Yusufla bir Gül koparıyoruz
Birinci Koğuşun havuzundan
Şakayla karışık bir hüznün Gülü
Tutuklu olmanın gülünçlüğü
Umudun yağmuru kırmızı çiçek
Devrimin rengi, uçucu ve berrak
Eşyayı ve insanı kavramış
Usta hırsızlar arasındayız
“Tecrit”te boğucu bir gece
Beygiri bağlasak ölür
Sabaha kadar güldük durduk
Sulu bir düzenin Cezaevi güldürüsü
Muammer, Metin, Ergin
Aynı yatağa sığdık
Kimi deliyse kimi sarsak
Sevimli katiller arasındayız
Ertesi sabah Koğuşlardayız
Kesmediler saçımızı, tifo iğnesini atlattık
Herkes bize can kadar yakın
Her aydın hapse girmelidir
Halkı tanımak, Devleti görmek için
Yarısı suçluysa çoğu suçsuz
Köylüler işçiler arasındayız
Bıyıklıyız ve Bafra içiyoruz
Muammer söndürmeden içmekte usta
Fizikçi Metin Gençosmanımız
İçerlek gözlerinin arasına saklanıyor
Gülerken ve de öfkelenirken
Fosurtuyla esrar çeken
Neşeli dostlar arasındayız
Ali’nin uzun boyu kısalıyor voleybol oyununda
Gene de buranın şampiyonuyuz
İrfan’a sorarsan her makina yapılır
Biz istesek yaparız
Biçilir çelikten her bıçak, silah dökmek kolaydır
Hilesiz bir Köroğlu, Bolu taraflarından
Hayvanları seven, insanlara küskün
Yumuşak katırlar arasındayız
Ulaş Bardakçı, Erhan Yıldırım
İkisini ilk günler ayıramadım
Ulaş biraz daha canlı, Erhan biraz daha ufak
Tunca, bir büyük suyun durgunluğudur
Bir delik bulsa fışkırıp çıkacak
Kurtuluş savaşı günlerinde
Bu çocuğa köprü uçurtacaksın
Yarım yaka, sıfır papuç
Yüzleri eskimiş bebeler: Dördüncü Koğuş
Münir Aktolga, Münir Ramazan
Ataların Yörük ya da Çerkes
At sırtında yaylalardan indiler
Yüzünü yazdılar sana, çekik gözlerini çizdiler
Devrimcilik: artık onu da kendin ekleyeceksin
“Barış içinde birlikte yaşama”ya alışık
Uyuz kediler, saldırgan fareler arasındayız
“Bîgayrihakkına yatıyorum” diyor
“Kan dolu ciğerlerime hâkim bey” diyecek ilk
duruşmada
Almanya’dan bir mektup gelmiş yeğeninden
Suçsuz olduğunu söylüyor
Birol Ertuğrul -şaka bir yana-
Buraya en çok yakışanımız
Saçları usturalı daha ilk günden
İşlek helâ kokusuna karışan
Yemek kokuları arasındayız
İbrahim’i- ki zeki olmasa çirkin olacak
Yargıladık aramızda: öz eleştirme yapmıyor hiç
Cezası: bir tencere su getirmek koğuşun helâsından
Biz tahta kaşıklarla içerken suyu
Nasıl yakalandığını anlatıyor Mardin’de
Polis telsizinin yanlışlığı yüzünden
İzrar yerine Esrar suçundan
Şaka, şenlik, cilve, cümbüş bir yana
Demir parmaklık ve dört duvar arasındayız
Müfit, r harfini peltek söylüyor
Ve bunu ekliyor bıyıklarına
Küçük Forumunda avlumuzun
Her zaman sevimli, her gün hırçın
Devrim soluğunu tartışırken Kurtuluş Savaşının
Haftada altı gün hapiste yatan
Çileli gardiyanlar arasındayız
Yusuf’la bir Gül koparıyoruz
Birinci Koğuşun havuzundan
Gül: her zaman yerini bulan gürültülü çiçek
Umudun yağmuru sevdalı çiçek
Devrimin rengi, uçucu ve berrak
Çakıyla kessem göğsümü, akan Gül olsa gerek
Kalın, kıllı bileğimi kessem
Üstümüzde boydan boya Gökyüzü
Solarken ipek gibi bir Haziran bir Temmuz
Çocuklar sabırlı olun
Tutsaklık özgürlük arasındayız
Bağımlılık bağımsızlık arasındayız
Bugün ile Yarının arasındayız
Düzen ile Devrim arasındayız
Ovalar Dağlar arasındayız
Çiçekler, Ormanlar, Çalılar, Kuşlar, Kayalar...
(1969)
Ergin Günçe (1938 - 1983)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder