlar yaratmışız kendi içimizden
Ölümü üleştirmiş eşken isimlerimiz

Sımsıkı kapanacaksa bütün kapılar
Hiç belirmeyecekse o düşsel umut
Kapkara duracaksa orada ufuklar
Sonsuza kadar ışıksız şu konut

Yalnız korkudur boy verir içimizde
Bir gizli düşmanın açlığını büyüten
Saldırır belki yıkar duvarlarımızı
Çiğnenir geçeriz belki dişlerinden

Direnç anlamsızdır o zaman, yenilmişizdir çünkü
Yönelir sorulara durmadan çaresizlik
Dostlar, kardeşler, en kopmaz ilgiler
Şu yuvarlak içinde baştan gömüldük

Günter Grass

Çeviren: Engin Aşkın  


Haydutun Türküsü

Rüzgâr döküyor sarı yaprakları,
eve dönmeyeli üç yaz oluyor.
Taze gelinler dul sayıyor kendini
Pirin'e bakıp bakıp dövünüyor.
 
Karanlıkta gide gide bıkmadık mı,
çocuklarımız tütmüyor mu burunlarımızda?
Bıkmadık mı taş yastık aramaktan,
çalılar üstümüze örtmek için.
Saçaklarda buzlar erimeye başladı
her yanı yabani otlar sardı, voyvoda.
"Kurşun sık havaya, yıldızlara!
Onurlu ve özgür düşelim savaşta."
 
Nikola Vaptsarov, Seçme Şiirler

Çeviren: Erdal Alova


Bulutlar

Bir tırtıl yürüyor kır yolunda bir yakadan bir yakaya
saatler, gün. Doğanın okul ödevi gibi gaileli, çocuksu,
tozlu. Traktör izinin kraterlerinde, ölümkalımda bir
tırtıl. Toprağın deve tüyünü, yaprağın havını, tırtılda
usun atılımını rüzgâr dolanıyor.

Denizin zarını kaplayan pusun saydam buğusunda
dağ ve gök aynılanıyor, tırtılın adımıyla mavi
buğuda ırgalanıyor tül. Dağın belindeki büklümden
kıyıya açılan yolda ıssızlığın alüvyonunda
umulmayan hayat yürüyor.

Ufkun peçesinde dalgalar kelebeklerin sükunuyla duruldu.
Coğrafyanın gizemli çizimi sahanlığı kırılmış ülkeyi
yansılıyor göğün pazeninde okyanusun yırtılma sesiyle.
Toprağın yüzeyinde tırtılın dalgalanmasında ve
uzayda karanın kırılma yankısında sağ omuzumdan
sol böğrüme verev parçalanmayla düşmüşüm.

Ülke gök camekanlarıyla parçalandı, bağrında karanlık
yar açıldı, karalar ayrıştı, suyun kavşağında kopmuş
toprak dört denizin aynasında başsız, kımıltısız. Ben
dört suyun yamacında ölümcül bir ulusum. Başım ve
böğrüm ayrı kıyılarda, başka karalarda sağ kolumla
sol kolum.

Azer Yaran, Burada Günışığı Türk, Gibi Yayınları, S.50-51


24 Ocak 2025 Cuma

Balkondan Bozma

Selamı sabahı kurudu buraların
Kalbini gösterip geçenler seyreldi
Bahçenin keyfi kaçık hevesi yarım
Üç beş fotoğraf ısıtıyor can evimi

Odam diyorum madam, ayaz mı ayaz…
Oysa dışarısı yaz, kuşları yerinde
Bir bende mi bu fırtına bitmez usanmaz
Nedense üşüdüğünü söylemiyor kimse

Bilmem ki neler gizleniyor içimde
Ah, derinime insem de bir sorsam
Uzağım, yakınım, sarpasarayım
yorulmak bilmezken su yeşili koşulardan

Çanlarım çürüdü say, kervanım yutuldu
İri kıyım bir yalnızlık tüm gölgelerde
Ansızın katlayıp koymuşum uğultumu
Ağız dil vermeyen solgun bir meselde

Kentiniz kibrinize dar geliyor belli
Haberiniz yok düşlerinizi doğrayan faydan
Bir dizeyle koklarken cümle geçmişi
Tüketmiş sihrini aşk kokulu zaman

Ben kim miyim madam? Aşkolsun size!
Ne çabuk unuttunuz akşamla birikeni
Balkondan bozma mahzun bir adam
bir bardak çayla demlerdi kederini!

Ahmet Günbaş


Bana Düşen

Şuracığa buruşuk denizi koydum ellerimle masmavi
yanında ışıl ışıl dikenli yeşil
gözlerin dedim evrende en güzeli
ıslak bir çakıltaşı sonra
bir martı çığlığı
akşam güneşi ay ışığı

Yıldızları bir bir üfledim

Ayrılıklar emzirdi bu sevgiyi
beklemeler büyüttü
güneşin ilk kuşları taşıdı gagalarında
yoksul zamanlar içinden bu senli geceyi

Yaşıyoruz şimdilik
eksilmeyen ölüme karşı
ne iyi  

Suat Taşer, Evrende Ellerimiz, Yeditepe Yayınları, 1979


Sessizliğin Kuşları

Sessizliği bitirdin mi susar kuşlar
hayın tanıklar tutar bütün yolları
üstelik birer iskelet gibi sırıtırlar
ve iğrenç suratlarından
gecenin katranı damlar

Çorak bir topraksa yüreğin
çatlamışsa susuzluktan
-sevgisizliktir bu unutma-
Sevgiler ki hayatın cıvıldıyan kuşlarıdır
hiç mi şakımazlar oralarda

Şakımazsa bahar derin sularında ormanın
yansımazsa sevgilerin billur ırmağında hayat
hep yasta kalacaktır o çok ötüşlü kuşlar
sevdalar duman olacaktır artık
duman duman olacaktır hayat

Ahmet Telli, Hüznün İsyan Olur, Gibi Yayınları, S.51



Şimdi Sevişme Vakti

Çıplak heykeller yapmalıyım.
Çırılçıplak heykeller
Nefis rüyalarınız için
Ey önünden geçen ak sakallı kasketli,
Yırtık mintanından adaleleri gözüken
Dilenci
Sana önce
Şiirlerin tadını
Aşkların tadını
Kitaplardan tattırmalıyım
Resimlerden duyurmalıyım, resimlerden...

Şu oğlan çocuğuna bak
Fırça sallıyor
Kokmuş manifaturacının ayağına
Dörtyüzbin tekliğinden
On kuruş verecek.

Seni satmam çocuğum
Dörtyüzbin tekliğe.
Ne güzel kaşların var
Ne güzel bileklerin
Hele ne ellerin var, ne ellerin

Söylemeliyim
Yok
Yok... meydanlarda bağırmalıyım,
Bu küçük
Güllerin buram buram tüttüğü
Anadolu şehri kahvesinde
Kiraz mevsiminin
Sevişme vakti olduğunu.

Resimler seyrettirmeli, şiirler okutturmalıyım.
Baygınlık getiren şiirler.
Kiraz mevsimi, kiraz
Küfelerle dolu pazar.
Zambaklar geçiriyor bir kadın.
Bir kadın bir bakraç yoğurt götürüyor
Sallıyor boyacı çocuğu fırçasını
Belediye kahvesinde hâlâ o eski, o yalancı
O biçimsiz bizans şarkısı.

Sana nasıl bulsam, nasıl bilsem
Nasıl etsem, nasıl yapsam da
Meydanlarda bağırsam
Sokak başlarında sazımı çalsam
Anlatsam şu kiraz mevsiminin
Para kazanmak mevsimi değil
Sevişme vakti olduğunu...

Bir kere duyursam hele güzelliğini, tadını,
Sonra oturup hüngür hüngür ağlasam
Boş geçirdiğim, bağırmadığım sustuğum günlere
Mezarımda bu güzel, uzun kaşlı boyacı çocuğunun
Oğlu bir şiir okusa
Karacaoğlan'dan
Orhan Veli'den
Yunus'tan, Yunus'tan...

Sait Faik Abasıyanık


23 Ocak 2025 Perşembe

Aç Kapıyı Ben Geldim

Korka korka değil, usul usul değil
Elim yüreğimde çarpa çarpa geldim
Aç kapıyı bak ne diyeceğim
Bir senin ellerinden, bir senin gözlerinden
Dişlerinden dudaklarından
Nergisler Ocak ayında açtı
Kendimden bahsetmeyeceğim
Yediveren güllerden
Duvardan sarkan güllerden
Çocuklardan, sabah erken okula giderlerken
Atlardan bahsedeceğim
Kan ter içinde atlardan.

Aç kapıyı bak ne diyeceğim
Ne kadar küsülü çocuk varsa barıştırdım, oynuyorlar
Tam kırk çeşit sarmaşık gül buldum
Penceremin dibinde açacak.
Ekinleri dolu vurmadı,
Çekirge gelmedi,
Kurak olmadı.
Yorgunum demeyeceğim,
Bir evimiz olsa demeyeceğim,
Yüreğim daralıyor demeyeceğim.
Bir baksan gözlerime
Başını çevirmeyeceksin,
Yürüyüp gitmeyeceksin,
Elini çekmeyeceksin.
Bir baksan gözlerime
Dağda yakılmış ateşler göreceksin.
Aç kapıyı kim geldi bak
Bak nasıl havalandı güvercin.
Açmam diyemezsin artık,
Aç!

Berin Taşan (1928 - 2018)


Manzara Gülüşlü Kız

öpüşmekte güçlük çeken bir kızdı işte
üstelik düşlerimden ödü kopardı
ne zaman farlar geceyi çizse
teni sakallarımda yanardı

soruları rahatlatan bir yanıttı belki
şimdi evde olsak
ne güzel
yatıp uyumazdık derdi
ev türkçesi ışırdı sesinde
dilime dolaştıkça sözcükleri

acıyı andıran bir anı artık
odamın şaşkınlığı bundan
düştutan akşam saatlerine
usul usul damlıyor zaman

gökyüzünde tuhaf bir başdönmesi

Enver Ercan

Resim: Enrico Frattini (1890-1968) - Gülümseyen İtalyan Kız


22 Ocak 2025 Çarşamba

Taka

takalar geçiyor allı yeşilli
takalar geçiyor dümenleri lâzlı
takalar geçiyor en nazlı
yelkenlilerden de güzel

güvenli sularda işsiz dönenen
gezi yelkenlerinden çok duyarak denizi
takalar geçiyor enginlere
yamalı göğsünü gere gere

takalar geçiyor yükle yürekle
takalar geçiyor emekle dolu
günlük güneşlik kıyılarından kopmuş
denizlerde Anadolu

kıyılar kadın olmuş
açılır gider erkeği
takalar takalar toprağın
denizde çarpan yüreği

Bülent Ecevit

Kızkaçıran

Dağlar dik, çeşmeler kuru,
Yarimin benzi çok sarı;
Ölüm var, dönülmez geri;
Yürü yağız atım, yürü...

Dağlar geçilmiyor kardan;
Aman yok candarmalardan.
Ayrılamadım bu yardan;
Yürü yağız atım, yürü...

Yarim bu gece yoruldu,
Kaçırdığıma darıldı;
Bak, daha sıkı sarıldı;
Yürü yağız atım, yürü...

Nasıl titriyor korkudan:
Kaldırdım onu uykudan;
Sesler geliyor doğudan;
Yürü yağız atım, yürü...

Peşime düştü takipler,
Boynumu bekliyor ipler
Zeybekler seni ayıplar;
Yürü yağız atım, yürü...

Sabahattin Ali


İzleyiciler