30 Nisan 2023 Pazar
Kova Kova İndirdiler Yazıya
Şu Yalan Dünyaya Geldim Geleli
28 Nisan 2023 Cuma
Nisan
16 Nisan 2023 Pazar
Harp Çocuğu
Uçurum, Su, Kırlangıç
12 Nisan 2023 Çarşamba
Cemile
Neden Böyle Hızlı Ölürüm?
Çığ
Bir ateş yaktım, gök mavisi beni terk ettiğinde.
Paul Eluard
Yeni yüzler buldum
Biri susmak
Bir şey sormamak ve sorulanlara susmak;
Mektuplarımı yeniden
Eski piyango biletlerini yeniden gözden geçirmeliyim.
Yeni bir ev kiralamalıyım.
Saçlarımı kestirmeliyim.
Bu gece iyi uyumalıyım. Askerden sonra
İki cins cilet kullanmalıyım artık
Uçup gitmeliyim balkonlarla.
Yeni sözler buldum sayılmaz daha
Yeni yüzlerim için,
Aşka ve sevgiye ve 'asılgeleceğe' dair
Ambarımda çeşitli çalışkanlıklar kurdum;
Kutsal sulara güveniyorum
Gökyüzü açılacak, güveniyorum.
Sonra, askerden sonra
İki cins cilet
Yeni bir ütücü belki de.
Size bir giz vereyim;
Zor oldu bu kış hükümetlerin işi
Ben üç kez toplandım taşındım
Zil İbrahim tımarhaneye düştü
Ferudun Baba öldü Nazım abi öldü
Bağlara dadandı küçük memurlarla yüzbaşılar;
Ey yediveren alkolizm;
Sabahat'e yeni bir ad bulundu, anneciğinden gizli
Dükkanı kapadı bakkal Rıza, bodur
Nadide Hanım evi sattı, Necati intihar edecek.
Bir kardeşim gülerek
'Sen de bir şeyler yap, dedi, bari'
-- Çocuk!
Akşam yine Çocuk;
Yineleyip durdu ev, zayıf bir ezgiyi
Hazla ve acıyla ve ikindi, damla damla
Yineleyip durdu ışığı odayı karşı evleri
Yolcuların ağızsız yılgınlığını.
İneceğim kenti gördüm düşümde, imdat koluna asıldım, trenler
Kalabalık, meyhaneler ve sinemalar ve genelevler kalabalık
Girip döndüm, alnımı bir karış geride, soğukta tuttum
Ördüğüm duvar genişleyip yükseliyor her hafta, her ay
Sonunda aşamayacağım bir set yaratmış olacağım
Sedr ağaçlarıyla aramda;
Komşu kiraz dallarıyla da.
Sonra, askerden sonra
Bitsin bu duvar bitsin bu duvar
Alınterimin sürgünleri, ah
Köstebekler ve yıldızlar.
Yeni yüzlerimi seviyorum, beni nasıl tükettiklerine bakıyorum.
Çekinmeden iç içe geçmiş çıplaklıklarımdan
İçimi kanırtarak açıyorum, ak parçalarını kopartıyorum içimin
İki taş arasında sıkıştırmak için özümü,
Salıyorum soyu tükenen atları
Sağrıları karanlıklara karışan ve boyunları
Ufkun altında ey uzayan, soyu azalan atlar
Kanım bir damla kaldı
Sesim soluğum tavsadı, beynim
Ahır gibi oldu.
Okulu boşladım, işi boşladım
Canlı balçığı sıyırdım bedenimden ve ruhumdan
Geçmişimi topladım, ateşini yakından görmek istedim
Bir göz kondurdum tepeme, tembel
Çoktan çekilmiş boğuk göğe bakıyorum
Bana yol göstermeye kalkışmayın
Bana 'yarın' demeyin, şamarı yersiniz
Bana 'öbürgün' bile demeyin
Maskemi fırlatıp attım duvarın öte yanına
Görüneceğim kimse kalmadı artık, beride bir ırmak
bile yok aksın
Ağır ağır. Ve her şey taş, toprak.
Gebe, ama düşkün, yeryüzü de.
Siz, burgacını işitiyorsunuz da tuncun elbet, dikiyorsunuz
boynunuzu öyle...
