birtakım vehimler silindi kasaba ağzında
eylül hevenkleri
ezilmiş izmaritler
nöbet basamakları epilepsinin
kırmızısını yitiren kırık kiremitler
ölümün loş bilgisini dayatan varlığıyla
mezar taşlarının soluğunda
ihtiyarlık,
yalvacı homurdanan geçmişin
çığlıktan bir leke olup dağa yürüdü
hortlakmışçasına
dağa yürüdü erbane sesleri arasında
bir portredir şimdi çizilmeyi bekleyen
ay, ışığıyla besledi saklı albino çocuğunu
ve o gün bugün ölümsüzdür bakışında
büyümeye direnenin
ve kırkında taş kırıcının
sevilmeyen babalara benzerdi
gün, karıncaları ayıklamak içindi
bir tabak bulgurdan
açlığı uyutmak için güneş altına koyulan
büyük açlığı
doğmakla bir kazınmış zavallı alınlara
somya altına gizlenildi bronşit kılığında
gözlerinde her şey paslanmaya gebe
gizlenmenin gözlerinde
ve beklemek beklemek beklemek
gizlenmenin gözlerinde
insan soyunun yazılmamış trajedisiyle
anne sonlu bir rükuydu o zamanlar
her şeyin geçiciliği
uzanarak göğüste bir yerin zayıflığına
uyuyarak ağrısında
dualar içre
çün
kü: "ol!" denildi olduk
telafisi imkânsız
utanınca simurg gölgeliyor harfleri
dünyalı kanatlarıyla gölgeliyor suskun
öteki dağın ardında
Erhan İksamuk, Edebiyat Nöbeti, Sayı:54, S.16
Resim: Yusuf Bilge, Tuval Üzerine Yağlı Boya, 40x40 cm
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder