Kırmızı Kedi Yayınevi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Kırmızı Kedi Yayınevi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

25 Nisan 2025 Cuma

Ölünce

Bahara gömün beni
açan ilk çiçeğin soluğuna
suda yansıyan ilk ışığa
savurun gölgemi,

Bir ezgiye gömün beni
çalınsın dursun kederim
rüzgâra salın beni
bitmesin yolculuğum,

Bir damlaya gömün beni
dönedursun altımda evren 
bir dizeye gömün beni
eller farketmeden.
 
Tuğrul Tanyol, 

Şiirler-1, 1971-1984, Kırmızı Kedi Yayınevi, 2018


24 Nisan 2025 Perşembe

Yarasaların Avlusunda

İnsanın
Ağzında güneşlerle uyandığı
Sabahlar bitti.
Ah ey büyümek denen uzun kış
Ölümün erken cümlesi
Şimdi hepimiz ışığı sönmüş evlerde
Geceden ve kederden yapılmış gözlerle
Pencerelerde kaybolmuş
Çocuğu arıyoruz.

Bir yalnızlık ki gölgesiz anısız
Bütün seslerin dışında
Bütün zamanlarla yaralı
Taşa dönmüş bir iç çekiş
Annesiz babasız lambasız
Bir gözyaşı akşamı
Yarasaların avlusunda
İçimize bağırıyoruz:
Ölüm ile ayrılığı tartmışlar...*

Kapılarımız
Gidenlerin yeni şarkılarla döndüğü
Zamanlara açılmıyor artık

* Karacaoğlan

Şükrü Erbaş

(Yarasaların Avlusunda - Kırmızı Kedi Yayınları, 2.basım, Şubat 2025)



31 Ocak 2025 Cuma

Filin Yolculuğu

"Kıta Avrupası'nın en batısından, Lizbon'dan Viyana'ya doğru yola çıkan bir fil ile bakıcısı yoksul Subhro'nun ve bu tuhaf yolculuğun hikâyesidir Filin Yolculuğu. 16. Yüzyılda, Portekiz kralı III. João, kuzeni Kutsal Roma-Germen İmparatoru II. Maximilian'a hediye olarak gönderir fil Süleyman'ı. Süleyman ile Subhro, yanlarında kendilerine eşlik eden Portekiz kralının korumaları ve yardımcı ırgatlarla zorlu yolculuklarına başlarlar. Portekiz'i, İtalya'yı, Alpler'i geçerken hayatlarında ilk kez bir Hintliyle karşılaşan, ilk kez bir fil gören köylüleri ve kasabalıları şaşırtır ve etkilerler. Yolculuğun ikinci bölümünde bizzat İmparator Maximilian ve karısı Maria tarafından karşılanır ve Viyana'ya onlarla birlikte giderler. José Saramago'nun bu en eğlenceli romanında, fil terbiyecisi Subhro'nun erdemi, pasifist felsefesi ve yaşama  bakışındaki doğallık ve Süleyman'ın emir kabul etmeyen doğası, yolculuğun ritmini belirlerken, insanların ruhlarında değişimlere yol açar. Hinduizm, mistisizm ve Hıristiyanlık hikâyeleriyle, mucizelerle renklenen romanda Süleyman ve Subhro'nun dokunduğu insanlar, kilisenin söz verdiği türden bir mucizeyle karşılaşmazlar ama bu yabancılar onların ruhlarında derinizler bırakır. Saramago her zamanki ince mizahıyla, muhteşem metaforlarıyla ve insana dair gözlemleriyle olağanüstü bir yolculuğu anlatıyor."

"(...) İşte Alpler orada. Evet oradaydılar ama pek görünmüyorlardı. Kar sakin yağıyor, dalındaki pamuk yumaklarını andırıyordu ama sırtında giderek daha çok göze çarpan bir buz tabakası oluşmaya başlayan filimiz bu yumuşaklığın yanıltıcı olduğunu söylüyordu, sıcak topraklardan geldiği için tüm hayal gücünü seferber etse bile böyle bir kış manzarasını aklına getiremeyecek olmasa, çoktan fil terbiyecisinin dikkatini çekmiş olması gereken bir durumdu oysa. Kadim Hindistan'da, kuzeyinde, dağlarında ve tepelerinde kar eksik değildi elbette, ama Subhro, şimdiki Fritz, hiçbir zaman zevk olsun diye yolculuk edecek ve dünyayı tanıyacak olanaklara sahip olmamıştı. Karla ilgili ilk deneyimini Goa'dan geldikten birkaç hafta sonra Lizbon'da yaşamıştı, soğuk bir gecede, elekten dökülen una benzeyen toz gibi beyaz bir şey gökten yağmış, yere değer değmez yok olmuştu. Göz alabildiğine her yeri kaplayan bu engin beyazlıkla ilgisi yoktu. Pamuk yumakları kısa zamanda büyük ve ağır topaklara dönüştüler, rüzgârın  savurmasıyla fil terbiyecisinin yüzüne şamar gibi iniyorlardı. Muhteşem Süleyman'ın ensesine büzülmüş, pançosuna sarınmış Fritz soğuğu çok hissetmiyordu ama, sürekli, aralıksız inen darbeler onu tehlikeli bir tehdit gibi kaygılandırıyordu. Trentoyla Bolzado arasının, bir şekilde ifade etmemiz gerekirse bir gezinti olduğunu söylemişlerdi, topu topu on fersah, belki biraz daha fazla, bir pire sıçrayışı, ama hava böyle olunca, kar yola çıkma basiretsizliğini gösterenlerin bir yere varmasına izin vermemeye kesin kararlıymışçasına, tırnakları varmış gibi insana yapışıp da hareketlerinin tümünü ve her birini ve hatta soluk alıp verişini bile yavaşlatırken durum çok farklıydı. Muhteşem Süleyman doğanın ona bahşettiği tüm güce rağmen sarp dağ yolunda zorlukla ilerliyordu.(...)"

José Saramago, Filin Yolculuğu, Kırmızı Kedi Yayınları, S.137

Çeviri: Pınar Savaş


19 Aralık 2024 Perşembe

Gölge

Sarı bir sabıra bakar insan bazen
Sarı bir sabır ne kadar insansa.
 
İnsan bazen zeytinlere gider
Atları doyurur, perdeyi eller.
 
Bazen olur bir dilin de öldüğü
Karıncanın güldüğü bazen olur.
 
Bir sözcük diğerini gider bulur
Kabuğuna çekilir ceviz
Bir böcek sesini birden unutur.
 
Akşam gizliden arka bahçede
Arka bahçede gizliden
Bir sonsuz büyür durur.
 
Bizim değil gölgelerindir dünya..

Gonca Özmen, Bile İsteye, Kırmızı Kedi Yayınevi


İzleyiciler