Gözleriniz iki çekik ak badem içerlek görünümde.
Burunlarınız ham taylar burnu gibi soluyor;
Dudaklarınıza yapışmış bir sapığın azgın leşi gibi
Hava, mosmor.
Perdeyi çektim
Bunları yazdım
İnandım
Sevindim kıvandım.
Damarım taştan geçiyor
Tertemiz şu niyetim
Aydınlanıyor güneşlerle.
Mehmet Taner
5 Nisan 2023 Çarşamba
Omayra
Cevabı ömür süren bir soru bıraktım sana
Mendili kan kokan sevgili arkadaşım
Usta bakışların keşfettiği rahatlıkla arkama yaslandım
elimde şah mat yüzüğümde tek taş siyanür
adınla bulanan bir aşkın, bir maceranın
macerasında
yolun sonunu söylüyordu
günahkâr iki melek olan sağdıçlarım
Al birkaç bulutlu sözcük
atlasını sırtında taşıyan çalınmış bir zaman
mekik, taflan, kar kesatı bir iklim
aşk mı, macera mı dersin bu uzun seferberlik
bu ilişkinin topografyasını
mezhepler tarihinden bulup çıkardım
adanan boynunda o gümüş zincir
bilmiyorsun arması sallanıyor ucunda
işte yazgının kara zırhlısı!
Kork! kutsal kitaplardaki kadar kork!
Çünkü hiçtir bütün duygular
Korkunun verimi yanında
Benim ruhum nehirler kadar derin!
Kızıl kısraklar gibi üstümden geçeceksin!
Arı bir sessizlik duruyor
şiddetimizin armaları arasındaki uzaklıkta
gövdenin demir çekirdeği
kalkan teninin altında
sana okunaksız bana saydam giz
içindeki uğultunun izini sürüyorum
bir açıklığa taşıyorum ele vermez yerlerini
harabeler diriliyor
heykeller tamamlanıyor
kendi kehanetinden büyülenmiş gözlerimin önünde
başka çağlara gidip geliyoruz
aşk tanrısı için
seviştiğimiz ve uyuduğumuz sahillerde
aşkın kaplan ve yılan düğümüyle
Öpüyorum seni boynundaki yaradan
iniyorum kaynağına
aydınlanmamış yanların ışığa çıkıyor
dokunuşlarımın parıltısında
düğümlü mendilin, gümüş zincirin
sımsıkı mühürlendiğin bütün kilitler
çözülüyor avuçlarımda
Tılsım tamamlanıyor
ortaçağ kentlerinden geçiyoruz dönüşte
indiğim kaynakların mezhep değiştiriyor
zamanın ve uzamın kilitlendiği kara kutuda benim kelimelerim
tılsım tamamlanıyor
dudaklarımdan sızan erkek sütünün kara büyüsüyle
sevgilim oluyorsun
uyuyor ve yıkanıyoruz ay ışığında
bakıyorum güneş iniyor yüzünün alacakaranlığına
Adın yoktu tanıştığımızda
eksiğini de duymadık
bazen bir rüzgârı, bazen birkaç zeytini
adının yerine kullandık
Adın yoktu tanıştığımızda
sonra da olmadı
çünkü başka biri oldun zamanla
Şimdi adın var
şimdi ruhumun sislere sarılı derinlikleri
yükseliyor ve tehdit ediyor
kıstırılmış varlığımın bütün cephelerini
yüzümün pususunda geziyor
sularda bilenmiş bıçaklar
uyandırılmış acılarım, bulanmış sarnıcım
etimle ruhum arasında çelişen ilke
geri döndü bana
kendi ellerimle kurduğum kara büyüden
içimdeki tarih bitti
siliyorum bir aşkı var eden her ayrıntıdaki parmak izlerini
ve şimdi adın var
ve şimdi
ikimizin vaktinde
intikam saati geldi
Omayra, bu adı verdim sana
ve mevsimleri bütün anlamlarıyla
iki çakılına bir deniz vereyim
hayallerine mavi buğday
dokuz yaşamın olsun tek tek öldüreyim
esmer ve çırılçıplak bir gecede
bütün düşmanların gelecek
koynumdaki cenazene
Seni saran efsane çürüyüp toprağa karışırken
kucağımda başın
gümüş bir tarakla tarayacağım saçlarını
kendi enkazımın üstünde
kurtlar, çakallar gibi uluyarak ağlayacağım acıdan
öldürerek yaşatacağım seni kendimde
Ocağın parıltısıyla aydınlanan yüzün
gücünden habersiz sakin gülüşün
kamçılıyor içimdeki bütün köleleri
ben ki hileli bir oyun,
birkaç kırık zar
ve kara muskalı tılsımlarla
almışken seni kaderinden, kıyasıya bağlamışken kendime
asıl sen tutsak etmişsin beni
dünyaya kapalı kapıların ardındaki
içi boş sessizliğine
sığlığın, sevgisizliğin
o sonsuz kendiliğindenliğin
dünyanın sana değmeyen yerleri
nasıl da çekici yapıyor seni
o kadar bağlandım ki
tutkusuz bedenine
ya öldüreceğim seni
ya tunç çağından heykeller indireceğim dökümüne
Sayıklayan bir ağaç gibiyim Omayra
uğultusu geliyor ta derinden
gövdemin geçtiği masalların
içimdeki deprem ayakta tutuyor beni
geri dönüp vuruyor çalınmış zaman
bak sana korkaklığımı veriyorum
var olmanın bütün varoşlarından
ben yenildim, işte silahlarım
tılsım tamamlandı
sonuna geldim çizgilerini sildiğim
bir büyük haritanın
aşkım ölümün sınırında Omayra
olduğun yerde kal kımıldama!
Murathan Mungan
15 Mart 2023 Çarşamba
İlkyaz
Ah, kimselerin vakti yok
Durup ince şeyleri anlamaya
Kalın fırçalarını kullanarak
geçiyorlar
Evler çocuklar mezarlar çizerek
dünyaya
Yitenler olduğu görülüyor bir
türküyü açtılar mı
Bakıp kapatıyorlar
Geceye giriyor türküler ve ince
şeyler
"Memelerinde biraz irin, biraz
balık ve biraz gözyaşı
Bir dev oluyorsun deniz deniz deniz
sisin dere ağızlarından sokulup
akşamları
Fındıklarımızı basıyor
Neyleriz kararan tomurcukları
Çocuklarımıza yalvarıyoruz: Aç
durun biraz
Tecimenlere yalvarıyoruz:
Bir "Hotel" bir gizli
evlenme az çiziniz
Bir banka az çiziniz bir yalvarma
Bizden size ve sizden dışardakilere
Karılarımızı yolluyoruz
tırnaklarını kesmeye ve demeye
-Evet efendim-
Çocuklarımızı yolluyoruz dilenmeye
Bizler gidiyoruz yatağımız tanrıya
emanet
Yazların motorlu çingeneleri
Ah, kimselerin vakti yok
Durup ince şeyleri anlamaya
Baba evleri, ilk kez girilen ırmağa
dönüş
Toprağa tutku, kendinden dolayı
Kulaklarımızı tıkıyoruz: Para para
para
Kulaklarımızı açıyoruz: Kavga kavga
kavga
Sorar belki biri: Kavga ama neden
kavga
Komşumuza sonsuz balta, karımıza
yumruklar içinde
-Bilmiyoruz neden kavga.
Sonra kasabanın cezaevinde
Silgimizi göz önüne yerleştiriyoruz
Günlerimiz iterek genişletiyoruz
Yer açıyoruz karılarımızı düşünmeye
Bizsiz geçen menevşeyi düşünmeye
Durup ince şeyleri anlatmaya
Kimselerin vakti olmasa da
Okulların kadın öğretmencikleri
Tatil günlerini çoğaltsalar da
Kutsal nemiz varsa onun adına
Gözlerimiz için bağlar dokusalar da
Birikimler ve çizgiler gitgide
gitgide
Açmaya ilkyaz çiçekleri
Bir gün birileri öte geçelerden
Islık çalar yanıt veririz
Gülten Akın
14 Mart 2023 Salı
Kilimdeki Kuşlar
6 Mart 2023 Pazartesi
bir uyumsuz rastlaşma
yangın
lardan
geliyorum
dedi
adam
ve
yan
gın
lara
gitti
yanık
deprem
lerden
geliyorum
dedi
kadın
ve
dep
rem
lere
gitti
yıkık
Metin Altıok