bir adım sonra ıhlamur çiçek açacak,
yüzümde esmerliğin.
yeni dünyalar, hanımeliler,
gülhatmiler ellerimizden tutacaklar
daha çok parlasın diye yüreklerimizdeki cevher.
daha insan olalım,
daha ağlayalım, daha gülelim diye...
çoğu kez anılar da düşler gibidir.
ha unutuldu ha unutulacak.
duvardaki çentik izleri olmasa
uzun soluklu beklemeler silinip giderdi
zaman ırmağının dağdağalı deltasında.
eteklerini sürüyerek ve yavaş yavaş
/ o kadar yavaş ki hiç gitmiyormuş gibi/
terk edişi bizi günlerin...
deniz kızları mı desem,
tek boynuzlu ve kanatları şeker pembesi atlar mı?
bir masal var dilimizde yarım kalan.
peri kızı ile babil kralının öyküsü...
gece bıçağın ucunda,
şah damarı kesilmek üzere.
bahçemizdeki incir fidanını sulayacak az sonra kar
en uzak ülkelere giden göçmen bulutlar,
tahta bacaklı korsanlara tutsak.
sen bir parşömene resim çiziyorsun,
antik kentler çağırıyor adımızı.
parmak uçlarım yorulmuş,
öykümüzü yazmaktan.
hiç kimsenin umurunda değiliz oysa.
herkes kendi karamsar öyküsünü yaşıyor.
ırmaklar yan yana ve uzak,
haritalar ölü seyyahların yalanlarıyla kirlenmiş.
Hatice Eğilmez Kaya, Üvercinka Dergisi, Mart-Nisan 2025, S.11
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder