Gözlemlerime dayanarak şunu söyleyebilirim: Sanatçılar arasındaki deliler, sanatçı olmayanlar arasındakilerden
daha çok. Sanatçılar arasında da, sayıca ve nitelikçe, en
deli olanlar, tiyatro oyuncuları, yazarlar ve şairler. Şöyle bir
düşünüyorum, çağdaşım, arkadaşım, dostum olan şairler,
yazarlar arasında hangisi "Benim Delilerim" de yer almaz?
En akıllı, en mantıklı görünenimizin bile, akıl almayacak
denli delilikleri var. Kimimiz aşırı alıngan, kimimiz saldırgan,
kavgacı, kimimiz sürekli cinsel doyumsuz, kimimiz gırtlağına
dek kendisiyle dopdolu, nerdeyse kendi kendisinden boğulacak... Hele kendimizi beğenmişliğimiz!.. Şair ille de
içer diye öğrendiklerinden, kendilerini her zaman içiyormuş
gibi göstermeye çalışanlar... Sonuç alınmamak üzere kendini
öldürme cambazlıkları yapanlar...
"Benim Delilerim"e girmeleri gereken şair ve yazar dostlarımın çoğunu bu yazı dizisine almayacağım. Kayırmak
istediğim için değil, onları çok daha geniş olarak "Birlikte
Öldüklerim" ve "Birlikte Yaşadıklarım" adlı iki kitabımda
anlatacağım da ondan... Yazmayı tasarladığım o iki kitapta
yazar ve şair dostlarımı, salt delilikleriyle değil, tanıyabildiğim bütün yönleriyle anlatmaya çalışacağım.
"Benim Delilerim" dizisine girmeye hak kazanmış yazar
ve şairleri salt Türkiye'de değil, bulunduğum her ülkede
gördüm. Bunlardan biri, ülkesinde ünlü bir yazardır. Kitapları bikaç dile çevrilmiştir. Buna karşın, bu yazar kazandığı
ünle yetinmeyen bir doyumsuzdur. Bu yüzden işi deliliğe
vurmuştur. Gerçekteyse o, deli olmayan bir delidir. Deliliğin
halk üzerindeki çekiciliğinden yararlanmak için, kendisini
özellikle deliymiş gibi göstermeye çabalıyor. Kendini zorlayarak delilikler yapıyor. Elbet yaptığı delilikler, kendisini
akıl hastanesine kaldırtacak kertede delilikler değil.
Sanki delilik, deli olmayan yazarlara göre, yazara bir
üstünlük sağlar gibidir. Deli yazarlar, okurlara daha ilginç
gelir. Delilikle dehanın, bıçağın sırtı gibi ikiz kardeş olduğu
söylenir. Bikaç kitapta örnekleri de gösterilmiştir. Bu yüzden
deli görünmeye çalışan yazarlar, akıllı görünmeye çalışanlardan daha çoktur.
Sözünü ettiğim yazar deli görünerek salt okurları arasında
değil, basında, çevresinde de ilgiyi çekmek, dikkatleri üstüne
toplamak istiyor. Delilik bir anlama onun reklamıdır.
Deli olmayan deli dediğim bu yazar, her nerde olursa
olsun, özellikle taşkın davranışlarda bulunur. Çevresindekilerin dikkatlerini çekecek denli yüksek sesle, hatta bağıra
çağıra konuşur, sanki konuşmuyordur da haykırıyordur.
Haykırırcasına konuşurken de, salt ellerini kollarını değil,
bütün eklem yerlerinden gövdesinin her yanını abartılı devimlerle oynatır. Aşırı neşeli görünür. Her zaman her yerde
durmadan içiyormuş da yine de sarhoş olmuyormuş izlenimi
vermeye çalışır. Yemek masasının üstündeki vazoda çiçekler
varsa, hiçbir neden yokken o çiçekleri saplarıyla yapraklarıyla
ağzına alıp çiğner, yutar. Bu yada buna benzer davranışlarının
hiçbir nedeni yoktur.
Kendisini deli tanıtmak için delişmence davranışlarda
bulunan bu yazarı bir gece suçüstü yakalayarak -yani akıllı
görünmek isterken - onun gerçekte hiç de deli olmadığını,
delilik rolü oynadığını anladım.
Resmî bir şölendeydik. O yazar, büyük salonda yine
aşırı ve abartılı delişmence davranışlarıyla dikkatleri üzerinde topluyordu ki, salona bir bakan, bir de devlet ileri
gelenlerinden bir kadın geldi. Onların gelmesiyle yazar da
birden toparlandı. Gözüm üzerindeydi. Az önceki delişmen
sanki o değildi. Şölendeki sanatçılardan kimileri, bakanın
elini sıkmak, önemli yeri olan kadının elini öpmek için
fırsat arıyordu. Ama onlara aldırış etmeyenler de çoktu.
Delişmen yazar, el öpmek için fırsat arayanlar arasındaydı.
Saygı sunmak, el öpmek için kuyrukta yerini almıştı. Sırası
gelince, aşırı saygıyla eğilip o hanımın elini öptü. Terbiyeli
terbiyeli konuştu. Sesi hiç de öyle her zamanki gibi haykırır
tonda değildi.
İçmeden duramaz izlenimi vermek isteyen o yazar, o gece
pek çok içmek fırsatı varken hiç de içmedi. İşi delişmenliğe,
hatta deliliğe vurup kadınlarla kaba şakalar yaparken, çılgın
danslar ederken, o gece kadınlara da düşkünlük göstermedi. Yeri önemli hanımın şölen salonuna gelmesi, delişmen
yazarın akıllanmasına yetmişti.
O yazarın başka bir delişmenliği de yaşama boş veriyormuş, sağlık koşullarını önemsemiyormuş gibi davranmasıydı.
Bu davranışının da sahte delilik olduğunu, bir sabah onu
evinin bahçesinde cimnastik yaparken görünce anladım.
Yaşama, sağlık kurallarına önem vermeyen insan, ne diye
sabah erkenden, hele o yaşta, cimnastik yapsın...
Anladım ki o yazar deli değildi, deli görünmeye çalışıyor,
deli görünerek bir anlamda reklamını yapıyordu.
Aziz Nesin, Benim Delilerim, Nesin Yayınevi, S.188-190